logo tobb logo tobbetu

Türkiye - AB Gümrük Birliği'nin Güncellenmesi “Almanya ve Türkiye'den İş Perspektifleri” başlıklı toplantı 17 Aralık 2020 tarihinde çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.
Haber resmi
19/12/2020 - Okunma sayısı: 2955

 

 

Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen “Türkiye - AB Gümrük Birliği'nin Güncellenmesi: Almanya ve Türkiye'den İş Perspektifleri” başlıklı toplantı 17 Aralık 2020 Perşembe günü çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. Toplantıya siyaset, ticaret ve iş dünyasından önemli temsilciler katıldı.

Toplantı, Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Rolf A. Könıgs’in açılış konuşmasıyla başladı. Königs, çok uzun süredir başkanlık görevini üstlendiğini ve pandemi döneminin birçok planı alt üst ettiğini, bunun yanı sıra olumlu hususlarında olduğunu ve her şeyden önce pandemi sürecinin global olarak kaynaşma ortamı sağladığına dikkat çekti. TOBB ile birlikte çok kısa zamanda organize olduklarını belirten Königs, pandeminin ticarette kesintilere neden olduğunu ifade ederken, Türkiye’nin katma değer zincirinde önemli bir aktör olduğunu ifade etti.

Toplantı, Almanya Federal Dışişleri Bakanlığı Güneydoğu Avrupa, Türkiye, EFTA ülkeleri, AGİT ve Avrupa Konseyi'nden Sorumlu Komisyon Üyesi Büyükelçi Susanne Schütz’in açılış konuşmasıyla devam etti. Schütz konuşmasına AB ve Türkiye’nin sıkı ilişkiler içinde olduğunu, Almanya’da 3 milyondan fazla Türk yaşadığını, Türkiye’nin Gümrük Birliği için çekici bir ülke olduğunu ve son yıllarda ekonomik bir takım değişiklikler olmasıyla birlikte farklı sektörlerin dâhil edilmesinin önem kazandığını ifade etti. 2005 yılından sonra Türkiye’de, AB ilişkileri için önemli adımlar atıldığını fakat son zamanlarda Doğu Akdeniz sondaj çalışmaları nedeniyle ilişkilerin sarsıldığını belirtti.

Büyükelçi Schütz’ün konuşmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, Türkiye ile AB arasındaki karma protokol üzerinden 50 yıl geçtiğini, Gümrük Birliği uygulanmaya başladığında internetin henüz yeni çıktığını, küresel ekonomide Çin’in adının henüz geçmediğini ifade ederek sözlerine başladı. Türkiye’nin milli geliri bugünkünün üçte biri kadar olmasıyla birlikte o zamandan bu yana çok şeyin değiştiğini, AB ile Türkiye arasında yapılan Gümrük Birliği’nin, Ankara Anlaşması’yla bütünleşen bir aşama olduğunu ifade etti. Büyükelçi Aydın, Türkiye-AB ilişkileri zor bir dönemden geçtiğini ancak 25 yıl öncesine göre bugün çok farklı bir noktada olduğunu dile getirdi.

Büyükelçi Aydın’ın ardından T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, Gümrük Birliği’nin güncellenmesine fırsat yaratacak olan bu toplantıların son derece faydalı olduğunu belirterek açılış konuşmasına başladı. Batur, Gümrük Birliği öncesinde (1995’te) AB ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin yaklaşık olarak 30,3 milyar dolar iken, 2019 yılında 144,7 milyar dolar, Almanya ile 1995’te yaklaşık 10,8 milyar dolar iken, 2019’da 35,9 milyar dolarları bulduğunu ifade etti. Bakan Yardımcısı Batur, Gümrük Birliği’nin, Türkiye’de yerleşik AB firmalarının rekabet gücüne de katkı sağlayarak günümüzün ekonomik gerçekliğine bakıldığında Gümrük Birliği’nin beklentileri karşılamada artık yetersiz kaldığını belirtti.

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı’nın açılış konuşmasıyla devam eden toplantı, siyaseti ticaretten ayrıştırarak, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki adımların Türkiye’nin hakkı olduğunu ve Türklerin sadece hakkını savunduğunu ve bunun böyle görülmesi gerektiğini belirterek devam etti.

Toplantının ana konuşmacısı Avrupa Komisyonu Eski Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin modernleşmesinin her iki taraf için de avantaj getireceğini ifade ederek sözlerine başladı. Son 20 yılda Türkiye’nin çok büyük gelişme kaydettiğini, Türkiye’nin sadece bir tedarikçi olmadığına, son yıllarda uluslararası rakip olarak artık katma değeri yüksek ürünler üretmekte olduğu hususuna dikkat çekti. Birkaç yıl önce Dünya Bankası’nın, bu yapının analizini gerçekleştirdiğini ve bu analizin ise hala geçerliliğini koruduğunu ifade etti. Bu rapora göre her iki taraf için de avantajlı olmasına rağmen, AB’nin Gümrük Birliği’nden daha çok faydalandığını ve Türkiye’ye hiç danışılmadan, AB tarafından gelen kararlara uymak zorunda bırakıldığını, AB’nin kendi çıkarları doğrultusunda kararlar aldığını belirtti. Verheugen, Türkiye’nin AB entegrasyon tarihinin en eski katılımcısı olduğunu ve 2000-2005 yılları arasında hiçbir aday ülkede görülmeyen parlak bir reform süreci ile Avrupa için stratejik öneminin arttığını, Türkiye'ye "bir üçüncü ülke" muamelesi yapılamayacağını söyledi. Verheugen sözlerini “Türkiye güçlü ve canlı bir ekonomi olarak sürece devam ederken AB, kendisi tarafından bir şeyler yapılması gerektiği düşüncesinde bir eksiklik yaşamakta ve Türkiye’yi eşit haklara sahip bir partner olarak görmesi gerekmektedir” diyerek tamamladı.

Toplantı, TEPAV İcra Direktörü Güven Sak’ın moderatörlüğünde, İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Dr. Çiğdem NAS, Bertelsmann Vakfı Ticaret ve Küreselleşme Kıdemli Uzmanı Dr. Christian Bluth, AUNDE Teknik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Cesur Sünnetcioğlu ve BEKO/Grundig Tedarik Zinciri Müdürü Cristina Mandru’nun katıldığı panel ile devam etti. Moderatör Sak,  25 yıllık sürece bakıldığında, tüm siyasi iniş çıkışlara rağmen iktisadi açıdan son derece başarılı bir süreç geçirdiğimizi, AB’den gelen doğrudan yabancı yatırımlara bakıldığında karşılıklı iyi yönde işleyen bir piyasa ekonomisi olduğunu dile getirdi. Güven Sak panelistlere, Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi gündeminin ne kadar gerçekçi olduğu hakkındaki görüşlerini sorduğunda; Dr. Çiğdem Nas, 2016’dan beri bu sürecin konuşulmakta olduğunu fakat ekonomik veya farklı sebeplerden bu sürece başlanamadığını, aslında uluslararası ilişkilerde yeni bir kümelenme ortaya çıktığını ve asıl hedefin tam üyelik olduğunu belirtti.  Gümrük Birliği güncellenmesi için, özellikle 2016 yılından beri bakıldığında, o günden sonra uygun bir ortam olmadığını, her ne kadar koşullu olsa da en azından ilişkilerde, iki tarafı çatışmaların ötesinde bir araya getirecek olayların yaşanmakta olduğunu belirtti. Aynı soruyu Dr. Christian Bluth şöyle cevapladı;

“AB’deki tartışmalara baktığımız zaman pozitif bir çıkarım öngörmek çok zor olacağından, AB ve Türkiye’nin tekrar birbirine yakınlaşması açısından Gümrük Birliği önem kazanabilir. 2016 yılında İfo ve Bertelsman’ın birlikte yaptıkları araştırmada Türkiye’nin Serbest Ticaret Anlaşması düşüncesi olduğunu, fakat ticarette işlerin zorlanacağını öngördüğümüzden bunu önermediğimizi belirtmek istiyorum. AB asimetri oluşturuyor ve bu anlamda alınan kararlar bir takım sorunları beraberinde getirmektedir. Model hesaplamalarına göre en büyük potansiyelin hizmet sektöründe olduğu görülüyordu.”

Moderatör Güven Sak’ın Cesur Sünnetcioğlu’na sorduğu “COVID-19 ile birlikte ticari işleyişte ne gibi engeller ortaya çıktı?” sorusu üzerine Sünnetcioğlu; otomotiv sektöründe Almanya ile birlikte çalışmakta olduğunu, sektör olarak COVID-19 konusunda şanslı olduklarını ifade etti. Tek sorunun malları taşıyan tırların kotası belirli olduğu için ihracat yaparken zarar gördüklerini dile getirdi. Tırların bekletilmesinin ve bu sebeple ürünlerin geç iletiliyor olmasının zararından bahseden Sünnetçioğlu, bu konulara çözüm aranmasını istediğini belirtti.

Güven Sak’ın, Türkiye ile Almanya arasındaki ticareti ve Türkiye’nin AB ile ticaretinin ayrıca Yeşil Mutabakat gündeminde, AB’nin yeni büyüme stratejisinin ne gibi bir değişiklik getireceği sorusunu konuşmacılardan Dr. Christian Bluth’a yöneltti.

Bluth, Türkiye-AB işbirliği konusunda bir dış etkenin olduğunu ifade ederek sözlerine başladı. Karbondioksit fiyatlandırmasının, AB açısından örnek bir durum ortaya koyulmasının, Türkiye için avantaj olabileceğini, Türkiye’deki enerjinin üçte birinin özellikle HES’lerin oluşturmakta olduğunu ve AB’nin de daha çok iklime zararı olmayan bu gibi yerlere kayacak olmasına bağlı olarak faydası olacağını vurguladı.

Dr. Çiğdem Nas aynı soruyu, Türkiye için Yeşil Mutabakat’ın hem fırsat hem de risk taşıdığını, bu nedenle 1996 senesinde yürürlüğe giren Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gerektiğini ifade etti.

Güven Sak, son olarak  “ Türkiye-AB Gümrük Birliği müzakerelerinde Yeşil Mutabakat’a uyum konusunu tek zemin midir?”  sorusunu Dr. Christian Bluth’a yöneltti.

Bluth, AB ile Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin ötesinde de birlikte hareket etme fırsatları olduğunu belirtti ve bunu başarmanın Türkiye ve AB’de bulunan siyasi karar alıcıların yaratıcılığına bağlı olduğunu belirtti.

Toplantı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu’nun kapanış konuşmasıyla devam etti. TOBB Başkanı sözlerine, Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği modernizasyonunun önem arz ettiğini vurgulayarak, Gümrük Birliği’ne, tarım, hizmet ve kamu alımlarının eklenerek genişletilmesinin, iki taraf için de faydalı olacağına değinerek başladı. Karşılıklı ticaret ilişkilerini siyasileştirmenin önemli bir sorun haline geldiğini ifade etti. Vize konusunu örnek vererek, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için vize konusunun, yüksek maliyet sorunu olduğunu belirtti. Taşıma kotaları Türkiye’nin ithalat ve ihracatını olumsuz etkilemekle birlikte, AB tüketicilerinin de Türk mallarını daha pahalıya tüketme sorunu teşkil ettiğini, siyasi sebeplerle yaşanan sıkıntıların farkında olduğunu, iş dünyası olarak kısır siyasi tartışmaya prim vermeden bu potansiyel fırsatı değerlendirmemiz gerektiğini belirtti. Gümrük Birliği’nin, Türkiye’yi AB standartlarına daha da yakınlaştıracağını eden Hisarcıklıoğlu,  katılımcılara değerli katkılarından dolayı teşekkür ederek sözlerini tamamladı.

Yazdır

« Tüm Haberler