TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu / Berat Yücel
İngiltere'de 18. yüzyılda Sanayi Devrimi, dünya genelinde yayılarak insanların yaşam standardını yükseltmiş, ekonomik büyümeyi hızlandırmış ve nüfus artışına yol açmıştır. Bu süreçte, "Malthus Tuzağı" aşılmış ve dünya genelinde nüfus artışı kalıcı hale gelmiştir. Türkiye'de ise Sanayi Devrimi'nin etkisi özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında gerçekleşen sanayi atılımlarıyla daha belirgin hale gelmiştir. Bu dönemdeki yoğun sanayileşme çabaları, ülkenin ekonomik yapısını dönüştürmüş ve kişi başına gelirde artış sağlamıştır. Bu nedenle Türkiye'nin nüfus dinamiklerindeki değişim özellikle 20. yüzyılın başından itibaren yapılan sanayi politikalarının etkisiyle daha net bir şekilde gözlemlenmektedir.
Geçtiğimiz yüzyıldan günümüze dünya nüfusu 4 katına çıkmış durumda. Dünya genelinde artan yaşam beklentisiyle birlikte Güney Asya bölgesi nüfusun en hızlı arttığı bölge olarak ön plana çıktı. 2023’te Hindistan’ın nüfusu Çin’in nüfusunu geçti. Hâlihazırda gelişmiş Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin azalan nüfusunu da dikkate aldığımızda dünyanın bir demografik geçiş döneminde olduğunu söyleyebiliriz. Önümüzdeki dönemde nüfusun en hızlı artması beklenen bölgelerin ise kadın başına doğum seviyesinin en yüksek olduğu Afrika ve Orta Asya olması beklenmektedir.
Türkiye’de Birinci Dünya Savaşı sonrasında erkek nüfusunun azalması ve doğum oranının düşmesi nedeniyle işgücünü artırmak amacıyla altı ve üzeri çocuklu annelere ödüller veren politikalar uygulandı. Daha sonrasında ise nüfusun artış hızının azaltılması amacıyla Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) ile gebelik önleyici bilgilerin yayılması ve nüfus planlaması eğitimlerinin teşvik edilmesi amaçlandı. Bu çabalar sonucunda Türkiye'de doğurganlık oranı 6,3'ten 1,9'a düşerken yaşam beklentisi ise 51'den 76'ya yükseldi.
Yaşamakta olduğumuz bu demografik geçiş sürecini bu konuya yönelik geliştirilebilecek politikalar üzerinden ele alma gerekliliği gitgide önem kazanan bir konu haline gelmiştir. Bu değerlendirme notunda da ileride bizi neler beklediği ve ne yapabileceğimiz konusu, dünya ve Türkiye özelinde çevresel etki, istihdam ve beşeri sermaye ve son olarak ekonomik göç olmak üzere üç ana başlık altında ele alınmıştır.
Değerlendirme notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.