Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Merkez Bankasından mektuplar

    Burcu Aydın Özüdoğru, Dr.29 Temmuz 2023 - Okunma Sayısı: 674

    Merkez Bankası Enflasyon Raporuyla önümüzdeki üç yıl için enflasyon beklentilerini açıkladı. Buna göre 2023 yıl sonunda enflasyon oranını %58, 2024’te %33 ve 2024’te %15 olarak öngörüyor. Özetle Merkez Bankası, önümüzdeki üç yıl içerisinde hedefi olan %5 enflasyon oranından önemli ölçüde sapma olacağını bekliyor.

    TCMB Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca, enflasyon hedefinden belirgin olarak sapıldığında veya sapma olasılığı ortaya çıktığında, TCMB’nin hedeften sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirmesi ve kamuoyuna açıklaması gerekiyor.

    Bu beklentiler çerçevesinde, 2024 yılı başında yazılacak bu mektubu gelin beraber kaleme alalım.

    En önemli başlık “para politikası” altında olmalı. Başkan Erkan öncesinde uygulanan “düşük faiz, düşük enflasyon” politikasının fiyat ve finansal istikrar üzerindeki etkileri öncelikle detaylandırılmalı. Daha sonra geriden gelen kademeli sıkılaşma politikası incelenmeli. Bu politikayla her ne kadar faiz oranları yükseliyor olsa da faiz oranıyla beklenen enflasyon arasında çok ciddi bir makas farkı var. Reel negatif faiz de TL enstrümanlardan çıkışı ve kur şoklarını tetikleyerek enflasyon ve enflasyon beklentilerini sarmal bir yapıda bozuyor ve faiz artışının yetersiz kalmasına sebep oluyor.

    İkinci sırada “beklentilerde bozulma ve enflasyonda katılığı” ekleyebiliriz. Ekonomi politikaları ve konjonktürel gelişmeler enflasyonu düşürme konusunda reel, istihdam ve finansal piyasalara yeterli güven veremezse enflasyon da maalesef düşmüyor. Yüksek enflasyon beklentileri; mal ve hizmet piyasalarındaki fiyatlama davranışlarını etkileyerek enflasyonun yüksek çift hanelerde seyretmesine sebep oluyor. Tüketim davranışlarını bozarak dayanıklı tüketim mallarından gıdaya kadar birçok üründe stoklama ve tüketimi öne çekme davranışını getiriyor. Ayrıca finansal ve ticari hayatta da dolarizasyonu artırarak para politikasının etkinliğini azaltıyor.

    Üçüncü sıraya “kamu maliyesini” ekleyebiliriz. Bütçe açığını azaltmak için uygulamaya konulan vergi tedbirlerinde, tabanı genişletmek yerine dolaylı vergileri artırmanın enflasyonist maliyetleri olacak. Giderler tarafında ise şu aşamada alınmış bir tedbir yok. Aksine emeklilik sistemi, kamu personeli ve asgari ücret başta olmak üzere yapılan artışlar diğer sektörlerde de yüksek artış ve enflasyona sebep oluyor. 2024 yılında yerel seçimler olduğunu gözetirsek yılın son çeyreğinde kamu maliyesinde gelebilecek yeni harcama artışlarını da bu listeye ekleyebiliriz.

    Dördüncü sıraya “piyasa düzenlemelerini” yazabiliriz. Enflasyonla mücadelenin piyasa kontrol ve denetimleri ağırlıklı yapılmasının, serbest piyasa işleyişini bozarak, ürün ve hizmetlere erişimi azaltma ve sonucunda daha yüksek enflasyona tabi olmak gibi olumsuz etkileri olduğunu biliyoruz.

    Yukarıda enflasyondaki sapmanın ana sebeplerini sıraladık. İkinci aşamada da alınması gereken önlemleri yazmamız gerekiyor. Bu bölüm; para, maliye ve yapısal politikaların bütünlüğünü gerektiren, hükümet tarafından sahiplenen ve piyasalara güven veren bir programın detaylandırılmasına ve uygulanmasına dayanıyor.

     

     

    Bu köşe yazısı 28.07.2023 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.

    Yazdır