Arşiv

  • Nisan 2024 (6)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    “Bir bilgisayar algoritmasına bu kadar para verilir mi?”

    Güven Sak, Dr.11 Ocak 2022 - Okunma Sayısı: 810

    İklim değişikliği gündemi 2021’de harekete geçti. Amerika Paris İklim Anlaşmasına döndü. Türkiye Paris İklim Anlaşmasını nihayet onayladı. Glasgow’da yapılan COP 26 toplantısı ilk kez kömürle ilgili bir karar aldı.

    Başka? 2021’in ilginç gelişmelerinden biri de şifreli para endüstrisinden 200’den fazla kurumun, çevreci Rocky Mountain Institute ile birlikte açıkladığı Kripto İklim Anlaşması (Crypto Climate Accord-CCA) oldu. Hazır kripto konusu düzenlenirken, ben gördüğümü bir anlatayım. Doğrusu ben iki açıdan önemsiyorum bu durumu. Altını çizmek isterim bugün.

    Uluslararası fon akımları biçim değiştirince Türkiye hep intibak eder, Bitcoin’e ne oluyor?

    Aralık 2021’de CCA ile bağlantılı olarak şifreli para üretiminde elektrik tüketimi takip mekanizması için standartları belirleyen bir yönerge yayımlandı. Yönerge zorunlu değil, ihtiyari bir takip sistemi bir nevi. Bana sorarsanız, 2021’de şifreli para merkeze iyice yerleşmek için harekete geçti.

    Hatırlayın COP 26’da firmaların karbon ayak izini benzer yöntemlerle ölçüp değerlendirebilmek için Uluslararası Finansal Raporlama Standartları Kurumu “International Financial Reporting Standards Board” (IFRS) bir Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurumu (International Sustainability Standards Board) kurduğunu açıklamıştı. Benzer bir karbon ayak izi standardı çalışması şifreli para-kripto-endüstrisi için bağımsız olarak şekillenmeye başladı.

    Kriptocular yeşil yeni mutabakatı hissetti

    Doğrusu ben bu hadiseyi iki açıdan önemsiyorum. Birincisi, iklim değişikliği gündeminin hayatın her alanını, bitcoin dünyasını bile, etkisi altına aldığını gösteriyor. 2022 yılı finansal sistemin bir nevi yeşillenme yılı olacak. Avrupa Komisyonu’nun başlattığı yeşil yatırım standartlarına ilişkin taksonomi çalışması biçimlenecek.

    Taksonomi, sözlük anlamı ile bakarsanız, sınıflandırma demek. Hangi tür yatırımların yeşil olup desteğe mazhar, hangilerinin ise kahverengi olup teşvik kapsamı dışında olduğunu kararlaştıracaklar. Daha doğrusu “kararlaştıracağız” demek daha doğru. Türkiye sürecin dışında değil, içinde artık. Malum Paris’i onayladık ve iddialı bir net sıfır yılı hedefi açıkladık. Bu ne demek? Yeşil yatırımların finansal sisteme erişimi ucuzlar ve kolaylaşırken, Türkiye tasarım sürecinin dışında kalmayacak. Aferin bize.

    Artık dünya böyle işleyecek, ne yapalım? Yatırım için iyi bir fırsat buldunuz, konu ne olursa olsun, önce bakacaklar, yeşil yatırım standartlarına ne kadar uygun diye. Karbon ve su ayak izi ile atık yönetimi planları standartlara uygun mu diye. Uygun değilse, yatırımınızı finanse etmeniz zorlaşacak. Türkiye gibi kronik tasarruf eksiği olduğu için cari işlemler açığı veren bir ülkede uluslararası finansal sistemdeki değişimi yakından takip etmek son derece önemli.

    1980’lerde uluslararası fon akımları devletten devlete olmaktan çıkıp, finansal piyasalar aracılığıyla dağıtılmaya başlayınca Türkiye finansal liberalizasyona giden ilk ülkelerden biriydi. Özelleştirme süreci, İstanbul Borsası’nın yeniden yapılandırılması, Devlet İç Borçlanma Senetleri piyasasının oluşturulması, sermaye piyasası reformları hep finansal piyasalar vasıtasıyla ülkemize fon aktarımı için kanal açma çalışmalarıydı. Türkiye büyüyebilmek için yabancı tasarruflara ihtiyacı olan bir ülke olduğunu hep bildi.

    Bu aralar, Türkiye’nin, merkez bankasının basacağı para ile büyüyebileceğine dair, daha önce denenip yanlışlığı kanıtlanmış bir yaklaşımı yeniden gereksiz yere test ediyoruz. Hadise bu kadar net? Şöyle de sorabilirdim: Banka bilançoları yabancı tasarruflarla mı büyümeli, merkez bankası kaynaklarıyla mı? Bu aralar APİ fonlaması Türk Lirası kredilerin neredeyse yarısına ulaştı. Biz bunu daha önce zorunluluktan denemiştik. Şimdi isteyerek yapıyoruz.

    Yakında bu taşlı tarlayı bırakıp nasıl olsa şoseye döneriz. Hep öyle oldu. Fiyatlar arada biraz intibak eder, enflasyon yüzde 60’ı geçer, bir hasar olur elbette arabayı taşlı tarlaya sokup yol almaya çalışınca. Malum, siyasi tercihler sebep, fahiş zamlar netice işte.

    Şifreli para merkeze yerleşince yeşil kripto dönemi geldi

    Uluslararası finansal piyasalar artık yeşil yatırımlara doğru yönelecek. Bu durumda, Türkiye’nin yeşil yatırım portföyünü hızla büyütmesi, memlekete daha ehven şartlarda yabancı yatırım çekebilmek için önemli. Bana Türkiye ile ilgili bölüm hiç de ilginç gelmiyor doğrusu. Nedir? Yabancı tasarruflar artık yeşil yatırım imkânı arayacaksa, Türkiye’nin büyüme ve istihdam gündeminin önceliği de yeşil yatırımlar olacak. Nokta.

    Ancak CCA meselesi ilginç. Kripto endüstrisinden bir sürü kurum yanlarına çevre lobicisi RMI’yı da alıp bir kripto iklim anlaşması tasarlıyorlarsa, bu ne anlama gelir? Şifreli paranın artık uluslararası finansal piyasaların merkezine doğru ilerlediğini ve orada yer tuttuğunu gösterir.

    Nasıldı hadise başlangıçta? Gençler merkezi kontrole tabi olmayan, sistemin dışında bir finansal işlem sistemi olarak şifreli para ve blockchain teknolojisini geliştiriyorlardı. Ademi merkeziyetçi finans, “Decentralized Finance” (DeFi) dünyayı değiştirecekti. Bankaların yerini banka dışı kurumlar da değil, doğrudan kişiden kişiye akıllı kontratlar alacaktı. Almaya başladı da. Alınan mesafe ortada.

    Ama doğrusu ya, tam bir DeFi olmadı ortaya çıkan, işlemler için bir kurumsal çerçeve gerekiyor. Herhalde Türkiye’de kripto para düzenlemesi de bu çerçeveye ilişki olacak, göreceğiz. Aralık sonunda bankaların bankası BIS’in Quarterly Review’ü 2022 için finansal sistem risklerine odaklıydı. Burada özellikle banka dışı finansal sistemden kaynaklanan risklere odaklanılmıştı. Üzerinde durulan konulardan bir tanesi de DeFi’ydi.

    Hem CCA, hem BIS Quarterly Review yazıları bana sorarsanız artık şifreli para ve blockchain teknolojisinin sistemin kıyısında değil, ta merkezinde olduğunu gösteriyor. Goldman Sachs’tan Zach Pandl’ın geçen haftaki bitcoin açıklamasını da delil olarak ekleyeyim bu arada.

    Buna göre, satın alma gücünün değerini korumak için oluşturulan portföylerin yüzde 20’si artık bitcoin gibi şifreli paralardan oluşuyor. Ne demek? Bitcoin artık altın ya da doğal kaynaklar, kıymetli madenler gibi satın alma gücünün değerini korumak amacıyla tercih edilen bir finansal varlık.

    Pandl önümüzdeki beş yılda bu oranın yüzde 50’ye doğru yükseleceğini söylüyor. Nedir? Bundan böyle satın alma gücünün değerini korumak için oluşturulacak portföylerde bitcoin payı iki katından fazla artacak önümüzdeki beş yılda. Bu durumda, bitcoin ve diğer şifreli paraların aynı iklim değişikliği gündemi gibi ana akımlaşmaya başladığından söz etmek mümkün sanırım.

    İşte tam da bu ana akımlaşma süreci, şifreli para endüstrisini ya da lobisini, finansal piyasalarda ortaya çıkan temel eğilimlere karşı da daha duyarlı yapıyor sanırım. Yeşil yatırım standartları artık önemliyse, finansal sistem fon aktarımında karbon ve su ayak izine önem verecekse, artık altın ve diğer kıymetli madenler kadar şifreli paranın karbon ve su ayak izi de önemli bir değerlendirme kriteri olacak. O vakit, CCA bir çerçeveye oturuyor sanırım.

    Şifreli para elektrifikasyon demektir

    Ortadaki verilere bakarsanız, şifreli para madenciliği bugün yıllık olarak bakıldığında Belçika ya da Finlandiya’nın yıllık elektrik tüketiminden daha fazla elektrik tüketiyor. Cambridge Bitcoin Electricity Consumption Index böyle diyor. İsterseniz bakın.

    Son dönemde, Çin’in şifreli para madenciliğini zorlaştırması ile endüstri buradan uzaklaşmaya başlayınca aslında şifreli paranın karbon aya izi küçülmüş bilenlere göre. Neden? Çin’de elektrik üretiminde kömürün payı yüksek olduğu için elbette. Çok elektrik tüketen bir sanayi koluysanız ve elektrik üretiminde kömürün payı yüksekse, karbon ayak iziniz tavan yapıyor sonuçta. Nedir? “Fosil yakıtlardan çıkışta ilk fitil kömür için yakıldı” zaten. 2053 net sıfır hedefinde ciddiyse Türkiye’nin 2030’da kömürden çıkması lazım dediğim de bu işte. Artık çocuklar bile biliyor.

    Şimdi CCA kapsamında yayımlanan elektrik tüketimi takip yönergesine aslında şifreli para endüstrisinin finansal sistemin merkezinde işgal ettiği yeri genişletme çabası olarak bakmakta fayda var.

    “Bir bilgisayar algoritmasına bu kadar para verilir mi?”

    Yıllar yıllar önceydi, bir bilgisayar mühendisi dostumla konuşurken konu bitcoin’e gelince “Anlayamıyorum” demişti, “hiçbir bilgisayar algoritmasına bu kadar çok para verilebilir mi?”. Her gün yaptığı işti algoritma yazmak, anlam veremiyordu. O da o zamanlar bir köpüktür gelir gider diye bakıyordu doğrusu. Günlük dilde konuşurken, balon, köpük gibi kelimeleri pek sık kullanıyoruz şifreli para içinde aynısı oldu. Yıllar önce bitcoin için şöyle yazmışım:

    “Fiyatlarda köpük var demek, “Ben bu fiyatın niye böyle bir hareket sergilediğini anlamakta güçlük çekiyorum” demektir. Sizin anlamamış olmanız, ortada bir değer olmadığı anlamına gelmez”

    Bakın artık şifreli para da aynı iklim değişikliği gündemi gibi çevreden merkeze geldi. Bugün artık 1,96 trilyon dolarlık bir piyasadan bahsediyoruz. Hatırlarım 2017 sonunda 100 milyar doları aşınca, bu konuda ayrı bir yazı yazmıştım. Ne oluyor kabilinden.

    Yeşil yatırım sınıflandırması için yapılan çalışmalar, yeşil finansman gündeminin biçimlenmesi şifreli para endüstrisinden 200’den fazla kurumun bir araya gelerek CCA imzalamasına neden oldu. Kriptocular geleni gördü. Şimdi sıra Türkiye’de bana sorarsanız. Bakınca geleceği tanıyabilmek bu dönemin en önemli hasleti bana sorarsanız.

    Doğrusu benim bu yıl Şubat ayında toplanacak İklim Şurası’ndan bir ümidim var. Olmazsa seyreyleyin gümbürtüyü.

     

    Bu köşe yazısı 10.01.2022 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır