Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    ‘Kur arşa değecek’ tahminlerinden kurtuluyor muyuz, ne?

    Fatih Özatay, Dr.19 Ekim 2022 - Okunma Sayısı: 495

    Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun TBMM’de kabul edildi. Kanunun adını böyle uzun yazdığım için garipsemeyin lütfen. ‘Sansür Yasası’ da diyebilirdim ya da bunun sansür yasası olmadığını söyleyenlerin kullandıkları kısa adı kullanabilir ve ‘Dezenformasyon Yasası’ diyebilirdim. Bu ‘dez’ ile başlayan sözcüklerden hiç hoşlanmıyorum; yeteri kadar yabancı sözcük yokmuş gibi bir de bunlar mantar gibi türedi: Yok dezenformasyon yok dezenflasyon… Sansür Yasası dememde bir sorun yoktu gerçi ama kanunun isminin de güzelliğini atlamak istemedim doğrusu.

    Gazetemizin yazarlarından Güven Sak ile uzun yıllardır süren dostluğumuz var. Çok uzun yıllar aynı kurumlarda dirsek çürütmüşlüğümüz de var. İflah olmaz bir iyimserdir. Bu kadar yıldır onun bu özelliğinden pek nasibimi almamışım diye düşünürken nihayet anladım ki aslında vaziyet öyle değil. Bunu anlamama yardımcı olan da işte bu çok tartışılan Kanun.

    Döviz kurunun nasıl hareket edeceğine dair iktisadi kuramların başarısızlığı çok bilinen bir gerçektir. Lisansüstü düzeyde çok kullanılan bir uluslararası iktisat kitabının önsözünde bu özellikle vurgulanır mesela. Bir de 80’li yıllarda yayınlanan meşhur bir makale vardır. O zamana kadar bilinen döviz kurundaki hareketleri açıklamaya çalışan tüm iktisat kuramlarını alır ve bunların her biri yardımıyla Dolar-Mark, Dolar-Yen gibi kurların ileriye yönelik tahminlerini yapar. Bir de iktisadi kurama dayanmayan basit bir yöntem kullanır. Ulaşılan sonuç yıkıcıdır: Farklı kur kuramları kullanarak yapılan ileriye dönük döviz kuru öngörülerindeki hata, iktisat kuramına dayanmayan basit teknik modelden elde edilen öngörülerdeki hatadan bayağı büyük çıkar.

    Bu başarısızlığın nedenini anlamak çok zor değil aslında. Mesela Dolar-Lira kurunu ele alın ve zamanda geriye gidin; 2018’in yaz aylarına. Temmuz ortasında dolar kuru 4,5 lira düzeyinde. 19 Temmuz ile 16 Ağustos arasında ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’yi tehdit eden beş küstah tweet mesajı var. Sonuçta kur sıçrıyor; birkaç gün içinde 6,5 liraya çıkıyor. Bunu hangi modelle öngöreceksiniz? Sadece ‘serbest uçuş’ ile. Mesela, Nisan ayında ‘abiler, ablalar, Ağustos’un sonuna doğru kesin dolar 7 liraya yaklaşacak’ falan şeklinde ‘üfürerek’ belki. ‘Kesin’ yerine ‘yüzde 90 ihtimalle’ falan da eklenebilir elbette; istatistiki bir yöntem havası verir.

    İktisat kuramına da haksızlık yapmayalım. Ağustos 2018’den çok önceden Türkiye ekonomisinin sürdürülemez bir yolda olduğu belliydi. Özellikle bankalar dışında kalan şirketlerin döviz cinsinden borçları ile döviz cinsinden alacakları arasındaki fark çok açılmıştı. Dolayısıyla, şirket bilançoları döviz kurunun sıçramasına karşı çok kırılgandılar. Bu tür temel bilanço kırılganlıklarının olduğu bir ekonomide, döviz kurunun ana eğilimin artış yönünde olacağı açık. Kur sıçrarsa da o ekonominin çok zor bir duruma gireceğini de hem kuramdan hem de ülke deneyimlerinden biliyoruz. Ama kurun ne zaman sıçrayacağını ve ne düzeye ulaşacağını söylemek mümkün değil. Şarlatanlar bilebilir elbette ya da bu tür iddialarda bulunanların bir kısmı şarlatan değildir de cahil cesareti ile konuşuyordur; olabilir.

    Olayın iyimser yönü şu: Adı uzun kanun çok büyük ihtimalle bizi döviz kuru tahmini saçmalıklarından koruyacak. En azından tek yönlü bir koruma kalkanı edineceğiz. Cesaret edip de “ablalar abiler kur kesin 25 olur üç zamanda” deme cesaretlisi pek çıkmayacak muhtemelen. Buna karşılık, döviz kurunda keskin bir düşüş yapmanın pek bir riski olduğu söylenemez. Eh, o kadar da olsun.  Hiç olmazsa yukarıya doğru üfürmelerden kurtulacağız ya, siz ona bakın.

     

    Bu köşe yazısı 18.10.2022 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır