Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Enflasyonla mücadelede Merkez yalnız bırakıldı

    Hasan Ersel, Dr.16 Haziran 2008 - Okunma Sayısı: 966

     

    Merkez Bankası ne dediği, diğer oyuncuların enflasyon bekleyişlerini biçimlendiren etmenlerden sadece birisidir. Toplumsal, iktisadi ya da siyasal etmenleriyse hükümet başta olmak üzere çeşitli kurumlar ciddi biçimde etkileyebilir.

    Epeyce önce duyduğum bir fıkra aklıma takıldı: İtalyan yüzbaşı askerlerini toplar, planını anlatır ve "ileri" komutunu verdiğinde süngü hücumuna geçeceklerini söyler. Harekât zamanı gelir, komutan emir verir. Ama sadece arkasından askerlerden yükselen alkış ve "bravo yüzbaşım, o ne güzel ses öyle!" diye bir takdir haykırışı duyar... (Fıkranın İtalya ile ilgisi güzel erkek sesinin sık rastlandığı bir ülke olması, herhalde.) TCMB'nin enflasyonla mücadele çabası bana bu fıkrayı anımsattı. Görünürde TCMB'yi desteklemeyen yok. Söyleme bakılırsa herkes yüzde yüz TCMB'nin arkasında! Eyleme gelince, galiba, fıkradaki askerler bile bizlerden daha çok gayret ediyorlar: Hiç olmazsa firar etmeyip, alkış tutarak komutanlarının moralini düzeltmeye kalkışmışlar.

    Enflasyon hedeflemesi

    İktisada dönelim: İktisat politikasını inceleyebilmek için karar alıcıları "iktisat politikası yapanlar" ve "diğer oyuncular" (şirketler, hane halkları vs.) olarak ayıralım. İktisat politikası yapanlar, hedefe ulaşmak için bir karar aldıklarında diğer oyuncuların buna tepkisini hesaba katmak zorundadır. Onların tepkisi alınan kararı işe yaramaz hale getirebileceği gibi, etkinliğini artırabilir de. Şimdi de bu bilgiyi ve yukarıdaki fıkrayı enflasyon hedeflemesi sorununa bağlayıp, ne demek istediğimi biraz daha açayım: Enflasyon hedeflemesini çok basite indirgersek arkasında şöyle bir yapı var: Ekonomide reel faiz oranı (kabaca piyasa faiz oranından enflasyon oranı düşüldükten sonraki kısım) değişince, toplam talep ve üretim bundan etkilenir. Reel faiz oranı artınca üretim azalır, düşünce artar. Bu durumda enflasyonist baskılar artınca, merkez bankası reel faizin artmasını sağlayacak biçimde müdahale ederek (kendi politika faiz oranını artırarak) talebin düşmesini sağlar. Firmalar bu durumda bir yandan üretimlerini kısarken öte yandan da fiyatlarını artırmaktan çekinir. Böylece enflasyon da düşmeye başlar. Talep düşünce şirketler satış yapamadıkları için üretim miktarlarını kısmaya başlar. Böylece üretilen miktar ile tam kapasite üretim düzeyi arasındaki fark artmaya başlar. Ekonominin bütünü için fiili üretim miktarı ile toplam üretim kapasitesi arasındaki fark, TCMB'nin sıkça kullandığı, "çıktı açığı" kavramı ile ifade edilir. Çıktı açığının büyümesi, ekonominin toplam üretiminin tam kapasite üretim düzeyine oranla azaldığını gösterir. Buradan da anlaşılacağı üzere bir merkez bankası, enflasyonla mücadele etmek için keyfince faizi artıramaz, çünkü bunun üretimi ve dolayısıyla istihdamı düşüreceğini bilir. Bu nedenle de enflasyonun hedeften sapması ile işsizliğin artmasının toplumsal maliyetlerini karşılaştırarak karar alır.  Bu durumda merkez bankası açısından sorun şöyle ortaya konulabilir: Hedeflenen ve gerçekleşen enflasyon arasında fark varsa, bunu çıktı açığını değiştirerek etkilemek olanaklıdır. Merkez bankası, bunu yaparken bir de enflasyonu etkileyebilecek, ancak kendisinin etkileyemeyeceği dış şokları (dünya enflasyonun yükselmesi vs.) da hesaba katar. Diğer oyuncular nasıl hareket ederler? Onların "enflasyon bekleyişleri" vardır. İleriye yönelik bir bağıt yapacakları zaman bu bekleyişlerine uygun biçimde hareket ederler. Ancak onlar da çıktı açığını artıran bir politika kararı alındığında bunun enflasyonu azaltıcı yönde etki yapacağını bilir ve hesaba katarlar. Tabii öngörülemeyen dış şoklar diğer oyuncular için de söz konusudur. Gerçekleşen enflasyon ise merkez bankası ve diğer oyuncuların, bu etkiler altında verdikleri tepkilerinin ortak sonucudur. Gerçekleşme, merkez bankasının enflasyon hedefine uygun olabilir de, olmayabilir de. Tabii aynı biçimde gerçekleşme bekleyişlerden de farklı olabilir.

    Merkez'in tepkisi

    Türkiye'de geldiğimiz noktada enflasyon hem TCMB'nin daha önceki hedeflerinin ve hem de diğer oyuncuların bekleyişlerinin üzerine çıktı. Bunun üzerine TCMB bu durumu nasıl algıladığını ve ileride nasıl davranacağına ilişkin açıklamalar yaptı. Böylelikle, TCMB'nin, teknik deyimiyle, yeni tepki fonksiyonunu öğrenmiş olduk. Bu tepkiyi yukarıdaki çerçeve içinde şöyle ifade etmek olanaklı: 1) TCMB enflasyon hedefini değiştirdi, daha yüksek bir enflasyon hedefi açıkladı. Burada temel gerekçe daha önce konulmuş olan hedefin gerçekleştirilebilir olmamasıydı. Enflasyon hedeflemesi yaklaşımında hedef kamuoyuna açıklanır. Dolayısıyla, "diğer oyuncular" kendi enflasyon bekleyişlerini oluştururken bu bilgiden, az ya da çok, yararlanır. Eğer enflasyon hedefi kimsenin itibar etmediği bir rakam olursa, merkez bankasının bu yolla enflasyon bekleyişlerini etkileme şansı ortadan kalkar. TCMB, bu tehlikeyi bertaraf edebilmek için hedefini değiştirme yolunu seçti, iyi de etti. 2) TCMB gerek verdiği orta dönemli hedefler ve gerekse buna eşlik eden açıklamalarında, enflasyonu düşürmek için faizleri sert bir biçimde artırma yoluna gitmeyeceğini ifade etti. Böylelikle çıktı açığını büyütmek yoluyla enflasyonu düşürmenin maliyetinin toplumsal açıdan kabul edilemeyecek kadar yüksek olabileceğine dikkati çekmiş oldu. Bu da önemli bir konu. Çünkü enflasyon hedeflemesi yaklaşımına ve TCMB'ye yöneltilen bazı eleştirilerde bu noktada haksızlık yapılıyor. Üretimin (ve dolayısıyla istihdamın) hesaba katılmadığı söyleniyor. Oysa yukarıda da gösterildiği üzere, enflasyon hedeflemesi yaklaşımı bu değişkenlerin hesaba katılmasını öngörüyor. TCMB'nin açıklaması da bununla uyumlu. 3) TCMB enflasyonu ölçmede kullanılan TÜFE'yi oluşturan mal ve hizmetlerin önemlice bir kısmının fiyatlarının para politikası önlemleri ile etkilenmediğine dikkati çekti. Bu TCMB'nin bir beceri eksikliği değil. Söz konusu mal ya da hizmetlerin fiyatlarının oluştuğu piyasaların özelliğinden kaynaklanıyor. Ama bunun çok önemli bir sonucu var. TCMB, bu durumda, enflasyon hedefini tutturabilmek için geri kalan mal ve hizmetlere olan talebi çok daha fazla düşürmek zorunda kalacak. İddialı enflasyon hedefleri koymak para politikasının etkileyebildiği mal ve hizmetleri üreten kesimlerde, diğerlerine oranla, çok daha büyük üretim ve istihdam düşmelerine yol açacak. Bu da ikinci maddede ele alınan sonucu güçlendiren ikinci bir gerekçe. 4) TCMB enflasyonu artıracak yönde bir dışsal şok ile karşılaşıldığında buna faizi gerektiği kadar yükselterek yanıt vereceğini de açıkladı. Bu ikinci madde ile çelişen bir açıklama değil. Çünkü bu durumda diğer oyuncuların tepkilerinde meydana gelen bir sıçrama söz konusu. O zaman faizleri hemen artırmak, şokun etkisini gidermek, yani diğer oyuncularıne şok öncesi davranışlarına dönmelerini sağlamak için gerekli. İkinci maddede söylenen ise, böyle bir şok olmadıkça, TCMB üretim ve istihdam üzerinde çok olumsuz bir etki yaratacak davranışlardan kaçınacağı.  Sonuç olarak TCMB enflasyonu hızlı bir biçimde düşürmenin toplumsal maliyetinin çok yüksek olacağı kanısında. Peki olay bundan mı ibaret? Öyleyse ilginç bir öykü değil. İşi biraz daha abartır enflasyonu düşürmekten vazgeçtiğimizi ilan ederiz, olur biter. Ama TCMB'nin bunu söylediğini sanmıyorum.

    Bekleyişlerin etkisi

    Yukarıdaki çerçeve içine yerleştirdiğimizde TCMB'nin bu açıklamaları, aslında, örtük bir çağrıyı içeriyor. Bunu atlamamak gerek. Dikkat edilirse, TCMB'nin davranışlarına ilişkin açıklamada diğer oyuncuların enflasyon bekleyişleri yer almıyor. Oysa bunlar çok önemli. Beklenen enflasyonun düşmesi durumunda TCMB hedefe, çok daha düşük bir çıktı açığı ile ulaşabilir. Ama ya tersine bir gelişme olursa? Bu defa enflasyonu hedef düzeyine yaklaştırmanın, çıktı açığı cinsinden maliyeti toplumun kabul edebileceği sınırın çok üstüne çıkabilir. İlk sonucu sağlamak ya da ikincisinden sakınmak için TCMB ne yapabilir? Pek bir şey yapamaz! Çünkü TCMB'nin ne dediği, diğer oyuncuların enflasyon bekleyişlerini biçimlendiren etmenlerden sadece birisidir. Diğerleri ise TCMB'nin etkilemesi söz konusu olmayan toplumsal, iktisadi ya da siyasal etmenlerdir. Bunlardaki değişmeler, bekleyişleri çok daha büyük bir oranda etkiler. İşte bu noktada dikkat edilmesi gereken bir başka nokta ortaya çıkıyor: Söz konusu etmenlerin bazılarını, başta hükümet olmak üzere çeşitli kurumlar (örneğin TBMM), tek başlarına ya da işbirliği içinde, ciddi biçimde etkileyebilirler. TCMB, aslında, başkanın ağzından, bunun yapılması çağrısını açıkça da yaptı. Hem de defalarca. Aldığı yanıt neydi? "Sayın başkanım tebrikler! Durumu ve yapılacakları ne güzel açıkladınız. Harikaydı vallahi! Haydi bize müsaade..."

     

    Bu yazı 16.06.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır