logo tobb logo tobbetu

Avrupa Yeşil Mutabakatı Türkiye’nin iklim politikasını nasıl etkiliyor? TEPAV, İKV, FNF ve IPM tarafından düzenlenen "Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye’nin İklim Politikası Açısından Etkileri” toplantısında Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın son gelişmeler ekseninde Türkiye’nin iklim ve ticaret politikalarına etkileri ile Gümrük Birliği’nin modernizasyon süreci tartışıldı.
Haber resmi
29/11/2023 - Okunma sayısı: 2311

 

 

TEPAV, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) , İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve Friedrich Naumann Vakfı (FNF), 20 Kasım 2023 tarihinde "Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye’nin İklim Politikası Açısından Etkileri” toplantısı düzenledi.

İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri, akademisyenler ve ilgili kurumların uzmanların katılımıyla TEPAV’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmaları TEPAV Kurucu Direktörü Prof. Dr. Güven Sak ve İPM Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman tarafından yapıldı.

Üç ayrı oturumun yer aldığı toplantının ilk oturumunda Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde son gelişmeler ile Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve etkileri, ikinci oturumumda Türkiye’nin iklim ve ticaret politikası açısından Avrupa Yeşil Mutabakat süreci, son oturumunda ise Türkiye-AB İlişkileri ekseninde Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konuları ele alındı.

2053 net sıfır emisyon hedefi hızla kanunlaşmalı

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Türkiye’de ilk kez Aralık 2019’da Von der Leyen ile gündeme geldiğini ve Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nın ilk imzacılarından biri olmasına rağmen konuyla Von der Leyen’den sonra daha yakından ilgilenmeye başladığını belirten TEPAV Kurucu Direktörü Güven Sak,  “TEPAV olarak biz de bu süreçte İklim Şurası’nı ve ETS konularını çalışmaya başladık. Rusya-Ukrayna savaşı ile beraber Avrupa’da kömür kullanımı ile Türkiye olarak biraz rehavete kapıldık. SKDM, Ekim 2023 itibariyle Avrupa’da yürürlüğe girdi. Bizim de artık yeniden hızlanmamız gerekiyor. Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi bir an evvel kanunlaşmalı; bütçesi ve fonu hazırlanmalı” dedi.

Yeşil mutabakat uyumu STK’lara da ihtiyaç duyulan bir süreç

İPM olarak iklim krizi ve yenilenebilir enerjiyi ayrı bir başlık olarak çalıştıklarını söyleyen İPM Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, “Yeşil mutabakat uyumu çok katmanlı, başta siyasi irade isteyen ve STK’lara da ihtiyaç duyulan bir süreç. Küreselleşen dünyanın bizi kötü sonuçlara yaklaştıran iki meydan okuması var: Biri savaşlar, diğeri de bir türlü durdurulamayan iklim krizi. Burada sivil toplumun da hükümetler kadar sürecin bir parçası olması gerekiyor” diye konuştu.

Türkiye olarak bir an önce ETS’yi kurgulamamız lazım

SKDM’nin temel yürütücüsünün Ticaret Bakanlığı olduğunu hatırlatan İklim Değişikliği Bakanlığı Başkan Yardımcısı Abdülkadir Bektaş, “Bu çerçevede İklim Değişikliği Başkanlığı olarak salınım azaltımını ciddi anlamda nasıl kurgulayacağımızı düşünüyoruz. Dünyadaki karbon fiyatlandırmalarına baktığımızda 73 adet uygulama bulunmakta. Kapsanan küresel sera gazı oranı ise %23. Karbon fiyatlandırma gelirleri 100 milyar ABD doları. Dünyada faal olarak 28 ETS uygulaması görülmekte. Paris Anlaşması’nı ilk imzalayan ülkelerden biri olmamıza rağmen, onaylamamız çok zaman aldı. Bizim, Türkiye olarak bir an önce Emisyon Ticaret Sistemi’ni kurgulamamız lazım. Temel amacımız 2053 net sıfıra ulaşmak. Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi’nin kurulup işler hale geitirlmesi, bizim için şu an en önemli adım” açıklamalrında bulundu.

ETS’nin avantajlarından da bahseden Bektaş, karbon salım azaltımında kesinlik sağlayan ETS’nin 2053 net sıfır hedefine ulaşma motivasyonunu da arttıracağını söyledi. Bektaş, ETS kapsamında şirketlerin toplam emisyon kotasına göre hareket edeceğini belirterek “Azaltımın nasıl yapılacağına şirketler karar verir ve böylece devletin azaltım seçeneği belirleme yükü piyasaya bırakılmış olur. Şirketler en ucuz azaltım seçeneklerini uygular. Esnek uygulama sayesinde kolaylaştırıcı önlemler ile şirketlerin adaptasyonu sağlanır. Öte yandan ETS’den elde edilen gelirler yeşil kalkınmaya da katkı sunar” açıklamalarında bulundu.

İklim değişikliğiyle mücadele üretim teknolojilerini de kapsıyor

TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörü Büyükelçi (E) Bozkurt Aran, neo-liberal yaklaşımların geri gittiği, Washington Mutabakatı’nın geride kaldığı bir ortamda, ülkelerin kendi şampiyon sanayicilerinin ortaya çıkması için hızla çalıştığını belirterek “Ülkelerin artık sanayi dallarını kendilerinin tayin ettiği bir çağ başlıyor. İklim değişikliği ana akım bir politika haline geldi. İklim değişikliğiyle mücadele, sadece ekolojik bir alan değil. Bunun ötesinde doğrudan doğruya üretim teknolojileri ile ilgili bir alan” dedi.

AB, küresel iklim fonlarına destek olmayı sürdürmeli

Sürdürülebilirlik ve İklim Politikaları Danışmanı Dr. Akın Ayberk Çilekoğlu, SKDM’nin AB tarafında destekleyici argümanları olduğunu söyleyerek “Bunlardan ilki, iklim değişikliğinin küresel boyutları olması, herkesi etkilemesi ve hatta bir “public good” haline gelmesi. İkinci mesele, karbon sızıntısı konusu. Üretim, kirletmenin bir ödemesi olmayan coğrafyalara kaydı. Çin, Hindistan’da üretici bir ödeme yapmadığı için, Avrupa’daki üreticiler dezavantajlı duruma düşüyor. AB içindeki sera gazı salımlarının %40’ını azaltabildiğini görüyoruz. İklim adaleti açısından SKDM oldukça büyük tartışmalara sebep oldu. Sebep, ortak ama farklılaştırılmış sorumluluklar, finanansman ve teknik destek. AB’nin küresel iklim fonlarına sağladığı desteğin devam etmesi gerekiyor” diye konuştu.

2027’de herkesin kirlettiği kadar ödeyecek

İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Ahmet Aydemir, AB’nin 2050’ye kadar ilk iklim nötr kıta olma hedefine dikkat çekerek burada döngüsel ekononominin önemli olduğunu söylerken; İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Ahmet Atıl Aşıcı ise 2027 yılında herkesin kirlettiği kadar ödeyeceğini aktardı.

Yeşil dönüşüm taban yayılmalı

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Emel Akçalı, yeşil dönüşümün indirgemeci bir süreç olduğuna vurgu yaparak “TR’de melez dönüşüm ve indirgemeci bir yaşam var. Yeşil dönüşümün tabana yayılıp üst kata çıkması lazım. Şirketlerle konuşunca uzay çağında gibiyiz ama verilere bakılınca öyle değil. Yerli üretime geçmeli, teknolojiyı kullanmalı ve tarıma önem vermeliyiz. Sürecin demokratikleştirilmesi gerek” dedi.

Gümrük Birliği modernizasyon sürecinde şeffaf bir yönetişim gerekiyor

İKV Genel Sekreteri Çiğdem Nas, Gümrük Birliği modernizasyon sürecine uyum sağlanması gerektiğini belirterek “Bu noktada daha paylaşımcı, şeffaf ve iletişimin daha güçlü olduğu bir yönetişim gerekiyor. Ekonomik boyut kadar kültürel boyut da önde olmalı. Türkiye’nin yeni yüzyılında yeşil dönüşüm önemli bir rol oynuyor. Doğu Akdeniz’de küresel iş birliği anlayışının değişmesi gerekiyor. TR-AB ilişkileri de yeşil dönüşüm üzerinden gelişebilir” diye konuştu.

Türkiye’nin yeşil dönüşüme uyumu Gümrük Birliği modernizasyonunda önceliklendirilmeli

TEPAV AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, AB’ye katılım perspektifinin resmi olarak hala gündemde olsa da fiilen askıya alınmış durumda olduğuna dikkat çekerek “İki taraf da ilişkilerin sağlam bir iş birliği zemininde nasıl yürütülebileceğini sorguluyor. Vizelerin kolaylaştırılması, mülteci krizi konusunda farklı nitelikteki yardımlar, Gümrük Plus gibi konular Brüksel de konuşuluyor. Yeşil ve dijital dönüşüm ve Türkiye’nin buna nasıl uyum sağlayacağı konuları Gümrük Birliği modernizasyonunda konuşulacak ilk başlıklardan biri” dedi.

Yeşil Mutabakat’ın önemli bir alanı da diplomasi

Gümrük Birliği kapsamının, Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunu sağlayacak bir düzenleme niteliğine haiz olduğunun altını çizen Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü, “Hem orta ve yüksek teknolojili ürünlerin AB’ye ihracatımızdaki payı hem de AB’den alınan doğrudan yabancı yatırımlar giderek artmaktadır. Rekabet gücü, verimlilik, kalite altyapısı ve AB değer zincirlerine entegrasyonda ilerleme kaydedilmiştir. SKDM ilk aşamada, enerji yoğun sektörlere uygulanıyor. 2030 yılına kadar da tüm sektörlere uygulanması öngörülüyor. Yeşil Mutabakat’ın önemli bir alanı da diplomasi. Çok taraflı, ikili ve tek taraflı bir ticaret diplomasisi. AB diplomasi yoluyla Yeşil Mutabakatı diğer ülkelerde de teşvik etmeye çalışıyor” açıklamalarında bulundu.

Yazdır

« Tüm Haberler