The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından dün istihdam, gelir dağılımı, yoksulluk ve yaşam koşulları istatistikleri yayımladı. Açıklanan veriler Türkiye’de yaşam koşulları ve gelir adaleti açısından kara bir tablo çiziyor. Biz ekonomistler, yüksek enflasyonun en büyük kaybedeninin düşük ve orta gelirli haneler olacağını uzunca bir süredir söylüyorduk. Bu hafta açıklanan veriler de malumun ilanı oldu.
Dün, TÜİK tarafından açıklanan ve en çok izlenen veriler arasında yer alan istihdam, genel olarak kafaları karıştırdı. Sebebi; faiz oranlarındaki rekor düzey, sanayi sektöründeki daralma, finansman sorunları ve artan konkordato sayılarına rağmen “dar çerçevede” istihdam piyasasının son 10 yılın en iyi döneminde olduğunu yansıtan veriler görmemiz oldu. Şöyle ki mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı ağustos ayında yüzde 8,5 ile son 10 yılın en düşük oranına geriledi (İşgücü göstergeleri grafiğindeki siyah çizgi).
Öte yandan istihdam piyasasına ilişkin geniş tanımlı verilere baktığımızda, en geniş tanımlı işsizlik olarak adlandırılan atıl işgücü yüzde 27,2 ile tarihi rekor düzeyde (aynı grafikteki kırmızı çizgi). Atıl işgücü oranı zamana bağlı eksik istihdam, işsizler ve potansiyel işgücünün toplamına bakarak hesaplanıyor. Örneğin tam zamanlı çalışmak isteyen ama sadece geçici iş bulabilenler ya da çalışma isteyen ancak istatistiki kapsam dahilinde işsiz olarak sınıflandırılmayan kişileri de bu atıl işgücü kapsamına giriyor.
Beni şaşırtan konu ise 2022 sonrasında dar ve geniş kapsamlı işsizlik oranı arasındaki farkın hızla artmasıdır. Bu yıl ağustos ayındaki fark yaklaşık 20 puan ile COVID pandemisi döneminin bile üzerine çıkmış görünüyor.
Gelelim gelir dağılımına ve orta direğin durumuna… TÜİK tarafından açıklanan gelir dağılımı istatistikleri, şubat ayında açıklanan öncü verilere göre iyileştirilmiş olsa da Türkiye’de gelir dağılımının son 10 yıldır bozulmakta olduğu gerçeğini değiştirmedi.
Gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen Gini kat sayısı (0’a yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1’e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade eder) 2023 yılında 0,42’ye yükseldi (Gelir dağılımı grafiğindeki kırmızı çizgi). Bu oran, TÜİK tarafından verilerin açıklandığı 2006 yılından bu yana açıklanan en kötü gelir dağılımı oldu.
Gelir adaletsizliği açısından bakılan bir başka veri de en zenginin gelirden aldığı payın en yoksula göre oranıdır. Türkiye’de en yüksek gelir elde eden %10'un, en düşük gelir elde eden %10'a oranı 2023 yılında 14,5 kata yükseldi (Grafik 1’de siyah ile gösterilen P90/P10 verisi). Bu veri de—COVID yılı hariç—en kötü gelir dağılımı istatistiği olarak ekonomi tarihimize geçmiş oldu.
Gelir dağılımındaki bozulma; 2023 yılı başında, genel seçimlerin de etkisiyle, asgari ücrete, kamu personeline ve emekli aylıklarına yapılan yüksek zamlara, EYT ile 2 milyon üzerindeki çalışanın kıdem ve emekli aylıklarıyla artan ek gelire kavuşmasına, doğalgaz faturalarının kamu tarafından karşılanmasına, ötelenen idari fiyat artışlarına rağmen yaşandı. Bu da popülist politikalarla verilenlerin enflasyon ile fazlasıyla geri alındığının net bir göstergesi oldu.
Önümüze baktığımızda, enflasyonda henüz kayda değer bir başarının sağlanamamış olması reel faizlerin uzun bir süre pozitif kalacağına işaret ediyor. Ayrıca kamu maliyesindeki konsolidasyon ihtiyaçları da vergi yükünün yüksek, sosyal harcamaların ise sınırlı kalacağını gösteriyor. Tüm bunlar, ekonomik aktivite, istihdam, gelir ve toplumsal refah üzerinde yük yaratacaktır. Özetle, sosyal ayağı kuvvetli ve kapsamlı bir kalkınma planı uygulanmadan, 2024-25 yıllarının kaybedeni yine hane halkı olacak görünüyor.
Bu köşe yazısı 11.10.2024 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
N. Murat Ersavcı
27/03/2024
N. Murat Ersavcı
07/12/2022
N. Murat Ersavcı
06/03/2022
Güven Sak, PhD
26/01/2022
Güven Sak, PhD
30/11/2021