TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ham petrol ve doğalgaz faturasının 2008'de daha da şişeceği anlaşılıyor. Kaynak bakımında ülkeler çeşitlendiriliyor ama buna stok kapasitesinin artırılması da eklenmeli. Enerji fiyatlarını yapay olarak düşük tutmaktan da kaçınılmalı.
Geçen hafta İran'dan gelen doğalgazın geçici olarak kesilmesi sorunuyla karşılaştık. Olayın nedeni olarak Türkmenistan ve İran'da kışın sert geçmesinden kaynaklanan sorunlar olduğu belirtildi. Ama biz etkilendik, bizim üzerimizden geçen boru hattıyla doğalgaz alan Yunanistan da etkilendi. Kimilerimiz bu olayda kasıt aradı, kimilerimiz de bu kış doğalgaz sıkıntısına düşersek diye dertlendi. İşte size dünya petrol/doğalgaz piyasasındaki belirsizliğin küçük bir örneği. Petrolde, şimdilik, sistematik bir talep fazlası yok, ama her an arzda bir kesinti olması olasılığı var. Bazen, son yaşadığımız olayda olduğu gibi sert geçen kış buna yol açıyor, bazen de siyasal gerginlikler. Bu durumda da petrol ve doğalgaz yollarını açık tutmak pek çok ülke için yaşamsal bir sorun haline dönüşüyor. ABD'nin Irak macerasının nedeni de buydu, şimdi Körfez'deki donanmasının görevi de bu. Çin'in "mavi su" (açık deniz demek) donanması kurmasının nedeni Tayvan'ı işgal etmek değil, ülkenin petrol yollarını açık tutmak. Hindistan'ın Rusya'ya bir uçak gemisi ısmarlayıp, bir başkasının yapımına başlamasının nedeni de aynı. Fransa'dan, Birleşik Krallık'tan, hatta Japonya ve Kore'den söz ederek konuya devam edebiliriz. Türkiye de bu sorundan muzdarip. Etrafımız petrol ve/veya doğalgaz üretenlerle dolu. Ülkemizde ise üretim çok sınırlı. Buna sevinmek mi gerekir üzülmek mi, kestirmek zor. Petrol çıkıp da başı derde girmeyen küçük ülke, arayınca galiba bir tek Norveç var. Öte yandan petrol+doğalgaz tüketimimiz artıyor. Bu da ödemeler dengemizde ciddi bir yük oluşturuyor. Sayın Servet Yıldırım'a katılıyorum (Referans, 9 Ocak 2008); "petrol fiyatları artmasaydı, cari açığımız çok daha az olacaktı" diye hayıflanmanın hiç bir anlamı yok."Kabahat bizde değil" demeye gelen bu yaklaşımın "Şu turistler güzel sahillerimizden yararlanmaları karşılığında gecesine 1000 dolar verselerdi, ödemeler dengesi sorunumuz olmazdı" demekten farkı yok. Dünyada petrol fiyatları artıyor, ülkemize gelen turistler de bir gece kalmak için 1000 dolar vermiyor.
Kullanım ve ithal miktarı
Tablo 1'de Türkiye'nin 2000-6 döneminde petrol ve doğalgaz tüketim rakamları yer alıyor. Bu veriler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bağlı kuruluşlarından Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün web sitesinden alınmıştır. Ancak bu kaynakta sözkonusu veriler için BP Statistical Review of World Energy 2007 kaynak gösterilmektedir. Bu tabloda doğalgaz tüketimi, ton olarak petrol karşılığına dönüştürülmüş olarak yer alıyor.
Tablo.1- Tüketim (Bin ton) | ||
Yıl | Ham petrol | Doğalgaz |
(petrol/ton) | ||
2000 | 31100 | 12700 |
2001 | 29900 | 14400 |
2002 | 30600 | 15600 |
2003 | 31200 | 18800 |
2004 | 32000 | 19900 |
2005 | 30000 | 24200 |
2006 | 28500 | 27400 |
http://www.pigm.gov.tr/ | ||
dunya_ham_petrol_tuketimi.php |
Tablo 1'den de görüleceği üzere Türkiye'nin bu dönemde tükettiği yıllık petrol miktarı artmamış, hatta az da olsa azalmıştır. Buna karşılık doğalgaz tüketiminde yüzde 115 gibi yüksek bir artış sözkonusudur. Bilinmeyen bir şey değil, Türkiye, olanakları içinde, petrol ürünleri yerine doğalgaz kullanmaya yönelmektedir. Türkiye bu tüketimin ne kadarını ithalât yoluyla karşılıyor? Bu soruya ham petrol için yanıt vermek olanaklı. DPT petrol ithalat rakamlarını veriyor. Buna karşılık, doğalgaz için ithalât miktarı diye bir veriye ben ulaşamadım. Bu nedenle, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün verdiği yurtiçi doğalgaz üretimi rakamlarını aldım. Bunların petrol/ton cinsinden karşılığını bulabilmek için BP Statistical Review of World Energy 2007'de verilen dönüştürme katsayısını kullandım. Bunu doğalgaz üretiminden çıkardım. Kalanını ithalât olarak kabul ettim. Dolayısıyla Tablo 2'nin ikinci sütunu benim kaba hesabıma dayanıyor. Hatalı olması olasılığı yüksek. Bu Tablo 3 için de geçerli.
