The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
Konferansa Dünya Ticaret Örgütü Genel Direktör Yardımcısı Harsha Singh de katıldı.
İSTANBUL - TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ile birlikte 26 Kasım 2012 Pazartesi günü “Çok Taraflı Ticaret Sistemi ve Yeni Nesil Ticaret Anlaşmaları” başlıklı bir uluslararası konferans düzenledi.
İstanbul TOBB Plaza’da gerçekleştirilen konferansa konunun ilgilisi kurum ve kuruluşlardan üst düzey temsilciler ile uzmanlar katıldı. Konferansta son dönemde sayısı giderek artan yeni nesil serbest ticaret anlaşmalarının (STA’lar) dünya ticaretindeki rolü ve DTÖ sistemine etkileri tartışıldı. Ayrıca STA’ların Türkiye üzerinde yaratabileceği etkiler, özellikle Gümrük Birliği açısından geniş şekilde ele alındı.
Açılışta konuşan TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörü ve DTÖ nezdinde eski Türkiye Daimi Temsilcilisi Bozkurt Aran, son dönemde ticaretin iklim değişikliği gibi farklı alanları kapsamaya başlamasıyla ticari ilişkilerde meydana gelen gelişmelerin önemli siyasi ve ekonomik değişimlere yol açtığına dikkat çekti. Aran, dünya ticaretindeki hızlı değişim ve gelişmeleri izlemenin tüm sektörler açısından önemine değindi.
İKV Başkan Yardımcısı Niyazi Önen de ticari ilişkilerin hizmet, tarife dışı engeller, yatırımlar, fikri mülkiyet hakları, devlet sübvansiyonlarının denetlenmesi, anti-damping ve rekabet gibi birçok alanı kapsamına alacak şekilde geliştiğini belirtirken, çok taraflı ticaret sisteminde ticaretin serbestleştirilmesini zorlaştıran başlınca alanların tarım ve hizmetler olduğunu söyledi.
Singh: “DTÖ hala güçlü ve aktif”
Konferansın İKV Başkanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu yönetiminde yapılan “Çok taraflı ticaret sisteminin sorunları, DTÖ ve bölgesel (serbest) ticaret anlaşmalarından beklentiler” başlıklı ilk oturumunda konuşan DTÖ Genel Direktör Yardımcısı Harsha Singh, çok taraflı ticaret sisteminin kriz içerisinde olmadığını, DTÖ’nün güçlü ve aktif bir durumda olduğunu iddia etti. Çok taraflı ticaret sisteminin daha büyük bir pazara erişim imkanı tanıdığını ve STA’ların mevcut bazı sorunların çözümünde bu sistemin yerini alamayacağını vurgulayan Singh, DTÖ sisteminin daha geniş bir kapsayıcılığa sahip olduğunu söyledi.
Singh, özellikle Doha Turu çok taraflı ticaret müzakerelerinde yaşanan tıkanıklığın ülkelerin bölgesel anlaşmalara yönelmelerinde en temel neden olduğunu vurguladı. Singh, dünyada yeni ekonomik merkezlerin oluşmasının, gelişmekte olan ülkelerin karar alma mekanizmasının giderek daha fazla parçası olmayı talep etmelerinin ve gelişmiş ekonomiler ile gelişme yolundaki ülkeler arasında süregelen algı ile bakış farklılıklarının Doha Turu’nun tamamlanamamasında önemli etkenler olduğuna değindi. Ülkelerin bu nedenle daha çok STA imzalamaya başladığını söyleyen Singh; ancak STA sisteminin uzun vadeli olacağına dair hiçbir garanti bulunmadığına, bu anlaşmaların içeriklerinin giderek derinleştiğine ve çok taraflılaştırılmalarının zorlaştığına işaret etti.
Yeni STA’lar nasıl çok taraflılaştırılır?
Cenevre’de bulunan Ticaret ve Ekonomik Bütünleşme Merkezi’nden Dr. Theresa Carpenter, küreselleşmenin bir sonucu olarak STA’ların da değişime uğradığını ve “yeni nesil STA” olarak adlandırılabilecek bir formata büründüklerini belirtti. Carpenter, tedarik zincirlerinin çok daha geniş bir alanı kaplıyor olması; yatırım, hizmet ve ticaretin iç içe geçmesi; “mega STA türü işbirliklerinin” ortaya çıkması (Trans-Pasifik, Trans-Atlantik, Japonya-AB gibi); kamu alımları, rekabet, hizmet vb. konuları kapsamaları gibi nedenlerle ülkelerin iç mevzuatlarını uyumlu hale getirmeleri ihtiyacının arttığını söyledi. Carpenter, bu durumun da bölgesel ticaret anlaşmalarının kapsamını derinleştirdiğini ifade etti. Tarife taahütlerine uyulmasının ve menşe kurallarının uyumlulaştırılmasının önem taşıdığını vurgulayan Carpenter, DTÖ’nün de tedarik zincirleri konusunda yeni düzenleyici kurallar oluşturması gerektiğine dikkat çekti ve buna ilişkin kendi kurumunda 2006 yılında başlatılan çalışmalardan örnekler verdi.
“Türkiye STA’ları daha dar kapsamlı”
“Bölgesel” ticaret anlaşmalarının “tercihli” ticaret anlaşmaları olarak vurgulanmasının daha doğru olacağını belirten Dünya Ticaret Enstitüsü ve Bern Üniversitesi’nden Dr. Manfred Elsig ise, Ticaret Anlaşmalarının Tasarımı (DESTA) isimli yeni bir veri tabanı oluşturmaya çalıştıkları projeden bahsetti. Projede şu ana kadar 587 ticaret anlaşmasının 10 farklı alanda ve 100’ün üzerinde konuda değerlendirildiğini kaydeden Elsig, daha derin içerikte olan ticaret anlaşmalarının ticareti daha fazla geliştirdiğini vurguladı. Elsig, AB ve ABD’nin ticaret anlaşmalarının daha derin Türkiye’ninkilerin ise daha dar kapsamda olduğuna değindi.
Elsig ayrıca, DTÖ’nün önemli başarılarından biri olarak belirttiği “anlaşmazlıkların halli” mekanizmasının STA’lar açısından da ele alınabileceğini ve bölgesel anlaşmaların çok taraflılaştırılması konusunda bir köprü oluşturabileceğini öne sürdü.
Pangratis: “Doha, AB için hala önemli”
TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörü Bozkurt Aran yönetiminde yapılan “Bölgeselleşmenin rolü: AB perspektifi” başlıklı ikinci oturumun ilk konuşmacısı ise AB’nin DTÖ Daimi Temsilcisi Büyükelçi Angelos Pangratis oldu. Pangratis, konuşmasında, AB’nin krize rağmen dünya ticaretinde önemli bir ağırlığa sahip olduğunu vurguladı. Birliğin ticaret politikasında öncelliğin DTÖ çerçevesinde ticaretin serbestleştirilmesi müzakereleri olduğunu belirten Pangratis son dönemlerde Doha Turu müzakerelerinde yaşanan tıkanıklığın AB’nin 3. ülkelerle STA imzalamaya yönelmesine sebebiyet verdiğini belirtti. Doha Turu’nun AB için hala önemli olduğunu söyleyen Angelos Pangratis, bununla birlikte “yeni nesil STA’ların kapsamlı konularda düzenlemeler getirdiğini ancak STA’ların bu yapısının dikkatleri DTÖ’den uzaklaştırdığını” ifade etti.
Pangratis, DTÖ sisteminin STA’larda yeralan konulara çok taraflı alanda da çözüm üretmesi gerektiğini söylerken, bu sistemin bir geçiş sürecinde olduğunu ve kapsamlı müzakere gündeminin adım adım ilerlemesi gerektiğini belirtti. DTÖ’nün bugüne kadar benimsediği yöntemle ve “single undertaking” (tek taahhüt) prensibiyle devam etmesinin mümkün olmadığına değinen Büyükelçi, “Çok taraflılık AB için en önemli stratejik amaç ve bu şekilde kalmalıdır” dedi.
Sussex Üniversitesi’nden Prof. Jim Rollo, günümüzde üretim süreçlerinin tedarik zincirlerinin üzerine kurulduğunu ve tedarik zincirlerinin daha bölgesel olduğunu, bu nedenle de STA’ların bu duruma daha uygun olduğunu iddia etti. Rollo, “iddialı Doha Turu’nun tamamlanamayacağı göz önünde bulundurulduğunda AB’nin Küresel Ticaret (Global Europe) stratejisinin başka bir alternatifinin bulunmadığını ve bu durumun DTÖ’yü daha da zorlayacağını” söyledi.
TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi’nden Marmara Üniversite AB Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Sait Akman ise, AB’nin giderek genişlemekte olan ticaret politikası gündemine dikkat çekerken, bu gündemin sınır ardı (beyond the border) konuları giderek daha fazla içerdiğini söyledi. Akman, AB açısından hizmet ticareti, yatırımlar, kamu alımları ve rekabet gibi konuların ticaret politikası içindeki ele alınış şekli hakkında da bilgi verdi. Akman, AB’nin yeni nesil STA’lar yoluyla yaptığı anlaşmalarının Türkiye’ye yaratacağı etkiler üzerinde durdu ve özellikle AB pazarında Türkiye’nin tercihlerinin erimesi ve ticaret sapması üzerindeki etkilerini vurguladı.
Türkiye’nin AB STA’ları konusundaki mağduriyeti…
Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Canan Balkır’ın yönettiği “Türkiye-AB Gümrük Birliği ve Serbest Ticaret Anlaşmaları” başlıklı son oturumda konuşan Ekonomi Bakanlığı AB Genel Müdürü Murat Yapıcı, AB’nin STA stratejisini oluştururken tek taraflı bir yaklaşım benimsemediğini ve Türkiye ile olan Gümrük Birliği anlaşmasını gözönünde bulundurmadığını söyledi. Yapıcı, AB ile STA imzalayan ülkelerin bir kısmının Türkiye ile anlaşma imzalamaya yanaşmadığına, buna karşın Türkiye’nin AB STA’larını da kapsayan tercihli ticaret politikasına uymakla yükümlüğü olduğunu belirtirken, oluşan haksız rekabet ortamına dikkat çekti. Bu konuda çözüm önerileri üzerinde duran Yapıcı, STA’ların paralel yürütülmesi, Türk uzmanlarının ticaret müzakerelere katılımının sağlanması, STA anlaşmalarında bulunan “Türkiye maddesi (Turkey Clause)”nin güçlendirilmesi, Andora modelinin düşünülmesi gibi bir dizi eylem planının önemini vurguladı. Yapıcı, iki tarafın Gümrük Birliği’nin daha iyi işletilebilmesi için ortak sorumluk taşıdığını sözlerine ekledi.