Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    2007'de Türkiye ekonomisi Çin şoku yaşar mı?

    Hasan Ersel, Dr.05 Şubat 2007 - Okunma Sayısı: 1652

    Sorum şu:  Acaba Çin ekonomisinin 2006'daki performansına ilişkin bilgiler, 2007 yılında bu ekonominin dünyayı ve dolayısıyla Türkiye'yi olumsuz yönde etkileyecek yönde hareket edebileceğine ilişkin bir işaret veriyor mu?

    Çin  2003'den bu yana yüzde 10'un üzerinde büyüyor. 2006 yılı da farklı olmadı, Çin Ulusal İstatistik Bürosu Başkanı Xie Fuzan'ın 25 Ocak 2007 tarihli açıklamasında Çin'in 2006'daki büyüme hızına ilişkin ilk tahmin yüzde 10,7 olarak veriliyor. Aynı açıklamada çeyrekler itibariyle büyüme de sırasıyla yüzde 10,4,  11,5,  10,6  ve 10,4 olarak verilmiş. Dolayısıyla, yıl içinde kabaca eşit dağılmış hızlı bir büyüme söz konusu. Öte yandan, Çin Ulusal İstatistik Bürosunun verilerine göre 2006 Kasım ayında Çin'de sanayide katma değer yüzde 14.9 artmış. Bu durumda 12 aylık sanayi katma değerinin artış hızı yüzde 16.8'e ulaşmış oluyor. Kayıtlı işsizlik oranı ise yüzde 4.5  dolaylarında.

    Çin enflasyonunun 2006'da da düşük tutmayı bu yıl da başarmış görünüyor. Aynı açıklamadaki bilgilere göre TÜFE'deki yıllık artış yüzde 1.5. Perakende mal fiyatları 2006'da sadece yüzde 1 ve üretici fiyatlarının mamul maddeler bileşeni ise yüzde 3 artmış.

    Çin'in 2006'daki bütçe açığının da GSYH'sinin yüzde 1.9 dolaylarında olduğu tahmin ediliyor. Tüm kamu kesiminin dengesine bakıldığında durumun daha da iyi olabileceği, kamu kesimi açığının GSYH'nin yüzde 1.4'ü dolaylarında kalacağı bekleniyor. Her ne kadar bu bir yıl önceye oranla kamu açığının biraz büyümesi anlamına geliyorsa da, bu artış sadece GSYH'nin binde 2'si kadar.

    Çin'in dış ekonomik ilişkileri

    Çin dış ticaret fazlası vermeye devam ediyor. Xie Fuzan'ın verdiği bilgilere göre 2006 yılında Çin'in ihracatı 969.1, ithalatı ise 791.6 milyar dolara ulaşmış. Bu bir yıl önceye oranla ihracatın yüzde 27.2 ve ithalatın ise yüzde 20 artmış olduğunu gösteriyor. Bu durumda, kaba bir hesap sonucunda ulaştığım tahmin Çin'in cari dengesinin 2006 yılında 202.5 milyar dolar dolayında fazla verdiği biçiminde. Bu da Çin'in cari fazlasının bir önceki yıla oranla yüzde 26 artmış olduğu anlamına geliyor.

    Çin'e 2006 yılında yapılan yabancı doğrudan sermaye yatırımları 63 milyar dolara yükselmiş durumda. Bu, bir yıl önceye oranla yüzde 4.5 oranında artışa karşılık geliyor. 2006 yılı sonunda Çin'in döviz rezervleri 1 trilyon 66,3 milyar dolara yükselmiş durumda. Bu yıl başına oranla rezervlerin 247.3 milyar dolar, yani yüzde 30.2 artmış olduğunu gösteriyor

    2006 ve 2005'in son çeyrekleri karşılaştırıldığında renminbinin dolara karşı yüzde 2.7 değer kazandığı görülüyor. Ancak reel efektif döviz kuru karşılaştırılması yapıldığında, bu dönemde, renminbinin değerinin kabaca aynı kaldığı görülüyor.

    2006'da iktisat politikası

    Bu olumlu göstergeler ışığında Çin'in izlediği iktisat politikasına bakıldığında karşılaşılan en önemli sorunun, istikrarı koruyarak istihdamın nasıl artırılabileceği olduğu görülüyor. Çin her yıl yaklaşık 10 milyon kişiye istihdam sağlayabiliyor. Ama ülkenin demografisi, içinde bulunduğumuz yıllardan itibaren bu rakamın yılda 17 milyon kişiye çıkarılması gerektiğini gösteriyor. Bunun sağlanabilmesi için izlenen politikaların yumuşatılmasının ise istikrarı bozabileceği endişesi var. Öte yandan Çin, Dünya Ticaret Örgütü üyesi olmasının gerekli kıldığı serbestleşme önlemlerini almak zorunda. Çin'in bir başka sorunu da gelir dağılımda giderek belirginleşen bozulmanın önlenmesi. Çin'de bölgeler arası ve tarım/tarım dışı gelir farklılıkları hızla büyüyor. Çin'in çevre sorunları, toplumsal güvenlik, sağlık ve eğitim alanlarında alması gereken çok önlem olduğu, bütün bunların maliyetinin de küçümsenmeyecek kadar çok olduğu görülüyor.

    Öte yandan Çin teknolojik ilerleme sağlama yolundaki da atılımlarına da devam ettirmek istiyor. Çin, giderek teknolojik araştırmalara daha çok kaynak ayırıyor. Çin satın alma paritesi ile düzeltilmiş veriler göz önüne alındığında ABD ve Japonya'dan sonra dünyada araştırma ve geliştirmeye en çok kaynak ayıran ülke konumunda. Çinin bu amaçla ayırdığı kaynak miktarı  GSYH'sinin yüzde1.4 dolayında. (Frederique Sachwald: Is China Becoming a Tech Superpower? Tokyo Club Macro Conference'a sunulan tebliğin taslağı, Kasım 2006, s.12) Çin bu çabasının meyvelerini de almaya başladı. Ülkenin ihraç ürünlerinin teknoloji içeriği gözle görülür biçimde yükselmeye başladı. Birleşmiş Milletlerin Comtrade verilerine göre, Çin'in ihracatında ileri teknolojili malların payı 1990'da sadece yüzde 5.1 iken 2004'de yüzde 31.8 çıkmış durumda. Güney Kore'nin ihracatında ileri teknolojili ürünlerin payının 1990'da yüzde 20.3 ve 2004'de ise yüzde 36.4 olduğu göz önüne alındığında, Çin'in 15 yılda aldığı yol daha açık görülebilir. Bir süre önce Çin'in uzayda bir uyduyu yerden atılan füzeyle vurmayı başarması da bir tehdit olmaktan daha çok teknolojik atılımını dünyaya göstermeyi hedefliyordu. Tabii bütün bunlar Çin'in teknolojik açığını kapattığı anlamına gelmiyor ama kapatma yönünde önemli adımlar attığını gösteriyor

    2007'de Çin ekonomisi

    Çin'in giderek karmaşıklaşan ve dış dünya ile eklemleşen ekonomik yapısı göz önünde tutulduğunda, iktisat politikasında ani değişiklikler yapması pek olası görülmüyor. Çinli yetkililer, 2007'yi değerlendirirken "dünya ekonomisindeki belirsizliklerin" yanı sıra iç ekonomideki sorunların varlığını vurgulamaktan çekinmiyorlar. Beklentiler, 2007 yılında Çin'in büyüme hızının 1 puan kadar düşeceği yönünde. Buna karşılık, enflasyonun 2006 düzeyinde kalması, cari fazlanın biraz daha artması bekleniyor. Dünyadaki petrol ve hammadde fiyatlarındaki düşüşün Çin'in ithalat faturasının yükselmemesine yaptığı katkı bunun en önemli nedeni. Çin'in ihracatına gelince: 2007 yılında 1 trilyon doları aşacağına kesin gözüyle bakılıyor!

    Çin'in iktisat politikasının da ihtiyatlılığı elden bırakmadan serbestleşme yolunda adım atma ilkesi etrafında sürdürüleceği anlaşılıyor. Bu bağlamda akla gelebilecek bir soru da dünyadaki gelişmelerin Çin'in bu politikasını uygulayamaz duruma getirip getirmeyeceği. Çin'in, şu ana kadar, dünya ekonomisindeki hareketliliğin kendi ekonomisine olumsuz yansımalarını sınırlamada başarısız olduğu söylenemez. Bu durumun, normal koşullarda, devam etmemesi için de görünürde pek bir neden yok. Çin'in en duyarlı olduğu konuların başında petrol ithalâtının kesintiye uğraması geliyor. Bu nedenle, ABD-İran gerginliğinin tırmanmasından en çok rahatsız olacak ülkelerin başında geldiğini varsaymak yanıltıcı olmaz.

    Özetle, 2007'de Türkiye'yi olumsuz etkileyecek Çin kaynaklı bir şok olasılığı çok düşük görünüyor.

     

    Bu köşe yazısı 05.02.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır