Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İktisat politikası neyi hedeflemeli

    Hasan Ersel, Dr.15 Şubat 2008 - Okunma Sayısı: 1046

     

    Sanırım, dünya ekonomisindeki son gelişmelerin Türkiye üzerinde olumsuz yönde etki yapacak cinsten olduğu konusunda görüş birliği var. Bu noktadan sonra rivayet muhtelif: Kimilerine göre bu Türkiye'yi az etkileyecek bir olay, kimilerine göre ise felaket kapımızı çalmak üzere. Söylendiğine göre bankacılık kesimimizde dünyayı sarsan türden sorunlu yatırımlar/krediler yok. Bankacılığın dış borcunun toplam özel kesimin borcu içindeki payı da az. Dolayısıyla soruna çare bulabilmek için şirketler kesimine bakmak yeterli olabilir. Şirketler yatırımlarını borçlanma ve dağıtılmamış kazançlarıyla finanse ediyor olsunlar. Kolaylık olmak üzere borçlanmanın tümüyle yurtdışından yapıldığını varsayalım. Dağıtılmamış kazançlar da kârın bir oranı olsun. Kârı da hasılattan girdi ve borçlanma maliyetlerini çıkararak tanımlayalım. Firmaların ne kadar kâr dağıtacaklarını belirlerken bekledikleri fiyatları (ürün ve girdi), cari kuru ve faizi hesaba kattıklarını düşünelim. Bu durumda şirketler kesiminin cari dönem yatırımları sözü edilen değişkenler ile yurtdışından borçlanma olanaklarına bağlı olacaktır. Bu bilgileri basit bir çerçeveye yerleştirerek aşağıdaki sonuçlar kolaylıkla çıkarılabilir: a)Borçlanmadaki (ve dağıtılmayan kazançlardaki) bir değişiklik, yatırımları aynı yönde etkiler. b)Ürün (girdi) fiyatlarındaki değişme yatırımları aynı (ters) yönde etkiler. Eğer ürün fiyatındaki artışın girdi fiyatındaki artışa oranı, faktör kullanım oranından (verimliliğin tersi) yüksekse yatırımlar artar. c)Faiz oranlarındaki değişme yatırımları ters yönde etkiler. d)Döviz kurundaki değişmenin yatırımlar üzerindeki etkisinin yönünün ne olacağı, şirketin net döviz kazancının büyüklüğü ile ödeyeceği faiz arasındaki ilişkiye bağlıdır. İlki daha büyükse (küçükse), şirketin yatırımı artar (azalır). İktisat politikası yapımcısının ülkenin yarını ile ilgili olduğu, bu basit çerçeve içinde de yatırımın yarınki üretim kapasitesini ve istihdamı belirleyen değişken olduğunu düşünürsek, amaç yatırımların düşmemesini sağlamak olmalıdır. Ancak, iktisat politikası yapımcısı bazı değişkenleri etkileyemez, onları veri almak zorundadır. Şirketler kesiminin kullandığı kredilerin faizlerinde (ve döviz kurunda) bu koşullarda ancak artış olması beklenir. Ürün ve girdi fiyatlarının da dünya ekonomisinden gelen etkilerle belirleneceğini beklemek gerekir. Şirketler kesiminin bütünü için, ürün fiyatlarının girdi fiyatlarından çok artacağı bir gelişme beklemek gerçekçi görünmemektedir. Bu durumda iktisat politikası yapımcısının etkileyebileceği değişken olarak geriye borçlanma oranı kalmaktadır. Dünyadaki krizin Türkiye'de şirketler kesiminin sağlayabileceği dış kredi olanağını azaltıcı etki yapması beklenir. Bu durumda özel yatırımların düşmemesi için şirketlerin dağıtılmayan kârlarının bu azalışı telafi edecek kadar artması gereklidir. O halde, iktisat politikasının hedefi şirketlerin özkaynaklarının güçlendirilmesi olmalıdır. Bunun bir başka adının şirketlerin mali yapılarının güçlendirilmesi olduğunu da anımsatayım. Türkiye'de şirketlerin finansman yapısı hakkında daha etraflı bilgi için aşağıdaki çalışmaya dikkati çekmek isterim: Erdal Özmen ve Cihan Yalçın: Küresel Finansal Riskler Karşısında Türkiye'de Reel Sektör Finansal Yapısı ve Borç Dolarizasyonu, TCMB Araştırma ve Para Politikaları Genel Müdürlüğü, Çalışma Tebliği 07/06, Temmuz 2007.

     

    Bu yazı 15.02.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır