logo tobb logo tobbetu

TEPAV Köşe Yazıları

Ozan Acar - [Yazarın tüm yazıları]

Temel bilimlerin 2023 hedefleri için anlamı nedir? 07/10/2012 - Okunma sayısı: 8407

 

Türkiye temel bilimlerden uzaklaştıkça, 2023 hedeflerini yakalamak güçleşiyor. Son yılların üniversite sınav sonuçları; fizik, kimya ve matematik gibi yükseköğretim programlarına olan ilginin azaldığına işaret ediyor. Böyle bakınca, Türkiye’nin üretim yapısındaki vasatlıktan çıkışın o kadar da kolay olmayacağı görülüyor.

Türkiye ekonomisi son 30 yılda tarımdan sanayiye hızlı sayılabilecek bir geçiş yaptı. Tekstil ve hazır giyim gibi düşük teknolojili ürünlerle, otomotiv ve elektronik eşya gibi orta teknolojili ürünlerin toplam ihracat içindeki payı yüzde 80’lere ulaştı. Bu arada kişi başı milli gelirimiz 1980’de 1,500 dolardan, 2011’de 10,500 dolara çıktı. 2023 yılı içinse, kişi başına 25,000 dolar milli gelir hedefini belirledik. Bu hedefe ulaşmak için sanayi sektörü içinde kapsamlı bir dönüşüme ihtiyaç bulunuyor. Üretimin katma değerinin arttırılması, orta teknolojili ürünlerin, yerini yüksek teknolojili ürünlere bırakması gerekiyor. Türkiye’nin üretim yapısı, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ilk 10 ekonomi listesindeki gelişmiş ülkelere benzemeden, 2023 hedefleri gerçekçi görünmüyor.

2023 hedeflerini ayakları yere daha sağlam basan bir hale getirmek için temel bilimlerde ilerlemek kritik bir önem taşıyor. Bunun üç ana sebebi var.

  • Birincisi, yurtdışındaki teknolojileri ithal ederek, 1,500’den 10,500 dolara çıkılabilir. Ancak, 10,500’den 25,000 dolara sıçrayabilmek için orijinal olmak gerekir. Orijinal olmanın anahtarı ise temel bilimlerdedir. Bioteknoloji, ilaç ve makine gibi dünyanın ilk 10 ekonomisi listesindeki gelişmiş ülkelerin öncü olduğu alanlarda, rekabet gücü kazanmak için temel araştırmalara ağırlık vermek gerekir. Orta gelirden yüksek gelire çıkabilmiş Güney Kore, temel araştırmalarda atılım yapmayı başarabilmiştir. En son, bir grup Koreli bilim adamı geçtiğimiz Ağustos ayında elektrikli arabaları standart pillerden 120 kat daha hızlı şarj edebilen bir karbon pili icat etti[1].
  • İkincisi, vazgeçilmesi mümkün olmayan ürünlerin ortaya çıkması temel bilimlerdeki ilerleme sayesindedir. Otomobilin icadına bakın bir kere. 1680 yılında Danimarkalı fizikçi Christian Huygens, içten yanmalı motorun tasarımını yapmasaydı, yaklaşık 200 yıl sonra Alman mühendis Karl Benz ilk araba patentini alamayacaktı.
  • Üçüncüsü, ülkelerini ilk 10 ekonomi arasına taşıyan şirketlerin, AR-GE merkezlerinde temel araştırmalar yapılmaktadır. Örneğin lazer ve transistor, AT&T araştırma laboratuarlarında icat edilmiştir. AT&T bilim-insanları, şirket bünyesinde gerçekleştirdikleri icatlar nedeniyle, 6 Nobel Ödülü kazanmıştır. Gelişmiş ülkelerde temel araştırmalar ekonomik değer yaratmak için yapılmaktadır.

Türkiye’nin temel bilimlerdeki zaten çok parlak olmayan performansı, önümüzdeki yıllarda daha da geriye gidecek gibi görünüyor. Boğaziçi, ODTÜ ve Bilkent gibi Türkiye’nin en iyileri arasındaki üniversitelerin, temel bilim bölümlerine giren öğrencilerin, üniversite sınavındaki başarı sıralaması 2008-2011 döneminde istikrarlı bir biçimde gerilemiştir (Tablo 1). ODTÜ fizik bölümüne giren öğrencilerin ortalama başarı sıralaması 2008’de 34 binken 2011’de 64 bin olmuştur. Bilkent matematik bölümündeki ortalama başarı sıralaması 2008’de yaklaşık 8 binden 2011’de 27 bine gerilemiştir. Boğaziçi’ndeki temel bilim bölümlerine yerleşen öğrencilerin ortalama başarı sıralamasındaki gerileme, Bilkent ve ODTÜ’ye girmeye hak kazananlara kıyasla daha sınırlı kalmıştır. Üç temel bilim içerisinde ise her üç üniversitede başarı sıralamasının en az gerilediği bölüm kimya olmuştur.

Dünyanın en gelişmiş ekonomisi ABD’de, temel bilim bölümlerinden mezun olanlar Apple, Microsoft ve Intel gibi küresel şirketlerde “bilim-insanı” olarak çalışırken, Türkiye’deki mezunlar yukarıda da belirttiğim gibi “ne iş olsa” yapmak durumunda kalıyorlar. Bu durumun işgücü piyasasının talep tarafıyla da bir ilgisi var kuşkusuz. ABD İşgücü İstatistikleri Dairesi’nin, 815 meslekteki yıllık ortalama kazanç istatistikleri son derece çarpıcı sonuçlar içeriyor. ABD’de, 815 meslek arasında fizikçiler yıllık 112 bin dolar ile 29, matematikçiler 101 bin dolar ile 46 ve kimyacılar 75 bin dolar ile 142’nci en çok kazanan mesleklerdir. Bizde acaba bu işleri yapanlar ne kazanıyordur diye merak ettim. Türkiye’deki kazanç istatistiklerini SGK yayınlıyor, ben de oraya baktım. Ancak, SGK’nın listesinde fizikçi, kimyacı ya da matematikçi mesleklerini bulamadım. Listede olmamalarının nedeni ülkemizde bu alanda çalışan profesyonellerin sayısının birkaç elin parmaklarını geçmemesi olabilir. Böyle bir veriyi toplamaya ihtiyaç duyulmaması bile, Türkiye’nin temel bilimlerdeki durumunu açıklamaya yeterli bana sorarsanız.

Türk özel sektörü, temel bilimlerde atılım yapmayı hedefleyecek vizyona şu an için sahip değilmiş gibi görünüyor. En başarılı şirketlerimiz bile kendi sektörlerindeki küresel şirketlerin geliştirdiği teknolojileri takip ederek yarıştan kopmama stratejisini izliyorlar. Amaç lider olmak değil, pazar payını korumak olunca, temel bilimlere yatırım yapma müşevviği de ortadan kalkıyor. İşte bu noktada devletin işin içine girmesi gerekiyor. Kamu araştırma merkezlerinde temel araştırmalara ve üniversitelerin fen fakültelerine daha fazla önem vermekle işe başlanabilir mesela. Bütün bunları yaparken özel sektörle işbirliği son derece önemlidir. Kamu desteğiyle, özel sektörün katılımıyla, ekonomik değer yaratacak temel araştırmalara odaklanmak gerekiyor. Aksi takdirde 2023 hedeflerini 2071’e ötelemek durumunda kalırız.

 

Tablo: Temel bilimlere giren öğrencilerin üniversite sınavındaki ortalama başarı sıralaması

grf.520px

 

 


[1] http://inhabitat.com/south-korean-scientists-use-carbon-to-quick-charge-ev-batteries/

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları