TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu / Mühdan Sağlam
İran ile İsrail arasında 12 güne yayılan çatışmalar, geçtiğimiz hafta bir ateşkesle sona erdi. ABD Başkanı Donald Trump tarafından ilan edilen bu ateşkese tarafların ne kadar süreyle uyacağı ise belirsizliğini koruyor. Zira tarafları sık sık karşı karşıya getiren ve Batı kamuoyunda İran’a yönelik şüphe ve karşıtlığı besleyen temel unsur, hâlâ bir çözüme kavuşturulamayan İran’ın nükleer programı. Bu program nedeniyle ABD, İran’ın nükleer silah geliştirdiği iddia edilen bazı tesislerini havadan bombaladı. Söz konusu tesislerden radyoaktif bir sızıntının yaşanmamış olması şimdilik dünyayı rahatlatsa da İran’ın nükleer faaliyetlerinin kapsamı, denetimi ve geleceği hâlâ ciddi bir gerilim kaynağı olmaya devam ediyor.
Programın bu niteliği nedeniyle, İran’ın nükleer serüvenini; geçilen dönemeçleri, kurulan ve dağılan müzakere masalarını, BM ve ABD yaptırımları dahil olmak üzere tarihsel süreci analiz etmek, yalnızca İran’ın karşı karşıya kaldığı bölgesel tabloyu anlamak açısından değil, aynı zamanda küresel sistemde nükleer dengenin korunmasında yaşanan sorunları ve bu sorunların yarattığı güvensizlik ortamını kavramak açısından da önem taşımaktadır.
1. ABD’nin Cömert Nükleer İkramı: Barış İçin Atomlar mı, Güç İçin Silahlar mı?
“Amerika Birleşik Devletleri, atom enerjisinin barışçıl amaçlarla kullanımı konusunda, bunun geleceğe dair uzak bir hayal olmadığının tamamen farkındadır. Bu potansiyel halihazırda kanıtlanmış olup; burada, şimdi, bugün mevcuttur.”
Dönemin ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın 1953 yılında BM Genel Kurulu’nda sarf ettiği bu sözler, nükleer enerjinin uluslararası sistemde nasıl konumlandırılması gerektiğine dair idealist bir vizyonu yansıtıyordu. Bu konuşmanın ardından, ABD; Türkiye, İran, Hindistan, İsrail ve Pakistan gibi ülkeleri kapsayan “Atoms for Peace (Barış İçin Atomlar)” programı aracılığıyla, nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla (enerji üretimi, tıp ve araştırma gibi alanlarda) kullanımını desteklemeye başladı.
ABD’nin bu desteği, nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla yaygınlaştırılması hedefine hizmet etmekle birlikte, Soğuk Savaş’ın kutuplu denkleminde müttefik hatlarını güçlendirme ve Sovyetler Birliği karşısındaki küresel nüfuzunu sağlamlaştırma stratejisinin de bir parçasıydı.
Değerlendirme notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.