Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Enflasyon haberleri

    Hasan Ersel, Dr.09 Mayıs 2008 - Okunma Sayısı: 1118

     

    Ocak 2005-Nisan 2008 dönemi ele alındığında TÜFE'deki ortalama aylık artış yüzde 0,67 ve bir yıl önceye oranla artış ise yüzde 8,87 olmuş. Her iki seride de oynaklık ÜFE'ye oranla çok daha az. Özellikle yıllık temelde TÜFE'de değişim katsayısı sadece 0,13. Dolayısıyla, son 40 aylık dönemde enflasyonumuz yüzde 9 dolaylarında olmuş diyebiliriz. Bu tatmin edici bir sonuç mu? Bir bakıma evet. Bu dönemde Türkiye, enflasyonu, tek basamaklı düzeye indirmeyi başardı. Enflasyonun 1990-1999 dönemi ortalaması olarak yüzde 77,6 düzeyinde olduğu anımsanırsa bu küçümsenecek bir sonuç değil. (Bu kabaca doğru. Çünkü arada kullanılan fiyat endeksi değişti.) Ancak, bu sonucu değerlendirirken iki noktaya dikkat etmek gerekiyor. Bir kere Tablo 1'deki verilerden de görüleceği üzere 2000'li yıllarda enflasyon dünya genelinde düştü. Bu etkiyi, kendi gayretimizi küçümsemeden, ihmal etmemek gerek. İkincisi ise Türkiye enflasyonu ancak yüksek tek basamaklı düzeye düşürebildi. Tablo-1'den görüleceği üzere bu haliyle enflasyonumuz gelişmekte olan ülkeler ortalamasının epeyce üstünde.

    Dünya Enflasyonu (Yıllık %)
    1990-99 Ort. 2005 2006 2007
    Gelişmiş ülkeler 3 2,3 2,4 2,2
    Avrupa Birliği 10 5,7 5,4 6,4
    Gelişmekte olan ülkeler 51,4 2,3 2,3 2,4
    Kaynak: IMF: World Economic Outlook, April 2008

     

    Enflasyonun yükselmesinin asıl zararlı yönü göreli fiyatlarda oynaklığa bu yolla da belirsizliğe yol açmasıdır. Burada yanlış anlamaya yol açmamak için bir noktanın altını çizmek gerek. Piyasa ekonomisinde göreli fiyatlar değişir. Zaten işin mantığında bu vardır. Talep ve arzdaki oynamalara bağlı olarak malların fiyatları hareket eder, bu oynamalar da her mal için aynı biçim ve düzeyde olmayacağı için göreceli fiyatlar değişir. Karar alıcılar da buna göre alım, satım, yatırım gibi kararlarını gerçekleştirir. Enflasyonun göreceli fiyatları değiştirmesi bu değil. Burada söz konusu olan, farklı mallarda farklı hızlarda fiyat ayarlamaları olması. Örneğin, şu sıralarda, tükettiğimiz pek çok gıdanın fiyatı neredeyse sürekli artıyor. Ama ücret buna göre değişmiyor. Yılda, en çok, iki kere ücret ayarlaması yapılıyor. Emek talebi ve arzında bir değişiklik olmadığı durumda bile ücret reel olarak, yani tüketilen mal sepetinin fiyatına oranla düşüyor. Benzer bir ilişki farklı mal grupları arasında da var. Bu da karar alıcıların işini güçleştiriyor. Bir piyasada fiyatların diğerlerinden geri kalması, arzın fazla olmasından mı kaynaklanıyor, yoksa bu piyasanın enflasyon sinyallerine çabuk tepki göstermesini engelleyen kurumsal sınırlamalar (bağıtlar vs) mı var? Bunu anlamak güçleşince, kaynak dağılımı da etkin olmaktan uzaklaşıyor. Ana harcama grupları itibariyle fiyat oynaklığına baktığımızda, değindiğim bu sorunun işaretlerini görüyoruz. Nisan ayı için, bir yıl öncesine oranla fiyat değişmelerinden hesaplanan değişim katsayısı 0,78 çıkıyor. Bu, ihmal edilemeyecek bir oynaklık olduğu hissini veriyor. Bir önceki aya göre fiyat hareketlerine bakıldığında ise değişim katsayısı 1,97'ye fırlıyor. Aylık enflasyondaki sıçrama, oynaklığı beraberinde getirmiş gibi görünüyor.

    Geçen dönemde dünya enflasyonu düşüktü; ithalat ÜFE'deki artışın TÜFE'ye yansımasını sınırlıyordu. Şimdi ise hem dünyada enflasyon yükseliyor hem de YTL'nin değerlenmesi süreci zayıflayacak gibi görünüyor. Bu koşullarda enflasyonu düşürmek geçmişe oranla daha zor olmayacak mı?

     

    Bu yazı 09.05.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır