Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Başarı için boy yeter mi?

    Güven Sak, Dr.24 Ocak 2009 - Okunma Sayısı: 1125

    Hayatta başarının sırrı nedir? Geleceği belirleyen çocuğun anne karnındayken maruz kaldığı kimyasal süreçler midir? Yoksa başarı dediğiniz, yalnızca, her durumda kendisini mutlaka gösteren, fırsatı yakalayabilme becerisi midir? Elbette bu "fırsat yakalayabilme kabiliyeti" doğuştan değil, sonradan edinilmedir. Peki, bu nasıl olur? Nasıl öğrenilebilir? Esasen Harvard Üniversitesi uluslararası ilişkiler profesörü Joseph Nye'ın "akıllı güç" diye tanımladığı tam da bu "fırsat yakalayabilme kabiliyeti"dir ve de bir dizi yetinin bileşkesinden başka bir şey değildir. Gelin bakın nedir? Türkiye'nin bugünlerde tam da bu "fırsat yakalayabilme kabiliyeti"ne ihtiyacı vardır. Haber, 13 Ocak 2009 tarihli İngiliz Financial Times gazetesindeydi. Cambridge Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmaya göre hayatta başarının sırrı yüzük parmağının (4D) uzunluğuna bağlıydı. Buna göre işaret parmağı (2D), yüzük parmağı (4D) oranı birbirine yakın olanlar otomatikman başarılı oluyorlardı. Bir bankada yapılan çalışmaya göre 2D/4D oranı azaldıkça, risk alıp, ani kararlar vererek, kısa vadeli alım satım işlemi yapanların kârı yükseliyordu. En küçük (2D/4D) oranına sahip olanlar yılda ortalama 680.000 İngiliz Pound'u kazanıyorlardı. Bu tutar, yüzük parmağı kısa olanlardan 11 kat daha fazla bir gelire işaret ediyordu. Çalışmanın sonuçları daha önce atletler üzerine yapılan çalışmalarda ulaşılan sonuçları destekler mahiyetteydi. Orada da yüzük parmağı uzun olanlar daha çok kazanıyorlardı. Hayatta başarının sırrı yüzük parmağının uzunluğunda gizliydi. (Hemen oranı çıkarmaya başlayalım, lütfen. Durum nedir? Şimdi gerçeği anlamaya başladınız mı?) Peki, yüzük parmağının uzun ya da kısa olmasını ne belirliyor? Bebek anne karnındayken, ne kadar daha fazla testosteron hormonuna yani erkeklik hormonuna maruz kalırsa, 2D/4D oranı da küçülüyordu. Hormon arttıkça, yüzük parmağı daha uzun oluyordu. Uzayan yüzük parmağı, baskı altında karar alabilme gücünü artırıyordu. Böyleleri riskli kararları, paniğe kapılmadan daha kolaylıkla verebiliyorlardı. Çalışmanın çerçevesi işte böyle bir şeydi. Aslına bakarsanız, bu tür çalışmalar Batı'da sıklıkla yapılıyor. Daha önce yapılan bir çalışma ise şirket CEO'larının boyları uzadıkça, kazandıkları tutarın arttığını gösteriyordu. Buna göre, her bir fazla santimetre yaklaşık 300 dolarlık gelir artışı anlamına geliyordu. 10 santim fark atarsanız 3000 dolar fark atıyordunuz. Üstelik işin lideri oluyordunuz. Şöyle bir ayağa kalkıp bakmak, meseleleri çözmeye yetiyordu. Yoksa maymunlar için doğru olan insanlar için de tamamen doğru mu oluyordu? Pek değil. Çalışmalar böyle olmasına böyleydi ama bu durumda, Napoleon'u, Deng Xiaoping'i, Lenin'i ne yapmak gerekiyordu? Kitleleri peşine takıp sürüklemiş bu liderler hiç de öyle boydan kurtarmıyordu? Hayatta başarı için boy yeterli değildi. İnsan toplumlarında, liderlik başarısının sırrı, esasen, "fırsat yakalayabilme kabiliyeti" ile yakından alakalı gibi duruyor. Bu kabiliyet ise öyle anne karnındaki kimyasal süreçlerle belirlenmiyor. Joseph Nye'ın akıllı güç kavramından giderek özetlersek, "fırsat yakalayabilme kabiliyeti" beş beceri ve bunları ortama göre uyarlayabilme kabiliyetinden oluşuyor. Birincisi, duygusal