Tablo.2- İthalat (Bin ton) | ||
Yıl | Ham petrol | Doğalgaz |
- | (DPT/TUIK) | petrol/ton* |
2000 | 21084 | 12125 |
2001 | 23142 | 14120 |
2002 | 23708 | 15260 |
2003 | 24029 | 18296 |
2004 | 23917 | 19264 |
2005 | 23390 | 23394 |
2006 | 23787 | 26585 |
*: Yazarın tahmini. |
Tablo.3- Üretim (Bin ton) | ||
Yıl | Ham petrol | Doğalgaz |
- | (PIGM) | petrol/ton* |
2000 | 2479 | 575 |
2001 | 2551 | 280 |
2002 | 2442 | 340 |
2003 | 2375 | 504 |
2004 | 2275 | 636 |
2005 | 2281 | 806 |
2006 | 2176 | 815 |
*: Yazarın tahmini. |
Tablo 2'den görüldüğü üzere, petrol/ton olarak dönüştürüldüğünde 2005 yılından itibaren doğalgaz ithalâtımız, ham petrol ithalâtımızı aşmış.
Petrol ve doğalgaz üretimi
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü web sitesinde Türkiye'deki petrol ve doğalgaz üretim rakamlarını veriyor. Bir fikir vermek üzere bu 2000-6 dönemi için bu rakamları Tablo 3'te veriyorum. İkinci sütun, yine, benim kendi hesaplamam. Ham petrolde yıllık tüketimimizin yüzde 9-10'unu yerel üretim ile karşılayabiliyoruz. doğalgazda ise bu oran yüzde 3 dolaylarında görünüyor. Özetle bu iki maddede ithalâta bağımlığımız çok yüksek. Bu durum kısa, hatta orta, dönemde kolay değişebilir gibi de görünmüyor.
Ham petroldeki gariplik
Ham petrol rakamlarında bir gariplik dikkatim çekti. Ham petrol ithalâtı ile iç üretimi topladığımda tüketimden epeyce az çıkıyor. Gerçi farklı kaynaklardan veri kullanıldığında bu tür acayiplikler çıkması sürpriz olmamalı. Ama kullandığım her iki veri de devlet kurumlarının web sitelerinde yer aldığı için, hiç olmazsa dikkate sunmakta yarar var diye düşünüyorum.
Tablo.4- Ham petrol | |
tüketim- (üretim | |
+ithalat) | |
Yıl | Bin ton |
2000 | 7537 |
2001 | 4207 |
2002 | 4450 |
2003 | 4796 |
2004 | 5808 |
2005 | 4329 |
2006 | 2537 |
Tablo 4'te Türkiye'nin tükettiği ham petrol ile ürettiği ve ithal ettiği arasındaki fark yer alıyor. Aklıma iki olasılık geliyor: Bunlardan ilki BP Statistical Review of World Energy 2007 adlı dokümanda Türkiye'nin ham petrol tüketim tahmini abartılı olabilir. İkincisi de, aynı dokümanda toplam ham petrol tüketimi hesaplanırken ülkeye kaçak giren petrol ürünleri hakkındaki bir tahminden hareketle, bunun ham petrol karşılığı da hesaba katılmış olabilir. Hangisi gerçek duruma daha yakın bilemiyorum. Öte yandan bu serinin büyük sayılabilecek oynamalar gösterdiği de görülüyor. Örneğin 2000 yılı için ortaya çıkan 7.5 milyon ton rakamı çok yüksek görünüyor. Öte yandan 2006'da bu rakamın birdenbire 2.5 milyon tona düşmesi de garip.
Ham petrol fiyatları
Ham petrol tüketimimizin yıllar içinde fazla artmadığını söylemiştim. Ama petrol faturası artmış. Şekil 1'den de görüleceği üzere özellikle son birkaç yılda petrol ithalâtına ödediğimiz miktar hızla yükselmiş. Bu dramatik yükselişin arkasında yatan da ham petrol fiyatlarındaki artış. Şekil'2'den bunu açık bir biçimde görmek olanaklı: 2001'de varili 22.7 dolar olan ham petrolü 2006'da 61 dolara almışız. 2007'nin ilk 8 ayına ilişkin bilgiler fiyatta pek değişiklik olmadığını gösteriyor. Bu yazıyı kendi merakımı tatmin etmek için yazdım. Sonuçlarımı şöyle özetleyebilirim: 1) Doğalgaz konusunda biraz daha bilgiye gerek var. Fiyat ve ithalât için yapılan toplam ödeme rakamları ham petrol için kolayca elde edilebilirken doğalgaz için aynı rakamlara ulaşılamıyor. 2) Dünya ham petrol ithal fiyatları 2008'de düşmeyecek gibi görünüyor. Bu durumda 2008'de ham petrol+doğalgaz faturamızın daha da şişeceği anlaşılıyor. 3) Petrolde ve doğalgaz satın aldığımız ülkeleri çeşitlendirme yolunda adımlar atıldığı malum. Son olaylar bunun sürdürülmesi gerektiğini gösteriyor. Stok yapma kapasitemizin de artırılması gerektiğini de buna eklemek gerek. 4) Enerji kaynaklarımızı çeşitlendirme yolunda da gayret göstermemiz gerek. Ama bunun linyiti tekrar devreye sokmak biçiminde anlaşılmaması gerek. Henüz kimse çevreyi iyice kirletmeden linyitten enerji sağlamayı beceremedi. Bu konudaki çalışmalardan en ümitli olanlar bile 10 yıl sonrayı işaret ediyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme yönünde ne kadar önce adım atarsak o kadar iyi olacak.
5) Bir de piyasa ekonomisi içinde yaşadığımızı hatırlamakta da yarar var. Enerji fiyatını yapay olarak düşük tutmanın bedeli sisteme ileride bir şok vermektir. Dinamik sistemlere verilen şokların sonucunu kestirmek de pek kolay bir şey değildir. Tatsız sürprizlerle karşılaşılabilir.
Bu yazı 14.01.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024