Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    FED’in faiz indirmesi sorunu çözmez ama piyasanın sinirlerini biraz yatıştırır

    Hasan Ersel, Dr.17 Eylül 2007 - Okunma Sayısı: 1401

     

    FED'in, federal fonların faiz oranını indirip indirmeyeceği yarın belli olacak. Bir indirim durumunda sorun çözülmese bile, piyasa oyuncularının sinirleri biraz yatışabilir. Türkiye ise mali sistemini yeniden gözden geçirmek zorunda.

    Adam berbere sorar: "Saçım ak mı kara mı?" Berber de "Önüne düşünce görürsün" der. Federal Reserve Bank'ın (FED) açık piyasa komitesi federal fonların faiz oranını indirecek mi indirmeyecek mi? Yarın göreceğiz. Kendi kendime "kararı anlayabilecek miyim" diye sordum. Kafamı kurcalayan aşağıdaki soruları araştırdım. Toplayabildiğim bilgiler belki yardımcı olur.

    Soru 1: Acaba federal fonların faiz oranı indirilmesi ABD'de konut  piyasasında olumlu bir etki yaratır mı?

    ABD'de konut kesiminin parasal iletim (transmission) mekanizmasının bir parçası olarak da önemli bir rolü var. FED'in kısa dönemli faiz oranlarını değiştirmesi, konut piyasasını ve bu yolla ekonomiyi doğrudan ve dolaylı olarak etkiliyor. Doğrudan etkiler kısaca şunlar: FED kısa dönem faiz oranlarını düşürürse (artırırsa) uzun dönem faiz oranlarının da azalması (yükselmesi) bekleniyor. İpotekli konut kredisi faizleri de aynı yönde hareket ederse o zaman konut talebi artabilir (azalabilir). ABD'de yapılan çalışmalar etkinin beklendiği biçimde olduğu sonucunda birleşiyor. Ancak etkinin gücü konusunda sonuçlar epeyce farklı. İkinci olarak FED'in faiz artırımı, konut talebini kıstığı ölçüde, konut fiyatlarının da düşmesine yol açıyor. Bu nedenle, FED'in ileride faizleri yükseltmesi, evlerin değer artışlarını azaltıcı bir etki yaratıyor. Bunun da konut talebini düşürücü etki yaratması söz konusu. Son olarak da faizlerin artması, konut yapım maliyetlerini artırdığı ölçüde, bu piyasayı etkiliyor. Peki konut sektörünün parasal ileti mekanizması içindeki rolü önemli mi? Frederick S. Mishkin (FED Yönetim Kurulu Üyesi), FED/US ekonometrik modeliyle yaptığı simülasyon çalışmalarına dayanarak bu soruya "evet" yanıtını veriyor. [Frederick S. Mishkin: Housing and Monetary Transmission Mechanism, Finance And Economic Discussion Series, 2007-40, FRB, Washington D.C., Ağustos 2007].

    Soru 2: Yukarıda ipotekli konut kredisi faizlerinin beklenen yönde hareket edeceği varsayılmıştı. Acaba ABD verileri bunu doğruluyor mu? Federal fonların faiz oranı ile ipotekli konut kredilerinin faiz oranları arasında bir ilişki olduğu gösterilebiliyor mu?

    Bu sorunun yanıtlanması önemli çünkü somut sorun ipotekli konut kredileri piyasasında yaşanıyor. Eğer orada bir olumlu gelişme olmazsa, diğer mali piyasalardaki tedirginliği silmek de olanaklı değil. James E. Payne (Illinois Devlet Üniversitesi) yakınlarda yayımlanan bir yazısında federal fonların faiz oranındaki değişmenin "sabit" ipotekli konut kredisi faizlerini, birebir olmamakla beraber, etkilediği sonucuna ulaşmış. [James E. Payne: More on the Monetary Transmission Mechanism: Mortgage Rates and the Federal Funds Rate, Journal of Post Keynesian Economics, Kış 2006/7, Cilt 29, No. 2, s. 247-257].

    Ancak dikkat edilmesi gereken önemli nokta, bu etkilemenin uzun dönemde gözle görülür sonuç verecek nitelikte olması. İlk bir ayda ipotekli borç senedi faizlerindeki azalma, toplam beklenen düşüşün binde 0.8'inden ibaret. Öte yandan bu etki FED faizi indirmeye çalıştığında daha güçlü hissediliyor. Son olarak, bu yazıda da vurgulandığı üzere yapılan diğer bazı çalışmalar da ipotekli konut kredisi piyasasındaki yeni gelişmelerin, özellikle menkul kıymetleştirmenin, bu piyasadaki faizleri sermaye piyasasındakilere yaklaştırdığı ve bunların para politikası sinyallerine duyarlılığının arttığını gösteriyor.

    Soru 3: FED federal fonların faizini indirirse bu, mali piyasalardaki sorunun çözülmesini sağlayacak mı?

    Bildiğim kadarıyla buna "evet" yanıtını veren kimse yok. Söylenmek istenen "faiz indirimi yapılırsa mali piyasa oyuncularının durumları belki daha kötüye gitmez". Çünkü işin özü çeşitli faiz oranları arasında uyumsuzluk olması ve bunun düzeltilmesi değil. Bunu görmek için ABD'de kredi piyasalarında son birkaç yılda olup bitenlere ilişkin bazı sayısal bilgilere bir göz atmak yeter. Ancak aşağıda verilen büyüklüklerin anlaşılabilmesi için 2002-2006 döneminde ABD'nin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH) 2 trilyon dolar artmış olduğunu baştan belirteyim. Şimdi mali verilere göz atalım:

    I) 2002-2006 döneminde toplam krediler 8 trilyon dolar artmış.

    II) Aynı dönemde ipotek karşılığı kredi borcu yüzde 60 artarak 9.5 trilyon dolara ulaşmış. İpoteğe dayalı menkul kıymetler piyasası 6.5 trilyon dolarlık bir hacme ulaşmış. ABD'nin toplam dış borcunun aynı tarihte 8.6 trilyon dolar olduğu ve bunun yüzde 27.5'inin (2.4 milyar dolar) yabancıların elinde olduğunu düşünürsek, ipotek borcu piyasasının ABD iç devlet tahvilleri piyasasını geçmiş olduğu anlaşılıyor!

    III) Düşük kaliteli ipotekli konut kredileri 2006'da 1.2 trilyon dolara (bazı tahminlere göre 2 trilyon dolara) yükselmiş. Bu kredilerin yarısından fazlası değişken faizliymiş. 2000 yılında düşük kaliteli ipotekli krediler mülk değerinin yüzde 48'i iken bu oran 2006'da yüzde 60'a yükselmiş!

    IV) Sadece 2006 yılında açıklanan düşük kaliteli ipotekli kredilerin miktarı 600 milyar dolara ulaşmış. Bunun yüzde 75'i de menkul kıymetleştirme yoluyla finanse edilmiş!

    V) Borç verenin kredi alan hakkında hemen hiç bilgi toplamadığı kredilerin toplam içindeki payı 2001'de yüzde 25 iken 2006'da yüzde 40'a yükselmiş.

    VI) Hanehalklarının borçlanmalarının harcanabilir gelirlerine oranı yüzde 15'e yükselmiş. ABD'de hanehalkının borcunun GSYH'ye oranı yüzde 125'e ulaşmış! Nüfusun daha az gelirli yarısının borcu, 1992'den 2004'e iki katına çıkmış.

    Bütün bu olup bitenlerin bir faiz işlemiyle düzeltilemeyeceği açık. Açık olmayan, bu korkutucu manzaranın, ABD gibi mali piyasaların görece iyi denetlendiği bir ülkede nasıl olup da ortaya çıkabildiği. Daha açık söyleyeyim: ABD'de bu olduysa, başka yerlerde de olur.

    Bazı Sonuçlar

    1) FED'in federal fonların faizini indirmesi mevcut sorunu çözmez ama belki mali piyasa oyuncularının sinirlerini biraz yatıştırır. Eğer FED federal fon faiz oranında bir indirime giderse, aynı miktarda, hatta biraz daha fazlasını, birincil iskonto penceresine uyguladığı faizde de yapacağını bekliyorum.

    2) FED'in mali sistemin istikrarsızlık kaynağı olmasını frenleyecek düzenlemelerin yapılmasını da talep edeceğini tahmin ediyorum.

    3) Bu iki önlem, bir arada, mali piyasalardaki oyuncuların bilançolarını yeniden şekillendirmelerini hem olanaklı hem de zorunlu kılacaktır. Türkiye'nin önümüzdeki dönemde dış mali ilişkileri bugünkünden farklı, büyük bir olasılıkla da daha zor koşullara bağlı olacaktır.

    4) Bu gelişmeler ışığında, Türkiye'nin cari açığını düşürmeye çalışması ve tasarruf açığı sorununu çözecek önlemler alması daha da önem kazanmaktadır.

    5) Türkiye'de mali sistemin gözetim ve denetiminin etraflı bir biçimde gözden geçirilmesinde ve tüm sistemden sorumlu tek yetke tanımlanmasında yarar olduğu kanısındayım.

     

    Bu köşe yazısı 17.09.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır