Arşiv

  • Nisan 2024 (10)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Brezilya, Türkiye'yi solladı

    Güven Sak, Dr.12 Eylül 2008 - Okunma Sayısı: 1089

     

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2008 yılının ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisinin bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,9 büyüdüğünü açıkladı. Türkiye ekonomisi 2001 krizinden bu yana hiç bu kadar düşük bir ikinci çeyrek büyümesi yaşamamıştı. O nedenle konuyla ilgili analiz ve haberler "son altı yılın en yavaş büyümesi" başlığı altında çıktı. Şimdi diyeceksiniz ki, ne yapalım? Dünyada böyle büyük bir kriz varken, buradan kaynaklanan küresel bir daralma eğilimi yaygınlaşırken, biz yavaşlamayalım da ne yapalım? Doğrudur ama Brezilya'yı ne yapacağız? Biz yüzde 1,9 büyürken ve ekonomimiz belirgin bir biçimde yavaşlarken Brezilya, 2008 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 6,1 büyüyerek göz kamaştırdı. Solcu Lula'nın, ekonomi yönetimini sağcı Erdoğan'dan daha iyi götürdüğünü zaten yazmıştık. Gelin yine bir bakalım. Bir dizi sonuç çıkaralım. Şimdi rakamlar ortada. 2008 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamlarında Brezilya, Türkiye'ye tur bindirdi. Biz, reel olarak, yüzde 1,9'da kalırken onlar, yüzde 6,1 büyüdü. Orada hem özel hem kamu yatırımları yüksek, tüketici güveni de yerinde. Burada ise tam da o alanlarda problemlerimiz var. Orada ikinci nesil reform süreci başarılı bir biçimde devam ediyor. Hatırlayın, kamu yatırımları eliyle ekonominin geleceğini tasarlıyorlardı. Burada ise niyet var ama icraat daha ortada yok. Şimdi başka ne diyebiliriz? Mesela "ama burada faiz oranı çok yüksek" demek mümkün olabilir. Ama sürpriz sürpriz, orada da faiz oranı çok yüksek. Üstelik Brezilya Merkez Bankası daha bu çarşamba faiz oranını yeniden yükseltti. Neden? Ne olur ne olmaz, enflasyon yükselmesin diye. Arada bir Bloomberg kanalına bakıyor musunuz? Bloomberg, 54 ülkede reel faiz nasıl gidiyor diye takip ediyor. Türkiye listede birinci. El hak "bu faiz oranı yüksek" diyenler haklı. En yüksek reel faizi biz ödüyoruz: Yüzde 7,55. İkincilik ise Brezilya'nın. Brezilya Merkez Bankası bu çarşamba kısa vadeli faiz oranını yüzde 13,75'e yükseltti. Böylece onların reel faizi de yüzde 6,83'e çıkmış oldu. Dolayısıyla ne "bizim faiz oranı çok yüksek, o nedenle büyümede durum kötü" ne de "bakınız dünya yavaşlıyor, biz ne yapalım" demek pek mümkün. Dünya yavaşlıyor olabilir ama sağlam bir ekonomi politikası çerçevesine sahip olduğunuzda, dünyadan gelen etkileri yumuşatabilmek, geciktirebilmek pekâlâ mümkün. Brezilya-Türkiye karşılaştırması yapmaktan temel muradımız budur. Bunun altını çizmekte fayda vardır. Bu birinci nokta. Gelelim bugünün ikinci meselesine: Avrupa Birliği ülkelerinde büyümenin 2008 yılı için yavaşlama eğilimine girmesi ve üstelik bu eğilimin 2009 yılını da içereceğinin açıklanması Türkiye ekonomisinin büyüme performansı için iyi bir haber değildir. Dikkatinizi çekti mi? Avrupa Komisyonu, AB-15 ülkeleri için büyüme oranı beklentisini yüzde 1,7'den yüzde 1,3'e indirdi. Bu kadarla da kalmadı. Almanya ve İspanya ekonomileri için yavaşlama değil, küçülme beklendiğini açıkladı. Türkiye'nin dış ticareti dikkate alındığında Almanya'nın hasta olması iyi bir haber değildir. Küresel krizin ülkemize doğru bir adım daha yaklaşmış olduğunu gösterir. "Küresel kriz bizi nasıl etkiler?" tartışmasında iki temel kanal vardı. Bunlardan biri şirketler kesimi ve bankalarımızın yabancı para cinsinden borçlarıydı. Küresel likidite daralması Türkiye'de borçlanma maliyetlerini yukarıda tutacaktı. Bu kanal halen aleyhte çalışıyor zaten. Borçlanma maliyetlerimiz yükseldi. İkinci kanal ise dış ticaret partnerlerimizin yavaşlaması ile birlikte azalan dış talebin bizim ekonomimizi yavaşlatmasıydı. Galiba önümüzdeki dönemde buradan gelecek etkileri daha fazla hissedeceğiz. Ama bu etkileri o kadar da fazla hissetmeme şansına sahibiz. Peki, çıkış nerede? Çıkış zaten analizin içinde. Bu tür etkiler üzerinde konuşurken, galiba iki konuyu hiç akıldan çıkarmamakta fayda var. Birincisi, siz ne yaptığınızı biliyorsanız, vatandaşlarınızı ikna edebiliyorsanız, günlük çalkantılardan, diğer ülkelere oranla, daha az etkilenirsiniz. Brezilya, en azından bizim gözümüzde, bunun örneği gibi durmaktadır bugünlerde. Yarının daha iyi olacağını, bugün için karar verenlere sürekli hatırlatacak bir kendine güven, zor zamanlarda, en iyi ilaçtır. Orada olup, burada olmayan galiba budur. Bu nedenle Brezilya'ya dönüp dönüp bakmakta fayda vardır. İkincisi ise Türkiye'nin son birkaç yıldır dış ticaretinin kompozisyonunu değiştirmek için harcadığı çabanın değerini teslim etmekte fayda vardır. Türkiye'nin bir milyar doların üzerinde ihracat yaptığı ülke sayısı 2002 yılında 8 (6'sı AB üyesi ülkeler) iken bu rakam 2007 yılında 20'ye (11'i AB üyesi ülkeler) çıkmıştır(1) . Aynı dönemde AB-15 ülkelerinin Türkiye'nin toplam ihracatı içindeki payı ise yüzde 51,2'den yüzde 46,7'ye düşmüştür. Geçenlerde gerçekleştirilen Türkiye-Afrika Zirvesi'nin manası bu çerçevede daha iyi anlaşılabilir. Türkiye ihracatının ülke kompozisyonunu hızla değiştirebileceği ilginç bir dönemden geçmektedir. Gelen dalganın etkisi böylece hafifletilebilir, zamana yayılabilir. Küresel şartlar ne olursa olsun, Türkiye için bir hareket alanı vardır. Sorun nerededir? Sorun, dikkat etmemiz gereken bir dönemde, bir aldırmazlık havasının etrafı sarmış gibi durmasıdır. Sorun, pür dikkat gelişmeleri izlemek ve önlem tasarlamak yerine, enerjimizi yine yanlış yere yönlendirme eğilimi içinde olmamızdadır. Sayın Başbakan'ın bu aralar parti kongrelerinde dolaşmak yerine ekonomi yönetimi ile sık sık bir araya gelmesinde fayda vardır. Peki, hal böyleyken Merkez Bankası güvenilir bir biçimde faiz düşürebilir mi? Hani Brezilya hızlı büyüdü ve onların bankası faiz artırdı. Ama biz sürünüyoruz, bu durumda, acaba bizim banka da faizi indirir mi? Hiç sanmıyoruz. Saygıyla duyurulur.

    1. Ülke sayıları hesaplanırken kullanılan ihracat rakamları 2000 yılı fiyatları bazındadır. Ülke sayıları hesaplanırken 2002 ve 2007 yılları ABD Doları bazında ihracat rakamları milli gelir deflatörü kullanılarak 2000 yılı fiyatlarına çekilmiştir.

     

    Bu yazı 12.09.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır