logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Hasan Ersel, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Para politikasında iki keskin görüş farkı 22/01/2007 - Okunma sayısı: 2308

 

Para politikasında enflasyon ve döviz kuruna ilişkin tartışma hararetleniyor. Eleştirenler, özünde, para politikasının etkin olmadığı, enflasyon düzeyini Türkiye'ye sermaye girişinin belirleyeceğini söylemiş oluyorlar. TCMB ise para politikasının etkili olduğunu.

TCMB'nin enflasyonu düşürmek için izlediği politika bazı kimselerce "yüksek faiz düşük kur" olarak adlandırılmaktadır. TCMB'nin politikasını eleştirenler [eleştirel görüş] "döviz kurunu düşük tuttuğunu" ve bu nedenle de cari açığın büyümesi başta olmak üzere ciddi bazı sorunlara yol açtığını söylemektedirler. TCMB ise izlenen politikanın bu biçimde özetlenemeyeceği görüşünde. TCMB'ye göre Türkiye'de para politikası enflasyon hedeflemesi yaklaşımına dayanmaktadır. Enflasyonun hedefin üzerinde artması tehlikesi belirdiğinde (örneğin Haziran 2006'da olduğu gibi) TCMB kısa dönemli faiz oranını yükseltmekte, enflasyonist baskılar düştüğünde de TCMB kısa dönemli faiz oranını indirmekte.

Bu kararları diğer faiz oranlarının değişmesine yol açması söz konusu. Yeni faiz oranlarında iktisadi karar birimleri alım satım, yatırım, tasarruf kararlarını gözden geçiriyorlar. Bunun sonucunda piyasalarda arz ile talebi eşitleyen fiyatlar değişiyor. Bu mekanizmanın uygun bir biçimde kullanılmasıyla enflasyonun da hedeflenen düzeye gelmesi amaçlanıyor.

2006'da ne oldu

2006 sonu ile 2005 sonunu karşılaştırdığımızda gördüğümüz şu: Enflasyon 2006 sonunda biraz daha düştü, faizler, cari açık ve TCMB'nin döviz rezervleri ise yükseldi. Bu nasıl olmuş? Eleştirel görüşe göre faizler yükselince, yabancı tasarruflar Türkiye'ye yöneldi. Gelen döviz YTL'ye çevrilip yüksek faiz sağlayan mali araçlara yatırıldı. Böylece döviz arzı arttı ve YTL reel olarak değerlendi.

Bunun sonucunda da ithal edilen mallar görece ucuzladı. Bu mallar tüketim sepetimizin içine girdiği ölçüde enflasyonu aşağıya çekti. Öte yandan bu mallar ara malı ya da ham madde ise, yerli malların üretim maliyetlerinin de düşmesine katkıda bulunduğu için enflasyonu azaltıcı yönde etkiledi. Tabii, ithal mallarının fiyat rekabetine dayanabilmek için yerli üreticiler de fiyatlarını düşürmek zorunda kaldılar. Enflasyon da bu nedenle düştü, ama beraberinde değerlenen YTL'nin sorunlarını getirdi.

TCMB'nin yorumu ise tümüyle farklı: TCMB'nin aldığı kararlar ile piyasa faiz oranlarını yükseltti, bu toplam talebin törpülenmesi yoluyla, fiyat artışlarını yumuşattı. Ancak, bu yapılırken ister istemez YTL'nin değer kazanması olayı da yaşandı. Bu sonuca yol açan, eleştirel görüşte vurgulandığı üzere, döviz piyasasında arz fazlasıdır. Yine bu görüşün üzerinde durduğu olumsuz sonuçlar da gerçekleşmiştir. Ancak bu kaçınılması olanaksız bir "yan etkidir". TCMB'nin tüm bu sürece bir katkısı varsa, YTL'nin değerlenmesini yavaşlatıcı yönde olmuştur. Çünkü TCMB bu piyasada net alıcı durumundadır.

Demek ki aynı olayı açıklayan iki görüş var. Eleştirel görüş para politikasının döviz piyasası yoluyla etki yarattığına dayanıyor. Döviz kuru, bu çerçeve içinde, bir "ara hedef" konumunda. Faiz yükselmesinin toplam talebi değiştirmesi ise "yan etki". Oysa TCMB'nin görüşünde durum tamamen farklı. TCMB'ye göre para politikası faiz oranının doğrudan toplam talebi etkilemesi yoluna dayanıyor. Döviz piyasası yoluyla gelen bir etkinin varlığı inkâr edilmiyor. Ama bu sadece bir "yan etki".

2007 enflasyonu

2007'de Türkiye'ye herhangi bir nedenle dışarıdan kaynak girişinin durduğunu düşünelim. Bu durumda ilk görüşe göre YTL'nin değer kazanma süreci tersine dönecek. Enflasyon ister istemez yükselecek. Oysa TCMB görüşünden hareket edersek böyle olması zorunlu değil. Para politikasının asıl enflasyonu etkilemesi faiz-toplam talep-fiyat yolundan geçiyor...

Bu durumda döviz kuru amaca ulaşmaya yardımcı olmayacak. Belki de katkısı olumsuz yönde olacak. Ama enflasyonu düşürmek yine de olanaklı. Çünkü enflasyonu düşürmede temel yolun denetimi hala TCMB'nin elinde. Görüldüğü üzere, bu iki görüş arasındaki fark, basit bir yol farkı değil. Eleştirenler, özünde, para politikasının etkin olmadığı, enflasyon düzeyini Türkiye'ye sermaye girişinin belirleyeceğini söylemiş oluyorlar. TCMB ise para politikasının etkili olduğunu...

Hangi görüş daha geçerli? Yanıtıma "bence" diye başlayıp ve "..eski bir TCMB'li olarak..." devam edebilirim. Ama, sanırım ikna edici olmaz. Başka bir yol gerek. Devam edeceğim.

 

Bu köşe yazısı 22.01.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları