logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Temel sorunlarımız 08/03/2007 - Okunma sayısı: 2648

 

Türkiye'nin yeni bir ekonomik reform dalgasına ihtiyacı var. Mevcut ekonomik program bizi bir yere kadar getirdi. Geldiğimiz yer, işe olumlu tarafından bakarsanız, 1990'larda hayal bile edemeyeceğimiz bir yer.

Ancak geldiğimiz noktanın yeterli olmadığı da açık. Tek bir gösterge kâfi bu yargıya varmak için. Kişi başına milli gelir düzeyimiz ile AB'ye üye ülkelerin kişi başına gelir düzeyleri arasında önemli bir fark var. Üstelik bu fark son 30 yıldır fazla da değişmemiş.

2001 krizinden bu yana yaptıklarımız, iyi planlanmış bir çerçeve ve başarı niyeti (ya da zorlaması) olursa, yeni bir atılım yapabileceğimiz konusunda cesaretlendirmeli bizleri. Böyle bir program nelere el atmalı? Önümüzdeki temel sorunlar neler?

Temel sorunların başında işsizlik oranının yüksekliği geliyor. Üstelik genç nüfusumuz bu açıdan bir dezavantaj oluşturuyor. İleride işsizlik sorununun daha da ağırlaşmasına yol açacak iki unsur var.

Birincisi, artan dış rekabet nedeniyle bazı sektörlerimiz giderek zorlanıyor. Tekstil ve giyim eşyası sektörü 2002-2006 döneminde küçülmüş. Dericilik sektörü ise büyümemiş. Bu sektörlerde teknolojik yenilenme diğer sektörlerle karşılaştırıldığında çok düşük düzeylerde kalmış. Ek olarak, diğer sektörlerle karşılaştırıldığında, bu sektörlerdeki işgücünün verimlilik düzeyi de düşük olmuş aynı dönemde.

Bu gelişmeler söz konusu sektörlerin geleceği hakkında karamsar olmamıza yol açıyor. İşsizlik açısından bu beklenti şu anlama geliyor: Bu sektörlerden işsizler ordusuna katılım olması beklenir ileride. Üstelik, bu sektörlerdeki işgücünün beceri düzeyi elektronik ya da makine imalat gibi hızla büyüyen sektörlere kıyasla çok daha düşük.

Bir de tarım sektörünü düşünün. Son yıllarda bu sektördeki istihdam sürekli azalıyor. İşsizler ordusuna buradan da katılım var. Bu işgücünün de vasıfsız olduğunu biliyoruz. Kaybeden sektörlerden açığa çıkacak işgücünü yeniden iş sahibi yapmak gerekiyor. Yeni programın ele alması gereken sorunların başında bu geliyor.

İkinci unsur, AB reform süreciyle ilgili. Yukarıda belirtilen sektörlerdeki gelişmeler ekonominin 'doğal' işleyişi sonucunda ortaya çıkıyor. Dış koşullar bu süreci ancak bir ölçüde etkiliyor. Tekstil sektöründe olup biten daha önce başka ülkelerde de yaşandı. Oysa reform süreci, doğal süreçte katalizör rolü oynuyor; süreci oldukça hızlandırabiliyor. Özellikle AB mevzuatı çerçevesinde çevreye ilişkin yapılacaklar ve kayıt dışı ile ciddi biçimde mücadele (edilecekse tabii) vasıfsız işsiz sayısında yeni artışlar yaratmaya aday.

Sektörler arası kıyaslama yapıldığında, bazı sektörlerin işgücünün verimlilik düzeyinin düşüklüğü açısından ön plana çıktıklarını vurguladım yukarıda. Bu kıyaslamayı ekonomimizin geneli ile diğer ülkeler arasında yapınca Türkiye'nin mutlaka baş etmesi gereken ikinci temel sorunu ortaya çıkıyor: İşgücümüzün verimlilik düzeyi düşük. AB'nin genişleme öncesi üyeleri ile karşılaştırıldığında, bizimki onların yüzde 35'i dolayında. Yeni üye olan ülkelerdeki verimlilik ise bizim 1.5 katımız kadar. Bu düzeyi artırmadan atılım yapmamız mümkün değil. Devam edeceğim.

 

Bu köşe yazısı 08.03.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

 

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları