Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Cari açık dışsal nedenlerle düşse bile tekrar yükselir

    Hasan Ersel, Dr.18 Şubat 2008 - Okunma Sayısı: 1253

     

    Cari dengenin bileşenlerinden hiçbirinin dinamiği cari açığı kapatacak yönde değil. Dışsal nedenlerle cari açığımız biraz düşse bile, bunlar etkisini yitirdiğinde, yine eski haline gelecek gibi görünüyor.

    TCMB'nin açıkladığı verilere göre 2007 yılında ödemeler dengesi cari açığımız 37 milyar 996 milyon dolar olmuş. Bu, bir önceki yıla oranla yüzde 18 artış anlamına geliyor. 2006 yılında cari açığımız bir önceki yıla oranla yüzde 45,9 artmıştı. Cari açığımızın büyüme hızını düşürdük diye avunabiliriz. Ne yararı olacaksa!  Cari açığımızın önemli kaynağı dış ticaret (mal ihracı ile ithali arasındaki fark) olmaya devam ediyor. Yanılmıyorsam dış ticaretimiz son olarak 1946'da, yani bundan 62 yıl önce, fazla vermişti! Cari açık, ticaret dengemize, hizmet ve gelir hesapları eklenerek bulunuyor. Hizmetler kalemi dış ticaret açığımızı törpüleyen kalem. Ancak bu kalemde de bir sorun var: 2005 yılında ticaret açığımızın yüzde 45,5'ini hizmetler dengemizdeki fazla ile kapatıyormuşuz. Bu oran 2006'da yüzde 33,5'e düşmüş. 2007'de bu düşüş devam etmiş ve yüzde 29,6'ya inmiş. Gelir hesaplarında zaten açık veriyoruz. 2007'de faiz ödemelerimiz faiz kazancımızın 3, Türkiye'deki yabancı sermayenin yaptığı kâr transferi, yurtdışındaki yatırımlarımızdan elde edilip Türkiye'ye transfer edilen sermayenin 10 katı! Gelir hesaplarında takıldığım bir nokta var. O da portföy yatırımları ile ilgili.  

    Yüzde 47'lik artış

    TCMB'nin açıkladığı Uluslararası Yatırım Pozisyonu raporuna göre 2006 sonunda uluslararası portföy yatırımlarımız 3.13 milyar dolarmış, 2007'nin eylülünde bu rakam 1,99 milyar dolara düşmüş. Ama TCMB'nin ödemeler dengesi verilerine göre bu portföy yatırımlarımızdan elde ettiğimiz gelir 2007 yılında yüzde 47 artarak 4,12 milyar dolara ulaşmış! Hem hareket ters yönde hem de nereden bakılırsa yüzde 100'ün üzerinde getiri sağlayan bir portföy yakalamış gibi görünüyoruz. (Bu nasıl oluyor?) Cari dengenin bileşenlerinden hiçbirinin dinamiği cari açığı kapatacak yönde değil. Bütün bunlardan, cari açığımızın kendiliğinden düzelmeyeceği sonucuna varabiliriz. Bir adım daha atayım. Dışsal nedenlerle cari açığımız biraz düşse bile, bunlar etkisini yitirdiğinde, yine eski haline gelecek gibi görünüyor.

    Finans hesabı

    Peki ödemeler dengesinin finans hesabında ne görüyoruz? Türkiye'nin 2008 yılında sağladığı net dış finansman 38.4 milyar dolar. Bunun ne kadar büyük bir rakam olduğunu anımsatmak için 2002 yılında bu büyüklüğün sadece 1.4 milyar dolar olduğunu anımsatayım. "Nicel değişmeler nitel değişikliğe yol açar" derler ya. Türkiye'nin dış dünya ile olan ilişkileri artık 2001 öncesinden nitel olarak çok farklı. Bu olumlu bir gelişme mi değil mi? Bu soruya yanıt vermeden önce bu çok yönlü ilişkileri ele alıp dikkatli bir biçimde incelemek gerekiyor. Hazırda yanıtı yok. Gelelim yakın döneme: Türkiye'nin finans hesabındaki sıçrama 2005 yılında oldu. Bir yıl önceye oranla yüzde 52,3 oranında artarak 20.4 milyar dolara yükseldi. 2006'da artış hızı daha da arttı: Yüzde 58,4. 2007'de ise artış devam etti ama artış hızı yüzde 18,8'e düştü. Bir yıl önce ulaşılan büyüklük hesaba katıldığında artış hızının düşmesi doğal. Olumsuz bir yönü yok. Burada önemli olan artışın devam edebilmiş olması. Bu bağlamda giderek önem kazanan ise yabancıların ülkemizde yaptığı "doğrudan yatırımlar". Daha 2005 yılında 8.95 milyar dolar düzeyinde olan doğrudan yatırımlar 2006'da 18.98 milyar dolara ve 2007'de de 19.77 milyar dolara yükselmiş. Doğrudan yatırımların bazılarının iddia ettiği gibi Türkiye'yi kurtaracağı görüşüne katılmasam bile, finansman hesabı bağlamında bu kalemin borçlanmaya oranla büyümesinin olumlu olarak ele alınabileceği kanısındayım.  

    Aracı kuruluşlar

    Ancak bu konuda da bir yargıya varmadan önce söz konusu doğrudan yatırımların niteliğine göz atmakta yarar var. TCMB verilerine göre bu yatırımların yüzde 73,4'ü hizmetler kesimine yapılmış. Bu kesimde de aslan payını "Mali aracı kuruluşların faaliyetleri" almış. Hizmetler kesimine yapılan doğrudan yatırımların bu kesim içindeki payı yüzde 81. (Genel toplam içinde yüzde 59,5.) Mali hizmetler kesimimiz (kabaca bankalar) iç piyasaya hizmet sunar. Net olarak bakıldığında ise dış işlemlerinde açık verir. Yani kazandığı döviz harcadığından azdır. Yabancı sermaye bu kesime gelince bu denge değişecek mi? Sanmıyorum.  Borç yaratan finans hesaplarında ise kamu kesiminin borcunu azaltması, özel kesimin artırması eğilimi devam ediyor. Ancak burada kabaca finans kesimi dışındaki özel kesim olarak düşünülebilecek olan "diğer sektörler" kalemindeki artış dikkat çekici. Tabloda bu kalemdeki yıllık artış oranı net, kullanım ve geri ödeme olarak veriliyor:

    Diğer sektörlerin uzun vadeli kredi yükümlülükleri
    Değişim(%) 2005 2006 2007
    Uzun Vadeli Krediler (Net) 102,5 95,6 43,9
    Uzun Vadeli Kredi Kullanımı 40,9 58,7 46,2
    Uzun Vadeli Kredi Geri Ödemesi 11,6 26,9 49,3

    Dikkati çekmek istediğim nokta bu kalemin önemini anlamak için net değişime bakmanın yanıltıcı olabileceği. Bu kalemde azalma var. Ancak bu azalmaya yol açan özellikle 2007 yılında geri ödeme miktarındaki ciddi artış. 2005 yılında kullanım 20.8 milyar dolar iken 2007'de 48.3 milyar dolara fırlamış. Uzun vadeli dış kredi kullanımındaki bu dramatik sıçramanın üzerinde iki nedenle durmak gerekiyor. Bunlardan ilki şirketler kesiminin, dış kaynak gereksinimini karşılamada hızla yurtdışı mali piyasalara doğru yöneliyor olması. Bu bir alışkanlığa mı dönüştü? Öyle ise acaba bu alışkanlığın nedeni ne? Bunun arkasında Türk mali kesiminin bu gereksinimi karşılayabilecek düzeyde olmaması yatıyorsa mali gelişmişlik düzeyinin iktisadi gelişmeye sınır getirdiği bir durumla karşı karşıyayız demektir. Bu, çözümü ilk bakışta göründüğünden daha zor bir sorundur. Ama belki de sorun bu değildir. Dünyada son birkaç yıldır yaşanan likidite bolluğu şirketlerimizi daha çok dış kaynak temin etmeye (borçlanma oranlarını yükseltmeye) özendirmiş olabilir. Bu sayede üretimlerini artırabilmişler ve büyüme de hızlanmış olabilir. O zaman uluslararası mali sistemin kredileri daraltması sürecinden Türkiye'deki şirketler kesiminin olumsuz yönde etkilenmesi olasılığı epeyce yüksek olacaktır.  

    Özel tasarruflar

    Bir "abartılı" örnekle ne demek istediğimi açayım: Varsayalım ki 2008 yılında uzun vadeli kredi kullanımı bir önceki yıla oranla yüzde 10 azaldı. Geri ödeme oranı ise 2005'teki geri ödeme oranına (bir önceki yıldaki kullanıma göre) yükseldi (yüzde 75,5). Bu durumda 2008 yılında net uzun vadeli kredi kullanımı 7 milyar dolara iner. Bu, 2008'deki uzun vadeli kredi kullanımının bir önceki yıl düzeyinin yüzde 25,6'sına düşmesi demektir. Bu durumda şirketler kesiminin üretimi ve yatırımı ne kadar daralır? Dedim ya bu abartılı bir örnek; kredi olanaklarında bu ölçüde daralma beklemiyorum. Dikkati çekmek istediğim nokta sayısal büyüklük değil, kredi daralmasının Türkiye'yi nasıl etkileyeceği. Şimdi bir başka soru sorayım: Türk bankacılık sisteminin bu daralmayı telafi edecek kredi büyümesini yapabilmesi olanaklı mı? Hele istatistikler özel tasarrufların ciddi bir biçimde düştüğünü gösterirken. Acaba hükümetin bu konuda bir görüşü var mı?

    Cari açık
    Milyon dolar
    2000 9823
    2001 -3393
    2002 1519
    2003 8036
    2004 15599
    2005 22604
    2006 32193
    2007 37996
    Dış ticaret dengesi
    (Milyon dolar, 2007 yıllık)
    Dış ticaret dengesi -47498
    Toplam Mal İhracatı 113155
    Toplam Mal İthalatı -160653
    Genel Mal Ticareti -42660
    İhracat f.o.b. 112123
    İhracat f.o.b. 107154
    Bavul Ticareti 6002
    Diğer Mallar -1033
    İthalat f.o.b. -154783
    İthalat c.i.f. -169987
    Navlun ve Sigorta 9878
    Diğer Mallar 5326
    Parasal Olmayan Altın (net) -4354
    İhracat 972
    İthalat -5326

     

    Bu yazı 18.02.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır