logo tobb logo tobbetu

Krizin Ardından Ekonomide Neler Oluyor, Riskler ve Çözüm Önerileri Neler? TEPAV’da düzenlenen toplantıyla, dünya ekonomisinde yaşananlar ve Türkiye’ye etkileri ekonomistler tarafından geniş konu yelpazesiyle tartışıldı.
Haber resmi
30/03/2012 - Okunma sayısı: 3117

ANKARA – Dünya ekonomisinde 2008 krizinin ardından Ağustos 2011’i izleyen dönemde ortaya çıkan güçlükler ve tehlikeler ile bunların Türkiye’ye etkilerini tartışmak için 30 Mart 2012 Cuma günü TEPAV’da bir toplantı düzenlendi. Mevcut tabloda Türkiye’nin ihracat kompozisyonunda, tasarruf oranlarında ve cari açıktaki risklerine dikkat çeken ekonomistlerin önerileri kayıtdışı ile mücadele, inovasyon, kadın istihdamı ve verimlilik artışına odaklanan bir politika oldu.

“Dünya Ekonomisinde Gelişmeler, Eğilimler ve Türkiye'ye Etkileri” başlıklı toplantının açılışında TEPAV Direktörü Prof. Dr. Güven Sak bir konuşma yaptı. Sak, krizin başladığı dönemden bu yana ülkelerin milli gelir ve ihracattaki durumlarına ilişkin verileri katılımcılarla paylaşıp, bu tabloda Türkiye’nin milli gelirdeki toparlanmayı tamamlarken ihracatta bu sürece henüz başladığının gözlendiğini kaydetti.

“Avrupa’ya mal taşıyan tarifeli trenimiz yok!”

Bunun nedeni olarak AB pazarına işaret eden Sak, bu pazardaki talep düşüşünün, AB’deki krizin uzun sürmesi halinde, Türkiye’nin ihracat sepetinde sofistike ürünlerin azalmasına yol açacağını ve buna karşı önlem almak gerektiğini vurguladı. Güven Sak ayrıca, “Türkiye’den Avrupa'ya tarifeli konteyner seferi olmadığını ben bilmiyordum, yeni öğrendim! O konuda çalışma yürütüyoruz” diye konuştu.

Toplantının konuşmacısı Ekonomist Yusuf Işık ise, 2008 küresel krizinin ardından dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler hakkında bilgi verdi. Önümüzdeki 3 yılın kritik önem taşıyacağını ve bu noktada eşgüdümün önemli hale geldiğini belirten Işık, Türkiye’ye ilişkin değerlendirmelerinde ise yüksek cari açık konusu üzerinde durdu. Işık, “Ülkelerde cari açık olabilir ama cari açık olmadan büyüme olamıyorsa o durum bir kısıt oluşturuyor” dedi.

İnovasyon vurgusu…

İnovasyon ihtiyacının altını çizen Yusuf Işık, “Burada bilgi ekonomisinin dünyada yerleşen değer zinciri içinde Türkiye’nin bir yeri var mı diye sormak gerek. Sadece üretim yapımızın ithalata bağlı olmasından bahsetmiyorum. Bunun ötesinde ciddi bir düşünce sürecine ihtiyacımız var” dedi. Işık, Türkiye’de büyüme tablosunun iş fırsatı yaratmadığı noktasına da değindi.

Işık’ın konuşmasının ardından tartışmacılar, TEPAV Finans Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Fatih Özatay ile TEPAV Ekonomi Politikaları Analisti Esen Çağlar tarafından bazı konuların altı çizildi.

Özatay, konuşmasında, son günlerde İspanya’daki gelişmeler nedeniyle Türkiye’ye ilişkin tahminlerde de karamsarlık oluştuğunu, tasarrufların yetersiz olmasının Türkiye ekonomisinde “dışarıya bakışın” ağırlık kazanmasına neden olduğunu belirtti.

“Başarılıyız” dediğimiz sektörlerde

durum sahiden öyle mi?

“Başarılı performans olarak anlattığımız orta teknolojili mal ihracatımız. Geliştiğimizi düşündüğümüz müteahhitlik sektöründe de tasarım işleri dışarıya yaptırılırken, katma değeri düşük işleri bizim firmalarımızın üstlendiğini görüyoruz” diyen Fatih Özatay, “Türkiye neler yapmalı?” sorusuna ise “Sorun çok, hepsini çözmek mümkün değil. Bana kalırsa işe kayıtdışı ile mücadeleden başlarsak sağlanacak tasarruflar diğer reformlara kaynak sağlar; verimlilik artışı ve cari açıkta bir miktar azalma sağlanabilir” yanıtını verdi.

Özatay, bununla birlikte işgücünün becerilerinin artırılmasından oluşan ikili reform paketi önerirken, Siyaset Bilimcisi Machiavelli’in 1500’lü yıllardaki sözlerinden alıntı yaparak reformların statüko nedeniyle siyaseten zorluğuna işaret ederek konuşmasını tamamladı.

TEPAV Analisti Esen Çağlar ise, “Başka bir Türkiye nasıl olabilir?”sorusunu yönelterek, başarı örneği olarak çalışan sayısının aynı olduğu Güney Kore ile karşılaştırmalı veriler ışığında Türkiye ekonomisi için bazı senaryolar önerdi.

Kadın işgücü ve verimlilikte artışla ekonomide

6 sıra yükseliyoruz

Türkiye’nin işe sadece kadın işgücüne katılımı, OECD verilerine göre düşük olsa da, Güney Kore ile aynı seviyeye yüzde 24’ten 50’ye çıkararak başlaması halinde milli gelirini 734 milyar dolardan 1.1 trilyon dolara, kişi başına milli geliri ise 10 binden 13 bin dolara çıkarabileceğine dikkat çekti.

“Peki ya Güney Kore kadar verimli olsaydık?” diyen Çağlar, çalışan başına üretimin  30 binden Güney Kore seviyesi olan 41 bine çıkmasıyla ise milli gelirin 1.3 trilyon dolara ve kişi başına gelirin de 18 bin dolara yükseleceğini kaydetti. Çağlar, bu senaryolarla dünyada 17’inci büyük ekonomi olan Türkiye’nin önce 13 ve ardından 11’inci sıraya yükseleceğini vurguladı. Çağlar, kadın işgücünün artırılması noktasında siyasi irade eksikliğine de değindi.

Toplantı katılımcılardan gelen soru ve katkıların alınmasıyla devam etti.

Yazdır

« Tüm Haberler