logo tobb logo tobbetu

Sosyal Politika Düşüncesi İçinde ve İktisatta Yoksulluğa Yaklaşımlar ve Eşit Yurttaşlık İdeali 7. Merih Celasun’a Saygı Günü’nde anma dersinin konuğu Prof. Dr. Ayşe Buğra oldu.
Haber resmi
20/04/2022 - Okunma sayısı: 2794

 

 

Merih Celasun anısına 2010 yılından bu yana TEPAV tarafından düzenlenen “Saygı Günleri”nin yedincisi 18 Nisan 2022 Pazartesi günü hibrit (çevrim içi ve fiziki) olarak gerçekleşti. Etkinliğe akademisyenler, ekonomistler ve araştırmacılar katıldı. Her yıl önemli bir akademisyenin konuk edildiği etkinlikte, bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Emeritus Profesör Ayşe Buğra “Sosyal Politika Düşüncesi İçinde ve İktisatta Yoksulluğa Yaklaşımlar ve Eşit Yurttaşlık İdeali” başlıklı anma dersi verdi.

Sayan: “Prof. Dr. Merih Celasun tam teşekküllü bir aydındı”

Anma günü, SPM Direktörü Prof. Dr. Serdar Sayan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Sayan, Prof. Dr. Merih Celasun’un biyografisini ve ODTÜ İktisat 50. Yıl Kitabı’nda Celasun için kaleme aldığı yazıyı dinleyicilere aktararak sözlerine başladı. Celasun’un öğrencisi olduğunu hatırlatan Sayan, “Olaylara basit bir neden sonuç ilişkisinden ziyade daha kapsamlı bakmamızı sağlayan bir hocaydı. Dünyaya bakışımı etkiledi, yeni ufuklar kattı” dedi. Sayan, dünyada yaşanan gelişmelerle salgının ardından bir kez daha tedarik zinciri, mal ve hizmet fiyatlarının artışı ile Türkiye’ye özgü sorunlar nedeniyle ekonomik zorluklar oluştuğunu, bu sorunların kırılgan, savunmasız ve yoksul kesimleri etkilediğini vurgulayarak, yedinci toplantıyı yoksulluğa ayırdıklarını ve bu konuda da çok seçkin konuşmacıların olduğunu açıklayarak sözlerini tamamladı. Ardından söz alan Celasun’un kızı Esin Celasun, babası için birbirinden eğitici anma etkinlikleri düzenleyen TEPAV’a ailesi ve kendisi adına teşekkürlerini sundu.

Buğra: “Sosyal politika öncelikle alakalıdır. Öncelik ise siyaset ile ilişkilidir”

Açılış konuşmalarının ardından Boğaziçi Üniversitesi Emeritus Profesörü Ayşe Buğra’nın, "Sosyal Politika Düşüncesi İçinde ve İktisatta Yoksulluğa Yaklaşımlar ve Eşit Yurttaşlık İdeali" başlıklı Anma Dersi’ne geçildi. Yoksulluğun insanlık tarihinde hep var olduğunu aktaran Buğra, geçmişten bugüne yoksulluk algılarını ve yaklaşımlarını anlattı. Alfred Marshall, Theodore Schultz ve Mike Davis gibi isimlere değinen Buğra, “Dünya nüfusunun %55’i hiçbir sosyal güvenceye sahip değil. Avrupa’da bile %12 oranında yoksulluk var. Böyle bir ortamda vatandaşlık temel geliri tartışmalarının bu kadar yoğun olması şaşırtıcı değil.” dedi. Yoksullukla birlikte vatandaşlık temel gelirinin yıllardır tartışıldığını dile getiren Buğra, salgın dönemi ardından gelen Rusya’nın Ukrayna işgali ile dünyanın yeni bir hal alacağını, yoksulluk tartışmalarının adalet ve siyasal düzen tartışmalarıyla birlikte yürüdüğü; sosyal sözleşmenin bir bağlamı olarak alındığı ortamda yeni düzen içinde yoksulluk sorununun nasıl bir yer teşkil edeceğinin önemli olduğuna dikkat çekti. Yoksulluğun sadece bireyleri değil aynı zamanda grupları ilgilendirdiğini hatırlatan Buğra, yoksulluğun toplum düzeninin adil ve iyi olup olmadığı tartışmasına yol açtığını belirtti. Esnek çalışma modellerinin yaygınlaşması, çalışan yoksulluğu, KOBİ’lerin yaygınlaşması, çok merkezli üretim yapısının yaygınlaşması, eskiden olduğu gibi sabit işlerde çalışmak yerine iş değiştirmelerin hızlanması olgularının yaygınlaştığını; çalışan ve emekli yoksulluğu ile kayıt dışılık gibi mühim problemlerin belirdiğini katılımcılara aktaran Buğra, bütüncül bir yaklaşımla konunun ele alınmasını gerektiğini dile getirdi.

Buğra, insani kalkınma teorisi ve refah ekonomisi üzerine çalışan Hintli ekonomist Amartya Sen’in yoksulluk üzerindeki tanımını hatırlattı: “Her rasyonel insanın kaçınmak isteyeceği, sağlıksız yaşam, açlık, erken yaşlarda ölüm ve eğitimsizlik gibi insana zarar veren durumlara maruz kalmama özgürlüğü”. Bu tanımın “yapabilirlik” kavramını ortaya attığına işaret eden Buğra, Amartya Sen’in gelişimin bireylerin özgürlükleriyle ilgili olduğunu, verilen imkanlarla insanların bu imkanları değerlendirmesi ilişkisi olarak ortaya çıkan “yapabilirliğin” yoksulluğu önlemede araç olarak kullanılmasını önermekte olduğunu söyledi.

