TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bölgeler arasında fiyat farkları olması doğaldır. Bunu yerel tüketici tercihleri arasındaki farklar, coğrafi konum, iklim koşulları gibi pek çok faktör etkileyebilir. Piyasaların daha iyi çalışmasının bölgesel fiyat hareketleri arasındaki farklılıkları tümüyle ortadan kaldırması doğal olarak söz konusu değildir ama azaltması beklenir.
Mart ayı enflasyon rakamları açıklandı. Tüketici Fiyatları Endeksi'ndeki (TÜFE) artış yüzde 0,92 çıktı; 12 ay önceye oranla TÜFE'deki artış yüzde 10,86 ve son 12 ayın ortalaması da yüzde 10,15 olmuş. Üretici Fiyatları Endeksi'nde (ÜFE) de benzer bir görünüm var: Mart ayında ÜFE'de yüzde 0,97 artış olmuş. 12 ay önceye göre artış ise yüzde 10,92, 12 ayın ortalaması da buna çok yakın: Yüzde 10,62. Özetle enflasyon cephesinde fazla bir değişiklik yok. Yüzde 10 dolaylarında seyredip gidiyor.
Ancak enflasyonun çeşitli bölgelerdeki görünümü aynı değil. Mart ayında Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Kastamonu/Çankırı/Sinop illerinden oluşan TR-82 bölgesinde enflasyon yüzde 1,56 olmuş. Bu, Türkiye'de TÜFE'nin en fazla arttığı bölge. Buna karşılık Mardin/Batman/Şırnak/Siirt illerinden oluşan TRC-3 bölgesinde ise TÜFE'deki değişme yüzde -0,19! Yani fiyatlar çok az da olsa düşmüş! Türkiye'de enflasyonun en düşük olduğu bölge de burası. Öte yandan Türkiye genelinde TÜFE'deki artışın yüzde 0,92 olduğu düşünülürse bu iki bölgenin ifade ettiği enflasyon farklılığı epeyce büyük. Dolayısıyla Türkiye geneline ilişkin rakam bölgesel düzeyde pek fazla anlam ifade etmiyor. TÜİK'e tüketici fiyat endeksinin gerçek durumu göstermediği biçiminde, kanımca haksız, eleştirinin oluşmasına yol açan bir etmen bu noktanın gözden kaçırılması.
Bu bilgi TRC-3 bölgesinde fiyat artışının düşük olduğu sonucunu çıkartmaya yetmiyor. Çünkü ocak ayında Mardin/Batman/Şırnak/Siirt illeri TÜFE'deki yüzde 3,32 artışla Türkiye'de enflasyonun en hızlı olduğu bölge konumundaymış. Kastamonu/Çankırı/Sinop ise aynı dönemde yüzde 2,27'lik artış ile Türkiye sıralamasında üçüncü konumda. Ocak ayında ise Türkiye genelinde TÜFE'deki artış yüzde 1. Şubat ayında ise görünüm tümüyle farklı. Bu ayda TÜFE genelde yüzde 0,43 artarken en yüksek fiyat artışı olan bölge Aydın/Denizli/Muğla illerinde oluşan TR-32. Burada TÜFE'deki artış yüzde 0,94 olmuş. Aynı ayda en az fiyat artışı ise % -0,35 ile Tekirdağ/Edirne/Kırklareli illerinden oluşan TR-21 bölgesinde görülmüş. Demek ki, bölgelerin fiyat hareketleri itibariyle istikrarlı konumları yok.
Bölgesel fiyat artışları arasındaki farklılıklar
Bölgeler arasında fiyat farkları olması doğaldır. Bunu yerel tüketici tercihleri arasındaki farklar, coğrafi konum, iklim koşulları gibi pek çok faktör etkileyebilir. Ancak burada ele aldığımız konunun fiyat düzeyleri değil, bölgeler arasında fiyatlardaki hareketlerin farklılığı olduğuna dikkat etmek gerek. Piyasaların daha iyi çalışmasının bölgesel fiyat hareketleri arasındaki farklılıkları tümüyle ortadan kaldırması doğal olarak söz konusu değildir ama azaltması beklenir. Bu açıdan Türkiye'de ne olduğunu görebilmek için TÜİK'in 26 bölge ayrımını kullanarak 2006 ve 2007 yılının ilk üç aylık dönemlerinde bölgesel fiyat hareketlerine bakalım. Tablo 1'de her iki yılın ilk üç ayına ilişkin olarak 26 bölgeden hesaplanmış TÜFE'deki aylık ortalama değişme ve onun standart sapması veriliyor. Standart sapma büyüdükçe, bölgeler arasında TÜFE'deki hareketler farklılaşmış demek. Ancak her ayın ortalama fiyat artışı aynı olmadığı için sadece bu rakama bakmak yanıltıcı olacaktır. Bu nedenle standart sapmayı, ortalamaya bölerek elde edilen "değişim katsayısı" bu amaçla kullanılmaktadır.
Tablo 1'den de görüleceği üzere 2007'nin ilk üç ayında TÜFE enflasyonu, bölgeler ortalaması olarak bakıldığında, yükselmiştir. Bu, Türkiye geneli itibariyle bilinen sonucun tekrarı... Ancak ilginç olan, Tablo 1'in son satırındaki değişim katsayısının neyi gösterdiği: Bu katsayı 2007'nin şubat ve mart aylarında bir önceki yılın aynı aylarındaki değerlerine oranla önemli ölçüde düşmüştür. Bu katsayının üç aylık değerlerinin ortalaması da 2006'da 1,089 iken 2007'de 0,605'e düşmüştür. Yani bölgeler arasında fiyat hareketlerindeki farklılık 2007 yılının ilk üç ayında, 2006 yılının aynı dönemine oranla gözle görülür biçimde azalmıştır. Enflasyonda, çok fazla olmasa da yukarıya doğru bir hareketlenme olan dönemde fiyatların bölgesel düzeyde hareketlerinin, eskiye oranla, daha çok benzeşmeye başladığını görüyoruz.
Aylık verilerin yanıltıcı olabileceği düşüncesiyle aynı alıştırmayı bir de 12 aylık ortalama verilerle tekrarladım. Sonuçlar Tablo 2'de veriliyor:
Tablo 1'deki veriler 2006'dan 2007'ye geçen süre içinde enflasyonun 12 aylık ortalama biçiminde hesaplandığında 2 puana yakın arttığını gösteriyor. Öte yandan, tablodaki bilgilere göre bölgeler arasındaki fiyat hareketleri farklılığı 2006-7 döneminde 2005-6 dönemine oranla epeyce azalmış. Ancak yukarıda değindiğim üzere, ortadan kalkmış değil.
Fiyat hareketlerindeki farklılaşmalar azaldı
Bölgesel fiyat hareketlerindeki farklılaşmanın neden azaldığını doğrusu bilmiyorum. Bana, ekonominin uzunca bir süredir hızlıca büyümesinin ticari faaliyetleri canlandırması ile ilişkilendirmek olanaklı gibi geliyor. Böyle bir canlanma yerel kıtlıkları azaltabilir. Yerel ölçüde tekelci konumda olan üretici ya da satıcıların güçlerini zayıflatabilir. Dolayısıyla rekabetçi ortamın gelişmesi fiyat hareketlerine bölgeler arasında daha benzerlik kazanmasına yol açabilir. Akla gelebilecek bir başka neden ise enflasyonun hafif de olsa tekrar yükselmeye başlaması ile ilgili olabilir. Bu durumda TÜFE'deki hareketleri belirlemede görece daha etkili olan, bölgeye özgü özellikler değil, maliyet gibi tüm bölgeler arasında ortak sayılabilecek etmenler olabilir. Tabii başka görüşler de geliştirilebilir. Ama dikkat edilirse bunların iktisadi açıdan taşıdıkları anlamlar farklı ve bunların iktisat politikası sonuçları da değişik. Örneğin ilk görüş rekabetin faziletini vurgularken ikinci görüş enflasyonun maliyet kaynaklı olabileceğine dikkati çekiyor. Bölgesel gelişme sorununun gündemde olduğu bir ortamda sanırım bu konuyu biraz daha derinlemesine incelemekte yarar var.
Bu köşe yazısı 09.04.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024