TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
İnsani Gelişme Raporu’nun 2020 yılı Türkiye lansmanı UNDP, TEPAV, Habitat Derneği ve İNGEV ortaklığında yapıldı.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1990 yılından itibaren her yıl yayımlanan İnsani Gelişme Raporu’nun 2020 yılı Türkiye lansmanı, UNDP, TEPAV, Habitat Derneği ve İnsani Gelişme Vakfı (İNGEV) ortaklığında 16 Aralık 2020 Çarşamba günü gerçekleşti. COVID-19 küresel salgını nedeniyle çevrimiçi olarak düzenlenen etkinlikte “Önümüzdeki Sınır: İnsani Gelişme ve Antroposen” başlığı ile tanıtılan raporun öne çıkan başlıkları katılımcıların değerlendirmeleri ve izleyicilerden gelen sorular eşliğinde kamuoyuna sunuldu.
Açılış konuşmaları İsveç Büyükelçisi Staffan Herrström, Birleşmiş Milletler (BM) Mukim Koordinatörü Alvaro Rodriguez, UNDP Avrupa Bölge Bürosu ve Bağımsız Devletler Topluluğu Yönetici Yardımcısı Mirjana Spoljaric-Egger ve Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Akif Özkaldı tarafından yapıldı. İnsani Gelişme Raporu (2020) bulgularını ve güncel gelişmeleri değerlendiren konuşmacılar COVID-19 salgınının insanlık için yarattığı fırsatlara, zorluklara ve doğayla barışık politikalar geliştirmenin önemine vurgu yaptılar.
UNDP Türkiye temsilcisi Claudio Tomasi, İnsani Gelişme Raporu’nun (2020) bulgularını detaylı açıkladığı sunumunda COVID-19 küresel salgını ile birlikte dünyada yaşanan iklim krizi, çeşitli doğal afetler ve tüketim alışkanlıklarının dünya üzerinde oluşturduğu sorunlara dikkat çekti. Özellikle 2020 yılı raporunda sunulan bulgular ışığında yüksek insani gelişim için yüksek oranda dünya kaynaklarının tüketildiğini ve bu çağa anthropocene (insan çağı) demek gerektiğini ifade etti. Ve bunun gerektirdiği yüksek doğal kaynak tüketim miktarlarının önüne geçmek için 2020 raporunun sunduğu gerekli revizyonlar hakkında bilgiler veren Tomasi, insani gelişmeyi genişletme ve gezegensel baskıları azaltma ortak hedefi için uluslararası toplumun üstlenmesi gereken rolleri üç ana başlık altında paylaştı. 1- Sosyal normlar ve değerler, 2- Teşvikler ve düzenlemeler, 3- Doğa temelli çözümler. Türkiye’nin 2019 yılı İnsani Gelişme Raporunda kazanmış olduğu yüksek insani gelişim düzeyinin bu yıl da gerçekleştiğinin altını çizen Tomasi, şu ana kadar dünyanın hiçbir yerinde yüksek insani gelişmişlik düzeyi ile düşük düzeyde gezegensel baskının bir arada olmadığını hatırlattı. Gezegensel baskıları yeniden azaltabilmek adına yeni yaptırımlar ve düzenlemeler için küresel bir çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu da sözlerine ekledi.
2020 İnsani Gelişme Raporu bulgularına göre Yüksek İnsani Gelişmişlik sergileyen ülkeler arasında yer alan Türkiye, 189 ülke arasında 54. sırada yer aldı. Türkiye’nin bu performansını takdir ettiğini belirten Tomasi, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda Türkiye’nin atması gereken adımlara değinerek insani gelişmişlik düzeyi ölçümlerinin bütüncül bir yaklaşımla yapıldığını ifade etti. UNDP İyi Niyet Elçileri tarafından paylaşılan kısa video mesajların gösterildiği toplantı, sonrasında İnsan Çağında (Antroposen) İnsani Gelişme ve Bize Ne Düşer? başlıklı iki panelde yapılan konuşmalar ile devam etti.
İnsan Çağında (Antroposen) İnsani Gelişme başlıklı ilk panelde Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Ekosistem Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Meryem Beklioğlu ve Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politika Çalışmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Levent Kurnaz tarafından dünya üzerinde bulunan biyoçeşitliliğin azalma trendi sergilediği ve bunun için devletlerin alması gereken önlemler detaylı bir biçimde aktarıldı. Türkiye özelinde en fazla yaşanan sorunun su kaynaklarının tükenmesi ve hava kirliliği olduğunun altını çizen uzmanlar şehirleşmenin hızla arttığı günümüzde aşırı derecede arazi ve su kullanımının ilerleyen zamanlarda ekosistem ve biyoçeşitlilik sorunlarını da beraberinde getireceğini ifade etti.
Bize Ne Düşer? başlıklı ikinci panelde ise alanında uzman özel sektör ve sivil toplum temsilcileri İnsani Gelişme Raporu (2020) üzerine değerlendirmelerde bulunarak, bulundukları sektörlerin gezegensel baskıyı azaltmada üstlenebilecekleri rolleri tartıştılar. Aynı zamanda rapor bulgularının Türkiye’ye yansımaları üzerine gelecek vizyonlarını da paylaşan temsilciler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) kapsamında uluslararası ve kolektif bir mücadelenin gerekliliğini bir kez daha hatırlattılar.
Özellikle iklim krizinin pandemi süreci ile birlikte daha fazla görünür hale geldiğini belirten İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, insani gelişmişliği sürdürülebilir kılmak için kamu ve özel sektör iş birliğinin gelecekte daha da önem kazanacağını ifade etti. Bu bağlamda 2020 raporunda açıklanan teşvikler ve düzenlemelerin iş dünyası için önemine değinen Dildar, Türkiye Döngüsel Ekonomi ve İş Dünyası Plastik Girişimi gibi inisiyatifler ile özel sektörün bu konudaki çabalarını örnek gösterdi.
TEPAV İcra Direktörü Güven Sak, COVID-19 salgını ile küresel anlamda değişimler için yeni alanlar açıldığını belirtirken özellikle Avrupa’nın Yeşil Mutabakat üzerine inşa ettiği büyüme gündemi ile eş güdümlü olarak Türk ekonomisinde bir yeşil dönüşüm politikasına ihtiyacın artık gündemde olduğunu hatırlattı. Yeşil dönüşüm politikasını yeni teknolojiler ile uyumlu bir büyüme programı olarak düşünmek gerektiğini ifade eden Sak, bunun için Türkiye’nin ilk atması gereken adımın Paris Anlaşmasını onaylamak olacağını belirtti. Güven Sak, 2020 yılı İnsani Gelişme Raporu’nda vurgulanan noktalardan birinin de karbon emisyonlarının azaltılmasında Türkiye’nin yeni katkısının ne olacağına dair çalışmalar yapmak olduğunu hatırlatarak, COVID-19 salgını ile birlikte dijitalleşmenin de daha fazla gündeme geldiğini belirtti. Türkiye’nin asıl mesafe alması gereken konunun, kadınların ekonomik faaliyetlere daha yoğun katılımını teşvik etmek olduğu belirten Sak, Türkiye’nin özellikle toplumsal cinsiyet eşitliğinde dijitalleşme ile yakalayacağı ivmeye dikkat çekti. Güncel olarak Türkiye’de kadın girişimcilerin toplam girişimcilere oranının %9 gibi düşük bir seviyede olduğunu fakat bu oranın dijital pazarlama ve satış platformlarında %25’e kadar yükseldiğini ifade etti. Türkiye’de ilerleyen zamanlarda dijital platformların kadın istihdamını ve girişimciliğini arttırmada nasıl kullanılması gerektiği üzerine odaklanmanın faydalı olacağını sözlerine ekledi.
Ayrıca, Güven Sak, karbon emisyonunun azaltılması için odaklanılması gereken konunun hangi yeni teknoloji ile mevcut sanayi uygulamalarının nasıl değiştirileceğine odaklanmak gerektiğini vurguladı. Pandemi sürecinde büyüme ve kaybolan istihdamı yerine koymak için çalışmak gerektiğinin de altını çizen Sak, ek olarak dünyayı karbon emisyonundan korumak için kişisel sorumlulukların yanında kamunun da enerji dönüşümü ve verimliliği ile ilgili adımlar atması gerektiğini belirtti.
Bir sivil toplum aktörü olarak harekete geçmek için yarın geç olduğunu düşündüklerini ifade eden Habitat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Hazır, pandeminin iklim krizine dair toplumda bir algı değişikliği oluşturduğunu belirtti. Daha uzun vadeli ve sürdürülebilir değişim ve dönüşümlerin ise genç nesillerin kaliteli eğitim alması yoluyla sağlanabileceğini ifade eden Hazır, bu noktada yeni eğitim modelleri ile gençlerin yetkinliklerini arttırarak küresel ve toplumsal iş birliği ağlarını genişletmenin etkili olacağını aktardı.
İnsani Gelişme Vakfı (İNGEV) Vural Çakır, insani gelişmeyi desteklemek amacıyla ilçe belediyeleri ve büyükşehir belediyelerinin de endekse dâhil edilmesi için çalışmalar yürüttüklerini ifade etti. Buna ek olarak, sivil toplum ile de birlikte çalışmanın önemine değinen Çakır, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) için siyasi olmayan ve kaliteli çalışmalarla ilerlemek gerektiğini belirtti. İyi yaşam kavramının daha çok tüketim ile eşleştirildiğini vurgulayan Çakır, bu kavramın yeniden tanımlanması gerektiğini söyledi. İyi yaşamın tüketim ile ilişkisini azaltmak gerektiğinin altını çizen Çakır, pandemi sürecinin insanlara iyi yaşamın daha çok tüketmek ile ilgili olmadığını göstererek yaşamlarımıza aslında güzel bir katkı sunduğunu aktardı.
Etkinliği izlemek için tıklayınız.
2020 İnsani Gelişme Raporu’nun ingilizce versiyonu için tıklayınız.