Sosyal politikanın artık sadece kaynak aktarılacak bir alan olarak görülmediğini, günümüzden evvel göz ardı edilen alanının ise istihdam yaratmak olduğunu hatırlatan Buğra, pandemide bunun görüldüğünü, eğitim, sağlık, barınma ve sosyal bakım alanlarındaki sıkıntıların gözlemlendiğine dikkat çekti. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre “düzgün iş” yapmak gerektiğini, bunun tüm ülkelerce geçerli olup, sosyal politikanın önceliklerle ilgili olduğunu ve bu önceliklerin de siyasi nitelikli olduğuna işaret eden Buğra, “Öncelik insana yakışır iş imkanlarının desteklenmesi mi yoksa başka öncelikler var mı” diyerek dikkat çekilmesi gereken hususun siyasi ile ilintili olduğunu aktardı. Buğra, ucuz emek arzı vurgusunun tüm sosyal politika tartışmalarında yer alacağını belirterek sözlerini tamamladı.

Foggo: “En önemli eksik takip mekanizması. Sosyal yardımların çocukları koruyan bir mekanizması yok”

Anma Dersi’nin ardından toplantının panel bölümü ODTÜ İktisat bölümü Profesörü Erol Taymaz’ın moderatörlüpünde, Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, Koç Üniversitesi Emeritus Profesörü İnsan Tunalı ve Boğaziçi Üniversitesi Emeritus Profesörü Ayşe Buğra’nın katılımıyla başladı. Hacer Foggo, çocuklar için yapılan sosyal yardımların, artan gıda fiyatları ve ekonomik krizden mütevellit çocukları koruyamadığını ve cüzi miktarda olduğunu belirtti. Türkiye’de 141 bin çocuğun yetersiz beslenme kaynaklı öğrenim güçlüğü çektiğini vurgulayan Foggo, 2021-2022 yılı arasında 160 bin çocuğun okula geri dönmediğini ve bunu takip eden bir mekanizma olmadığının altını çizdi. Foggo, oluşan bu durumun çocuk hakları ihlali olarak düşündüğünü belirtti. 50-65 yaş arası kesim arasından İŞKUR’a başvuranların ne iş olursa yapmak istediklerini, 50-65 yaş arası iş kazası oranlarının da bu nedenden dolayı yüksek olduğunu da vurguladı. Yüksek borçluluk sorununa da dikkat çeken Foggo, üst kuşaktan kalan borçlar nedeniyle miras reddedilme oranlarının günümüzde %85’lere dayandığını sözlerine ekleyerek konuşmasını tamamladı.

Tunalı: “Sosyal Korumaya Muhtaç Nüfusu Biliyor muyuz?”

Koç Üniversitesi Emeritus Profesörü İnsan Tunalı, “Sosyal Korumaya Muhtaç Nüfusu Biliyor muyuz?” başlıklı bir sunum ile istihdamı caydırmayacak sosyal korumaya nasıl muvaffak olunabileceği hakkında değerlendirmelerde bulundu. Sunumunda hedef ve kırılgan kesimleri tespit edebilmek adına ipuçları veren Tunalı, çocuklar, yaşlılar, yetişkinler, özel gruplardan oluşan hedef kitleyi belirlemenin kritik bir öneme haiz olduğunu belirtti. İşsizlik kavramını tanımlamanın kolay olmadığını, Türkiye’de hem istihdamın hem de işsizliğin az olduğunu belirten Tunalı, kamuda da dahil olmak üzere çalışanlar arasında kayıt dışılığın fazla olduğunu vurguladı. Tunalı, piyasalarda devinim olduğunu, insanların işlerini kaybettiğini; bu durumla birlikte insanların yoksul kalıp, sosyal yardıma ihtiyaç duyduğunu belirtti. Tunalı, 2015’ten itibaren asgari ücretin görülmedik bir şekilde artmasıyla kazanç dağılımının perişan hale geldiğini, gelir düzeyi sorununun devam ettiğini, asgari ücretin, medyan ücrete yaklaştığı bir dönem yaşandığını vurguladı ve bunun gelir seviyesi açısından iyiye işaret olmadığına dikkat çekerek sözlerini tamamladı.

Panelde de söz alan Buğra, temel gelir fikrinin 18. yüzyılda Thomas Bayne’ye kadar gittiğini ve Fransız İhtilali’nden gelen eşit yurttaşlık kavramıyla ilgili olduğuna değindi. Sosyal dışlanma yaklaşımında da eşit yurttaşlık kavramının göründüğünü belirten Buğra, temel gelir fikrinin çok önemli olduğunu, kimseyi yoksul, sosyal korumaya muhtaç ve kırılgan olarak etiketlemediğine dikkat çekti. Hadisenin “Kime ne yardım edilmesi gerek?” olmaması gerektiğini hatırlatan Buğra, yaratılabilecek sistemle herkesin topluma eşit koşullarda dahil olması gerektiğine değindi. “Temel gelir bir sosyal yardım politikasıdır ama aynı zamanda değildir çünkü hedefleme ve ihtiyaç tespiti sorunu yoktur, herkese verilir” dedi. Buğra, İktisatçıları ilgilendiren kısmın ilk olarak “Bu maliyetin altından kalkılabilir mi?” sorusu, ikinci olarak “İnsanları tembelliğe teşvik eder mi?” sorusu olduğunu aktardıktan sonra özellikle Türkiye gibi ülkelerde altından kalkılabilmesinin miktara bağlı olduğunu vurguladı.

7. Merih Celasun’a Saygı Günü katılımcılardan gelen soruların cevaplanmasının ardından sonlandı.

 

Etkinliği izlemek için tıklayınız.

İnsan Tunalı’nın etkinlikteki sunumu için tıklayınız.

Yazdır

« Tüm Haberler