Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Dünya artık bildiğimiz dünya değil

    Selin Arslanhan Memiş01 Aralık 2017 - Okunma Sayısı: 5111

    Teknolojik dönüşüm 21.yüzyılın ana konusu. Küresel gündemde ya da ülkelerin tekil gündemlerinde bugün yer alan meseleler arasında, teknolojik dönüşümün etki etmediği konu bulmak imkansız. 21.yüzyıl, 20.yüzyıldan farklı. Yeni teknolojiler sadece üretim ve Ar-Ge yöntemlerini değiştirmedi. İş modellerinden şirket davranışlarına, binalardan ticaretin yapılma biçimine kadar hayatımızın her alanını derinden etkiledi ve etkilemeye devam edecek.

    Bu değişim, kurumlar, şirketler, ülkeler için bir yeniden keşif süreci başlattı. Hali hazırda birileri tarafından keşfedilmiş ve hızla yayılan yeni teknolojilere uyum sağlayabilmek için yeniden keşif. Farklı birçok bilimle beslenen ve giderek karmaşıklaşan bu yeni teknolojilere erişmek, hatta ilk erişenlerden olmak, bu teknolojilerle Ar-Ge, üretim süreçlerini, idari yapılarını, politikalarını dönüştürmek için yeniden keşif. Bu sürecin dışında kalanlar yok olmaya mahkum.

    Yıkıcı teknolojileri geliştiren startupları satın almak, bu teknolojiler tarafından yıkılmaktan çok daha iyi. Fortune 500 listesine bakınca, son 15 yılda listedeki şirketlerin yüzde 52’sinin kaybolduğunu görüyoruz.

    Dünyanın en büyük bankalarından Morgan Stanley’nin üst düzey yöneticilerinden biri şöyle demişti:

    Geleneksel şirketler için, yıkıcı teknolojileri geliştiren startupları satın almak, bu teknolojiler tarafından yıkılmaktan çok daha iyi. 21. yüzyılda bilim ve teknolojideki yeniliklerin hem ortaya çıkma ve yayılma hızlarındaki önemli artış, hem de teknolojilerin giderek karmaşıklaşan nitelikleri gereği, büyük şirketlerin değişen süreçlere Ar-Ge birimlerini adapte edebilme gücü azaldı. Bununla birlikte, küçük olmaları nedeniyle değişime çok daha kolay uyum sağlayabilen, bir ya da sadece birkaç alana odaklanmış çalışan teknoloji startuplarının sayısı ve önemi giderek arttı. Büyük şirketler, hem neredeyse bir zorunluluk hem de daha maliyet etkin bir seçim olarak, inovasyona teknoloji startupları aracılığıyla erişmeye başladılar. Bu şirketler, teknoloji startuplarının projelerini, patentlerini, ürünlerini kullanmak üzere yani inovasyon portföylerine erişmek üzere, startuplarla farklı tip anlaşmalar yapıyor ya da startupların kendilerini satın alıyor. 2016’da büyük şirketler, teknoloji startupları ile yaptıkları birleşme ve satın alma işlemlerine toplam 291 milyar dolar harcadı.

    Dünya artık değişti. Geleneksel şirketler de hayatta kalmak için, rekabet güçlerini koruyabilmek için, bu değişime uyum sağlamaya çalışıyorlar. Uyum sürecinde de birçok büyük şirketin yaptığı gibi, inovasyona start-uplar aracılığıyla erişme çabası içindeler. Yeniye uyum sağlayamayan ortadan kayboluyor ya da şekil değiştiriyor. Benzer bir şeyi ülkeler için de söylemek giderek daha mümkün hale geliyor aslına bakarsanız. Büyüme dinamikleri değişiyor. Günümüzde, teknoloji transferi ve yeni teknolojilerin ülke içinde yayılması, büyümenin ana belirleyicilerinden oldu. Yeni teknolojilerle sektörlerini dönüştürebilen ülkeler, bu yeni dünyada rekabet güçlerini kaybetmeden devam edebilecekler.

    Türkiye’nin Ar-Ge’ye harcadığı yıllık toplam para, Amazon’un tek başına harcadığının yarısı kadar. Geçtiğimiz günlerde TÜİK yeni Ar-Ge istatistiklerini açıkladı. Türkiye, 2016 yılında, Ar-Ge’ye toplam 8,1 milyar dolar para harcamış. Kamu, üniversiteler, özel sektör hepsi birlikte toplam 8,1 milyar dolar. Yine geçtiğimiz günlerde dünyada şirketlerin Ar-Ge’ye ne kadar para harcadıklarına dair son rakamlar da açıklandı. İlk sırada Amazon var ve son bir yılda Ar-Ge’ye toplam 16,1 milyar dolar harcamış. Yani, Türkiye’nin toplam harcadığı para, Amazon’un yarısı kadar.

    Peki Türkiye’de 8,1 milyar dolar ile neler yapmayı hedefliyoruz? Milli otomobil, milli uçak, milli ilaç, milli yazılım... Elimizdeki kaynakla bunları yapmak, bunları yaparak Türkiye ekonomisini dönüştürmek ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak mümkün mü? Yeni dünyada artık ülkelerin odağında tekil sektörler değil, tüm sektörleri aynı anda dönüştüren yeni teknolojiler var. Türkiye’de bu kaynak ile odaklanmadan olur mu? Olmaz.

    Amazon 16,1 milyar doları neye harcamış? Önemli bir kısmını yapay zeka startupları ile yaptığı anlaşmalara ve yatırımlara. Geçtiğimiz Mart’ta da önümüzdeki dönem odağının yapay zeka olduğunu açıklamış. Son yıllarda şirketler, yapay zeka startuplarına en erken erişip anlaşan olmak için birbirleriyle yarışıyorlar.

    Peki bizde yok mu bu yeni teknolojilere odaklı startuplar?

    Var. En son onlardan ikisi, İzmirli biyoteknoloji startup’ı Initio ile İstanbullu yapay zeka startup’ı paym.es dünyanın en büyük startup organizasyonlarından olan Slush 2017’de 100 startup arasına girerek Helsinki’de sunum yapma şansı elde etti. Farklı alanlarda dünyanın her yerinden başvuru alan Slush’ta, Türkiye’den iki startup, sunum yapacak ilk 100’e girdi. Ayrıca geçtiğimiz hafta İstanbul’da, önümüzdeki yıllarda Slush’la yarışır hale geleceğini umduğumuz bir startup etkinliği gerçekleşti: Big Bang 2017. Şehirleri, enerjiyi, otomobilleri, sağlığı yeniden şekillendiren Türkiye’den startuplar Big Bang’teydi.

    Teknoloji startupları, Türkiye’nin 21.yüzyılda kendini yeniden keşfetmesi için büyük bir fırsat.

    Yeni dünyada yeni teknolojileri odağımıza yerleştirmeden, seçim yapmadan olmaz. Kendin yapamıyorsan bir startup satın al.

    Bu köşe yazısı 01.12.2017 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Yazdır