Arşiv

  • Nisan 2024 (11)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İkna kanalı

    Fatih Özatay, Dr.25 Şubat 2008 - Okunma Sayısı: 1056

     

    İstikrar programlarını ve yapısal reformları gerçekleştirmek bu ülkede hiç kolay değil. Büyük çoğunluk önyargılı. Bu önyargılar çeşitli uluslararası kurumlar için olduğu kadar farklı ekonomik yaklaşımlar için de var. Çok fazla ezber geziyor ortalıkta. Dünyayı izlememek, önceki uygulamalardan ders çıkarmamak kanıksa-dığımız bir olgu. Bilgi eksikliği fazlasıyla var.Toplumdaki bu durum siyasilere de yansıyor. Özellikle ekonomik alanda kafalar oldukça karışık. İşin artık 'ABC'si sayılayacak konuları geride bırakıp asıl sorunlara gelebilmek bile inanılmaz mesai gerektiriyor.En basitinden şöyle bir durum düşünün. Kamu borcu çok yüksek. Bütçe açıkları almış başını gidiyor. Bu nedenle faizler çok artmış. Bütçe gelirlerinin önemli bir kısmı faiz harcamalarına ayrılıyor. Eğitim ve sağlık gibi temel alanlara kaynak aktarılamıyor. Emeklilere çok az maaş verilebiliyor. Buna karşın sosyal güvenlik sistemi çökmüş vaziyette. İleride sistemin açıklarının katlanarak artması bekleniyor.Aklı başında hangi iktisatçıya böyle bir tabloyu gösterip 'Ne yapmalıyız?' diye sorarsanız, alacağınız basit yanıt uzunca bir dönemi kapsayacak şekilde çok sıkı bir maliye politikasına gidilmesinin kaçınılmaz olduğudur. Ama bu coğrafyada bu basit gerçeği dile getirdiğinizde 'IMF yanlısı' olabilirsiniz, mutlaka 'neo-liberal'sinizdir, falan. Nihayetinde yaftalanmak sorun değildir; olsa olsa yaftalayanın düşünce özürlü olduğunun bir işaretidir.Ama sizin derdiniz yaftalayanların düzeylerinin ortaya dökülmesi değildir... Siz 'iş yapmak' istemektesinizdir, bir takım lüzumsuz polemiklere harcayacak zamanınız yoktur. O 'işi' yapabilmek için sorumlu mevkilerdekiler ikna edilmelidir. Üstelik işin 'ABC'si için bile çaba harcanmalıdır.Sorun da buradadır. Zira sorumlu mevkilerdekiler de aynı ülkede yaşamakta, aynı bombardımana maruz kalmaktadır. Üstelik bu sorumlu kişiler konulara uzak olabilmektedir; uzmanlık alanları farklıdır mesela. 'Yaftacı' engelini aştınız diyelim, yeni engeliniz 'uzman'lardır. Etrafta bol miktarda vardır. Bazıları bürokrasinin önemli mevkilerinde de olabilir. Durumu daha da karmaşıklaştıran şudur: Çözüm gerektiren sorunlar her zaman yukarıdaki örnekte olduğu gibi işin 'ABC'si değildir. Çözüm ayan beyan değildir; belki hassas ayar gerektirmektedir. Şansınız varsa şöyle bir ikna kanalı (mekanizması) çok işe yarar:Şu ya da bu biçimde oluşturulmuş, ama oluşturulmuş ciddi bir ekonomik program bulunmalı ortada. Mesela ikinci kuşak reform programı. Bu programın herkesin anlayabileceği temel bir 'hikâyesi' olmalı. Bu hikâyeyi özümsemiş, tek bir ağızdan konuşan çekirdek bir bürokrat kadrosu bulunmalı. Bu kadro ilgili bakana (bakanlara) bu hikâyeyi benimsetmeli, ya da zaten bakanla birlikte bu kadro bu hikâyeyi oluşturmuş olmalı.İş burada bitmiyor ama. O bakanın (bakanların) diğer bakanlara karşı bir söz üstünlüğü olması gerekiyor. Bu söz üstünlüğü yoksa bile, söz üstünlüğü olan bir bakan bu bakana (bakanlara) destek olmalı. Sonra da en yukarıdaki karar alıcının bu hikâyeye uygun davranmasını sağlamak gerekli.İkna kanalı böyle bir şey işte. Böyle bir kanal, kurumları yerleşmiş, kuralları oturmuş, gerektiğinde çok sayıda mekanizmanın devreye sokulabildiği demokrasilerde o kadar da gerekli değil. En azından bazı aşamaları gerekli değil. Ama bu coğrafyada bazen tesadüfler bu kanalı ortadan kaldırabiliyor, bazen de çalıştırabiliyor.Bu kanalın şu sıralarda çalışmadığı izlenimi var bende. Bazı aşamaları tıkalı gibi.

     

    Bu yazı 25.02.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır