Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    2009 için yüzde 7,5'lik enflasyon hedefi gerçekçidir

    Hasan Ersel, Dr.30 Haziran 2008 - Okunma Sayısı: 1120

     

    3 ay sonra bir mal almak üzere anlaşma yapmak istendiğini düşünelim. Eğer satıcı önümüzdeki 3 ay içinde fiyatların yüzde 3 artacağını düşünüyorsa, teklif edeceği satış fiyatı bugünkünden yüzde 3 daha fazla olur. Eğer alıcının da fiyat artışı bekleyişi aynıysa, o da bu teklifi kabul edecektir. Bu durumda da bekledikleri fiyat artışı gerçekleşmiş olur. Bunu toplumun tümüne genellersek, hiç bir dış etki olmadığında, gerçekleşen enflasyon, beklenen enflasyona eşitlenir. Demek ki enflasyon bekleyişleri önemli. Enflasyonu etkileyen bazı başka gelişmeler olabilir. Örneğin son günlerin gözde konusu olan elektrik fiyatlarındaki artışı düşünelim. Bu artış yapılınca, bir kere elektriğin fiyat endeksindeki ağırlığı kadar fiyat düzeyini etkileyecektir. Öte yandan böyle bir zam elektrik enerjisi kullanarak üretim yapanların maliyetlerini de bir miktar artacaktır. Bu üreticiler kâr marjlarını koruyabilmek için kendi ürünlerinin fiyatlarını, maliyetlerindeki artış oranı kadar artırmayı deneyebilirler. Tabii bu artış oranı, elektrik fiyatlarına yapılan zamdan çok daha az olması beklenir. Çünkü elektrik enerjisi kullanımı toplam maliyetlerin ancak bir kısmıdır. Ancak bu girişimlerinde başarılı olup olmayacakları o kadar açık değildir. Çünkü, bazı ürünlerde, fiyatların artması talebin çok kısılmasına yol açabilir, (fiyat esnekliği yüksek mallar). O zaman da, ilk adımda, bu malların üreticileri daha düşük kâr marjına razı olacaklardır. Bu durumda söz konusu malların fiyatlarında ya artış olmayacak, ya da maliyet artışının çağrıştırdığından daha düşük olacaktır. O halde, arz yönlü bir şokun ne ölçüde enflasyona yol açacağına tahmin edebilmek için toplam talebin aynı düzeyde kalıp kalmayacağını hesaba katmak gerekir. Toplam talep ise kendiliğinden düşebileceği gibi (örneğin ücret geliri elde edenlerin satın alma gücünün düşmesi nedeniyle), MB'nin (MB) bu yönde alabileceği önlemlerle de kısılabilir. MB'nin, böyle bir şok karşısında fiyatların sıçramasından sonra faizi yükselttiğini düşünelim. Bu durumda toplam talep kısılacak, üretim düzeyi de tam kapasite üretim düzeyinin daha da altına inecek, yani "çıktı açığı" büyüyecektir. Bu durumda satış yapmada zorlanan firmalar, fiyat artışlarını düşük tutmaya; hatta hiç yapmamaya zorlanacaklardır. O halde "arz yönlü şoklara MB'nin yapabileceği bir şey yoktur" ifadesini fazla genellememek gerekir. Enflasyonu etkileyen etmenler olarak 1) şoklar (fiyatı etkileyen ve öngörülemeyen gelişmeler), 2) çıktı açığın, 3) Merkez Bankası'nın enflasyon hedefi ve 4) enflasyon bekleyişleri sayılabilir. Son değişkenin listeye dahil edilmesinin nedeni, Merkez Bankası'nın ekonomiye müdahale etmesinin nedeninin hedeflenen enflasyona ulaşma kaygısı olmasıdır.

    Enflasyon nasıl düşer

    Türkiye'de şu sıralarda enflasyonu etkileyebilecek şok, elektrik fiyatlarındaki artıştır. Bu durumda enflasyonla mücadele edebilmek için akla gelebilecek ilk şey, bu süreci başlatan şoku ters çevirmektir. Elektrik fiyatlarındaki artışın temel nedeni ise dünyada petrol ve doğalgaz fiyatlarının çok hızlı yükselmiş olmasıdır. Türkiye dünya fiyatlarını etkileyebilecek güçte bir oyuncu değildir. Bu nedenle elektrik üretim maliyetlerindeki artışı engelleyemez. Ama tabii anlamsız işler yapılabilir. MB'nin kendi politika faizini artırmasını mahkemeye giderek iptal ettirmeye kalkışan insanların olduğu ülkemizde, aynı girişimin bu konuda da tekrarlanmaması için hiç bir neden yoktur! (Aslında bu kişiler, her defasında mahkemeye gidip kendilerinin ve mahkemelerin zamanlarını israf edeceklerine doğrudan "arz ve talep yasalarının iptali için" başvursalar, çok daha kolay olur. Üstelik iktisada giriş öğrencilerinden bu konuyu kavrayamayanların da hayır duasını almış olurlar.) Son olarak bir de ortaya çıkan bir olumsuz arz yönlü şoku, olumlu arz yönlü şok[lar] ile gidermeğe çalışmak olanaklıdır. Toplam faktör verimliliğini artırarak kalıcı maliyet düşüşü sağlamak gibi. Ancak bu, biraz önce değindiğim "rant peşinde koşma" (rent-seeking) davranışının itibar görmediği toplumlarda (Kuzey Amerika, Avrupa, Japonya gibi) başvurulan ve pek de kolay olmayan bir yoldur. Uğraşmayı ve terlemeyi gerektirir. Çıktı açığının büyümesi, şirketlerin istedikleri ölçüde mal satamamaları demektir. Bu durumda stoklar birikir. Şirketler stokları eritmek için fiyatlama davranışlarını değiştirirler. Bu da enflasyonu azaltıcı bir baskıya yol açar. Çıktı açığının büyümesine yol açabilecek önemli bir neden ise Merkez Bankası'nın, enflasyon hedefine ulaşabilmek için faizleri yukarı çekmesidir. Dolayısıyla, çıktı açığının bu yolla ne kadar büyüyebileceğini anlayabilmek için enflasyon hedefinin bilinmesi gerekir. Örneğin enflasyon hedefinin yüzde 4 olduğunu, bu şoklar sonucunda da enflasyonun yüzde 10'a çıktığını düşünelim. Bu durumda, MB'nin enflasyon hedefini tutturabilmek için çıktı açığını çok büyütmesi, onun için de faizleri epeyce artırması gerekecektir. Ama bu üretim ve dolayısıyla istihdam, üzerinde toplumsal açıdan kabul edilemeyecek kadar büyük ölçüde olumsuz etki doğurmak demektir. Nihayet, herhangi bir nedenle, iktisadi karar birimleri enflasyon bekleyişlerini değiştirirlerse, bu da enflasyonun azalmasına yol açar.

    Siyasi destek şart

    Galiba MB'nin (ve diğer bazı uluslararası kuruluşların) öngörüleri, görülebilir gelecekte, petrol ve gıda ürünleri fiyatlarından yeni şokların gelmeyeceği yönünde. Ancak yaşanan şokların etkilerinin de devam edeceği, enflasyonist baskıların süreceği kabul ediliyor. MB dış şok olgusuna "enflasyon hedeflerini" ciddi bir biçimde yükselterek yanıt verdi. Başka bir deyişle, bu arz yönlü şoku gidermek için faiz aracını kullanmak yoluna gitmedi. MB, 2008 yılı için hedef vermedi ama açıkladığı tahminin "hedefmiş gibi" algılanmasını önerdi. MB'nin 2008 sonu için enflasyon tahmini ise yüzde 9,3. Piyasanın şu anda beklediği enflasyondan biraz düşük. MB'nin sorunu, yüzde 10'u aşmış olan enflasyonu bu düzey dolaylarına çekmek biçiminde düşünülebilir. Bu durumda da MB'den faizleri büyük ölçüde artıracak müdahaleler yapmasını beklemek için bir neden yok. Ancak bu yeterli bir yanıt değil. Çünkü MB 2009 için enflasyon hedefini yüzde 7,5 olarak vermişti. Bu hedefe nasıl varılacak? Para politikası kararlarının gecikmeli etkileri de göz önünde tutulduğunda MB'nin önümüzdeki aylarda bu hedefe varılması için bir şeyler yapması; yani faizleri yükseltme yoluna gidebilir mi? İşte bu noktada ilginç bir durumla karşılaşıyoruz. MB, örtük olarak, enflasyonu düşürmenin tüm yükünün para politikasına bırakılması durumunda bu hedefe varmanın gerektirdiği çıktı açığındaki artışın, üretimde (ve istihdamda) ciddi düşmelere yol açabileceğini, defalarca ifade etmişti. Bu durumda enflasyonu düşürmenin ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmeyecektir. Bu durumda 2009 enflasyon hedefi gerçek dışı mı? Hayır. Çünkü, bu yazıda ele alınan çerçeve içinde kullanılabilecek iki yol daha var: Bunlardan ilki iktisadi karar birimlerinin beklediği enflasyon düzeyini düşürmeğe çalışmak. Bu bir MB'nin kendi başına yapabileceği bir şey değil. Bunun başarıya ulaşması için hükümetin de gerekli maliye politikası önlemlerini alması, hatta Meclis'in de desteğini sağladığını kamuoyuna göstermesini gerekir. İkinci yol ise arz yönüne olumlu şoklar yaratılması, yani, en azından, "rant peşinde koşanların" da "toplam faktör verimliliklerini" artırmak için uğraşmakta olan şirketlere katılmalarıdır. MB'nin bu iki konuda duacı olduğunu sanıyor ve ben de katılıyorum.

    Gelecek 3 yılın enflasyon hedefleri
    Yıl Hedef (%)
    2009 7,5
    2010 6,5
    2011 5,5

     

    Bu yazı 30.06.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır