TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.



TEPAV tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Doğal Gaz Merkezi Vizyonu” başlıklı raporun üçüncü bölümü yayımlandı. Üç bölümlük değerlendirme serisinin son bölümünde, Türkiye’nin gaz merkezi hedefi iklim politikaları, Avrupa Birliği’nin dönüşen enerji rejimi, Doğu Akdeniz’de artan rekabet ve küresel LNG piyasasındaki yapısal değişimler çerçevesinde ele alınıyor.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye’nin doğal gaz politikasını çok boyutlu biçimde inceleyen raporunun üçüncü bölümünü kamuoyuyla paylaştı. Bu bölüm, gaz merkezi iddiasının yalnızca fiziksel altyapı kapasitesiyle değil; giderek sertleşen küresel piyasa koşulları, bölgesel jeopolitik dönüşüm ve iklim politikalarıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
TEPAV Enerji ve İklim Değişikliği Çalışmaları Merkezi tarafından hazırlanan çalışmada, enerji güvenliği kavramının geçirdiği dönüşüm ve Türkiye’nin resmi politika belgelerinde bu dönüşümün ne ölçüde karşılık bulduğu ele alınıyor. NDC 3.0 ve 2053 net sıfır hedefi bağlamında doğal gazın “geçiş yakıtı” niteliği tartışılırken gaz merkezi vizyonu ile emisyon azaltım hedefleri arasındaki potansiyel gerilime dikkat çekiliyor.
Raporda ayrıca AB’nin Hydrogen and Decarbonised Gas Market Package, REMIT II ve genişleyen Emisyon Ticaret Sistemi ile şekillenen yeni enerji rejiminin, Türkiye’nin AB gaz piyasalarına erişimi açısından yarattığı yapısal sınırlar değerlendiriliyor. Menşe doğrulaması, karbon ayak izi izleme ve piyasa şeffaflığı alanlarındaki uyum eksikliğinin, Türkiye’nin fiyat referansı üretme ve yeniden ihracat kapasitesini sınırladığı vurgulanıyor.
Çalışmanın öne çıkan başlıklarından biri de Doğu Akdeniz ve çevresinde şekillenen yeni koridor projeleri. IMEC, EastMed, EuroAsia ve EuroAfrica gibi girişimlerin, Türkiye’yi “zorunlu geçiş ülkesi” konumundan çıkararak alternatif güzergâhlar arasında değerlendirilen bir aktöre dönüştürdüğü tespitinde bulunuluyor. Bu gelişmenin, Türkiye’nin uzun süredir dayandığı transit ülke söylemini zayıflattığına işaret ediliyor.
Üçüncü bölümde küresel ölçekte 2026 sonrasında devreye girmesi beklenen LNG arz dalgası ile Avrupa’da gaz talebindeki yapısal gerileme birlikte ele alınıyor. Rapora göre bu tablo, kısa vadede arz güvenliği açısından rahatlatıcı olsa da orta ve uzun vadede yeniden ihracat marjlarını daraltan, fiyat oynaklığını artıran ve gaz ticaretini daha rekabetçi bir zemine taşıyan bir piyasa yapısı yaratıyor.
Serinin son bölümü, önceki iki bölümde ortaya konan kavramsal ve kurumsal tespitleri bir araya getirerek “Türkiye ne yapmalı?” sorusuna yanıt arıyor. Raporda, gaz merkezi vizyonunun sürdürülebilirliğinin; piyasa yönetişiminin güçlendirilmesi, AB enerji rejimiyle uyumun artırılması, iklim hedefleriyle tutarlı bir enerji güvenliği yaklaşımının benimsenmesi ve küresel LNG piyasasındaki dönüşüme esnek ticari araçlarla uyum sağlanmasına bağlı olduğu vurgulanıyor.
"Gaz merkezi mi, Hub mı? Türkiye’nin enerji stratejisinde kavramların arkasındaki gerçekler” başlıklı raporun ilk bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
“Türkiye’nin gaz piyasasında mevcut durum: BOTAŞ, EPİAŞ ve tedarik yapısının anatomisi” başlıklı raporun ikinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
“Gaz Merkezi Vizyonu: AB’nin Yeni Enerji Rejimi, Doğu Akdeniz Rekabeti ve Küresel LNG Dalgası Işığında Türkiye’nin Yol Haritası” başlıklı raporun üçüncü ve son bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.

29/12/2025

25/12/2025

24/12/2025

24/12/2025

22/12/2025