zekâ (EQ) sahibi olabilmek. Liderin öncelikle duygularını kontrol edebilme yetisine sahip olması gerekiyor. Kuru kuruya zekâ (IQ) hayatta başarının yalnızca yüzde 20'sini açıklıyor. Kalan yüzde 80 başka bir yerde. Duygusal zekâ, "nerede ne söyleyebileceğini bilmek" anlamına geliyor. Eskilerin "üslub-u beyan ayniyle insan" dedikleri işte böyle bir durum. Kim olduğunuzu belirleyen ne söylediğiniz değil, söyleyiş biçiminizdir. İkincisi, geleceğe yönelik bir vizyon sahibi olmak. Vizyon olmadan liderlik de olmaz. Başka insanları arkanıza takabilmek için onlara nereye doğru yöneldiğinize dair bir fikir verebilmeniz gerekir. Açık ki, bu birincinin devamı biçiminde: Hedefinin ne olduğunu bilen biri, nerede ne söyleyeceğine de rahatlıkla karar verebilir. Burada ne söylediğiniz değil, farklı ortamlarda nasıl söyleyeceğinizi doğru belirlemek önem kazanıyor. Üçüncüsü, iletişim becerisi. Burada ille de iyi bir hatip olmak gerekmiyor. Mesajı iletmek için ille de konuşmanız hele hele iyi bir hatip olmanız hiç gerekmiyor. Nye'ın örneği Gandhi. Londra'da baroya kayıtlı, iyi kazanan bir avukat olan Gandhi, Hindistan'da bağımsızlık mücadelesini yürütürken, neden öyle bir Hint köylüsü gibi giyiniyor? Bundan önceki yaşamında öyle giyinmediğini biliyoruz. Mesajın altını açıklıkla çizmek için yalnızca. Sadece kelimelerle değil, vücut diliyle de iletişim kurmak, liderlik için son derece önemli. Liderlik derslerinin dördüncüsü organizasyon kabiliyetinden geçiyor. Başarı için yalnızca fikirlerle ve hedefe odaklanmış bir liderlik değil, bir idari yetenek de gerekiyor. Herkesi o hedefin etrafında örgütledikten sonra, o örgütün günlük işleyişini idare edebilmek önem taşıyor. Beşincisine Nye "Makyavelist beceriler" adını veriyor. Farklı amaçları olan bireyler arasından istediğinizi alabilmek için, onlar arasında geçici koalisyonlar oluşturabilmeniz gerekiyor. Bunu bazen tatlılıkla bazen de tehditle yapabilmek önem taşıyor. Üçü yumuşak, ikisi ise sert bu özelliklere sahip olmak başarı için yetmiyor. Daha sonra bu yeteneklerinizi her durumda doğru kullanarak, durumun içinde barındırdığı fırsatı yakalayabilmeniz gerekiyor. Hayat, arka arkaya bir dizi "durum"dan oluşuyor. Marifet, her durumda, hedefi aklınızda tutarak, doğru sözleri söyleyerek, mesajı iletmek ve bir koalisyon oluşturmak. Durumun içinde barındırdığı fırsatı, hedefe yönelik fırsatı, kullanmak. Joseph Nye akıllı gücü tam da böyle tanımlıyor. Gördüğünüz gibi başarı için boy yeterli olmuyor. Daha uzun yüzük parmağına sahip olanlar, ille de liderlik etmiyor. İnsan toplumlarında başarı için "kendini ve ne yaptığını bilmek" önem taşıyor. Akıllı güç kavramı, Hacı Bayram Veli'nin "sen seni bil, sen seni" çağrısı ile son derece alakalı. Kendinizi ve ne yapmak istediğinizi biliyorsanız, durumdaki fırsatı görebilirsiniz. Bu tespit, kişiler için olduğu kadar, ülkeler için de doğru. Ülke tutarlı bir politika çerçevesine sahip değilse, bir gelecek vizyonu yoksa, o ülkenin ileriye doğru gidebilmesi, ittifaklar kurabilmesi, kendi kendini örgütleyebilmesi, hedefi ile tutarlı bir söylem tutturabilmesi mümkün değildir. Böyle bir ülke durumdan fırsat çıkaramaz. Olsa olsa durumdan duruma sürüklenir. Türkiye, özellikle Anayasa Mahkemesi kararından beri bu durumdadır. Başarı için boy yeterli değildir.

    Bu yazı 24.01.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır