Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Orta Vadeli Mali Çerçeve yerel seçimde avantaj sağlamaya dönük

    Hasan Ersel, Dr.12 Mayıs 2008 - Okunma Sayısı: 1150

     

    Sadece faiz dışı fazlayı düşürme isteğinden ibaret bir çerçeve, hükümetin yerel seçimlerde avantaj sağlama istediği hissini uyandırıyor. Eflasyonda tırmanışa rağmen bütçe açığının daha artmasına göz yummak iktisat politikası saygınlığına darbedir.

    Neden Orta Vadeli Mali Çerçeve (OÇMV) açıklandı? Böyle bir projeksiyon yapmaya hükümet neden gerek duydu? Bu soruları yanıtlayabilmek için açıklamada neyin vurgulandığına dikkat etmek gerekiyor. Söylenen, kamu kesimi faiz dışı fazlasının 0.7 puan düşürülmesine yol açacak biçimde kamu harcamalarında artış olacağı. Bunun, nasıl olacağı, ne tür projelerin finanse edileceği açık değil. Sadece ortalıkta dolaşan bazı genel ifadelerden hükümetin amacı kısa dönemde istihdam artışı sağlamayı hedeflediği izlenimi ediniliyor. Öyle görünüyor ki OÇMV de bu harcama artışı nedeniyle doğabilecek iki kaygıyı gidermeğe yönelik. Bunlar: 1)Bütçe açığının genişleyerek enflasyonist baskı yaratacak mı?  2)Kamu borcunun GSYH oranı tekrar yükselir mi? OÇMV'nin bu sorulara verdiği yanıtlar önümüzdeki 5 yıllık dönemde sırasıyla bütçe açığının GSYH'nin yüzde 1,7'sinin üzerine çıkmayacağı ve kamu borcu/GSYH oranının düşmeye devam edeceği biçiminde. Bu yanıtların doyurucu olup olmadığına karar verebilmek için öncelikle rakamlara göz atalım. Tablo 1'den görüleceği üzere, 2002-2007 döneminde bütçenin faiz yükünü düşürme yönünde önemli gelişmeler olmuş, bütçe açığı ise hızla azaltılmış. Ancak 2007'ye ilişkin bir sorun var. OÇMV'de bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 1,6'ya düştüğü ifade ediliyor. Ancak bu rakam ne Maliye Bakanlığı ne de Hazine Müsteşarlığı'nın rakamlarına uyuyor. Tablo 1'de yapılan hesaplamalarda resmi veriler kullanılmıştır. O zaman bütçe açığının GSYH'ye oranı yüzde 4,2 çıkıyor. Bu dönem içinde kamu gelirleri ve faiz dışı kamu harcamalarındaki oynama ise çok daha az olmuş.

    Tablo 1 GSYH'YE ORAN OLARAK BÜTÇE BÜYÜKLÜKLERİ (2002-2007) (%) 2002  2003   2004   2005   2006    2007

    BÜTÇE GELİRLERİ/GSYH                21,2      20,7      20,5      22,0      21,4      20,6 BÜTÇE FAIZ DIŞI HARCAMALARI/GSYH  19,4      18,2      17,1      17,6      17,4      18,1

    FAİZ/GSYH               14,8      12,9      10,1      7,0       6,1       5,7

    FAİZ DIŞI BÜTÇE DENGESİ/GSYH        1,8       2,5       3,4       4,5       4,0       2,5 BÜTÇE DENGESİ/GSYH           -15,6     -13,2     -8,8      -2,0      -1,3      -4,2

    Kaynak: Kamu Hesapları Bülteni, T.C: Maliye Bakanlığı, www.maliye.gov.tr (- işaret bütçe açığı olduğunu gösteriyor)

    OÇMV'de önümüzdeki 5 yıla ilişkin projeksiyonlarda ise dikkati çeken iki nokta var. Bunlardan ilki faiz dışı bütçe fazlasının GSYH'ye oranının bu dönem boyu sürekli azalması. Bütçe gelirlerinin ve faiz dışı bütçe harcamalarının GSYH'ye oranlarının önümüzdeki dönemde pek değişmeyeceği öngörülmüş. Bu bir anlamda şaşırtıcı. Çünkü, bu yıllarda yapılması gereken reformların maliyetini zaman içinde ve farklı toplumsal gruplar arasında uygun bir biçimde dağılması için kamu kesiminin rol almaması söz konusu olamaz. Bunun için kaynak nereden temin edilecek?

    Tablo 2: GSYH'YE ORAN OLARAK BÜTÇE BÜYÜKLÜKLERİ (2008-2012) (%) 2008     2009     2010     2011     2012

    BÜTÇE GELİRLERİ/GSYH                          20,4      20,4      20,3      20,2      20

    BÜTÇE FAIZ DIŞI HARCAMALARI/GSYH       17,7      18,1      18,3      18,5      18,3

    FAİZ/GSYH                                              4,1        3,7         3,3        3,4         3,3

    FAİZ DIŞI BÜTÇE DENGESİ/GSYH                 2,7       2,3         2           1,7        1,7

    BÜTÇE AÇIĞI/GSYH                                   -1,4      -1,4      -1,3          -1,7      -1,6

    Kaynak: Orta Vadeli Mali Çerçeve, 3 Mayıs , 2008

    Tablo 2'de dikkat çeken ikinci nokta da 2008'de Faiz/GSYH oranının 1 puan düşmesi. Her ne kadar 2007 yılında yüzde 38,8 olan kamu borcunun GSYH'ye oranının 2008'de yüzde 37 olması bekleniyorsa da, bu kadar iyileştirme yukarıdaki sonucu yaratmak için yeterli değil. (Hemen ekleyeyim, OÇMV'deki diğer verilerin ışığında bu varsayım hükümetin 2008'de büyüme hızının yüzde 4,12'nin üzerinde olmasını beklediği anlamına da geliyor.) Faiz oranın da düşmesi gerek. OÇMV'de bu konuda fikir verebilecek bir gösterge var; o da kamu faiz harcamalarının kamu borcuna oranı. OÇMV'ye göre 2007de yüzde 14,7 olan bu oran, 2008'de 1,5 puan düşerek yüzde 13,2ye inmesi söz konusu. 2008 yılının hiç de olumlu sayılamayacak koşullarında stok üzerinden hesaplanan faiz oranını düşürecek ölkçüde bir gelişmenin nasıl olabileceğini anlayabilmiş değilim. Böyle bir düşme olamayacağından hareket edildiğinde ise 2008-2012 döneminde bütçe açıklarının OÇMV'de öngörülenin üzerinde, GSYH'nin yüzde 2'si dolaylarında kalması olasılığı daha yüksek görünüyor.

    Borç/GSYH oranında azalma ne kadar güven verir

    Her şeyden önce kamu borcunun GSYH'ye oranının düşmesinin olumlu bir gelişme olduğunun altını çizeyim. Ancak, kamu borcunun incelenmesinde sadece bu göstergeye bakılmakla yetinilemez. Çünkü bazı koşullarda daha düşük borç oranına sahip olmak bile mali bakımdan sağlıklı konumda olunduğu anlamına gelmez. Başka bir deyişle, borç stokunun GSYH'ye oranının düşürülmesi kamu kesiminin sağlıklı bir mali yapıya ulaşması için gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. Bu noktayı daha açık gösterebilmek için Tablo 3'de Türkiye ve Yunanistan'ın kamu borcu ve faiz yüküne ilişkin bazı temel bilgiler verilmektedir.

    Tablo 3: Kamu Borcu ve Faiz Yükü Göstergeleri: Türkiye ve Yunanistan (2007) (%)

    TÜRKİYE      YUNANISTAN

    Kamu Borcu/GSYH        38,8      93,0

    Faiz/GSYH                     5,7       4,2

    Faiz/Vergi Gelirleri          31,9      19,2

    Faiz/Bütçe Harcamaları   23,9      9,1

    Faiz/Kamu Borcu           14,7      4,5

    Kaynak: Kamu Hesapları Bülteni, T.C. Maliye Bakanlığı, www.maliye.gov.tr ve IMF Greece-Staff Report for the 2007 Article IV Consultation, Washington D.C., March 20, 2008.

    Görüldüğü üzere Yunanistan'ın kamu borcunun GSYH'yesine oranı Türkiye'nin 2.4 katı olmasına rağmen, bu borçlanmanın maliyeti Tablo 3'te verilen ölçütlerden hangisi temel alınırsa alınsın Türkiye'den çok daha azdır. 2007'de Türkiye hâlâ vergi gelirlerinin yaklaşık üçte birini faiz ödemelerine ayırmak zorunda olan bir ülkedir. Bu durumda kamu borcunun GSYH'ye oranının düşmüş olması, kamu finansman dengesi açısından sorunun çözüldüğü anlamına gelmez. Dolayısıyla, bu açıklama bu yöndeki kaygıları gidermek için yeterli olmaktan uzaktır.   Bu durumda akla şu soru gelmektedir: Acaba, böyle bir strateji izleneceğine önümüzdeki 2 yıl, faiz dışı fazlayı daha da yükselttikten sonra, faiz yükünün çok daha hafiflediği koşullarda bu yola gitmek, toplumsal açıdan daha iyi olmaz mıydı? Böyle bir seçeneğin düşünülüp, düşünülmediğini; düşünüldüyse hangi nedenlerle kabul edilmediğini gerçekten merak ediyorum. İktisat politikası yapmak en uygun seçeneği saptayıp uygulamak değil midir? Öyle mi yapılmıştır?

    Harcama programı gereği

    Hükümetin kamu harcamalarını niçin şimdi artırmak istediğini anlamak olanaklı değil. Çünkü, OÇMV'nin yanı sıra kamuoyuna açıklanan bir harcama programı yok. Kanımca bu ciddi bir hata. Çünkü, sadece faiz dışı fazlayı düşürme isteğinden ibaret bir çerçeve, hükümetin yerel seçimlerde avantaj sağlama istediği hissini uyandırıyor. Örneğin, Güneydoğu Anadolu'daki işsizliğin yaygınlığı ve bölgedeki fakirlik sorunlarının çözümü için bir an önce harekete geçme gibi partizanca sayılamayacak bir amaç, bu durumda, pek akla gelmiyor. Oysa hükümetin böyle bir amacı pekala olabilir. Ama hükümet amacını somutlaştırıp, maliyet tahminleriyle desteklenmiş projeler olarak kamuoyunun önüne gelmedikçe bu konudaki izlenimleri değiştiremeyeceği kanısındayım. Üstelik sorun burada da bitmiyor. OÇMV, hiç olmazsa benim beklediğim kadar, ilgi de uyandırmadı; neredeyse ihmal edilebilir bir olay olarak görüldü. Bu ileride iktisat politikası kararlarına toplumsal destek, hatta ilgi duyulmasını, sağlamanın güç olabileceğinin bir işareti olarak değerlendirilmeli. Anlamakta iyice zorluk çektiğim bir konu daha var. OVMÇ, TCMB'nin enflasyonun konusundaki çok ciddi kaygılarını ve uyarılarını kamuoyuna duyurmasının hemen ertesinde açıklandı. TCMB'nin açıklamasında, özünde, enflasyonun tırmandığı düzeyin ötesine geçmesini engellemenin bile zor olacağını vurgulanıyordu. Tam bu sırada hükümetin "bütçe açığı birazcık daha fazla olmasında bir sakınca yok" biçimindeki bir gerekçeyle ortaya çıkması iktisat politikasının saygınlığına ciddi bir darbe değil midir? 3 Mayıs 2008 günü hükümetin, yükselmekte olan "algılanan riski" düşürme yönünde kullanabileceği çok önemli bir fırsatı kaçırdığını düşünüyorum.

     

    Bu yazı 12.05.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır