Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Kaybedilmiş iki yıl

    Fatih Özatay, Dr.18 Ocak 2009 - Okunma Sayısı: 1003

    Biliyorum, son zamanlardaki yazılarım biraz iç karartıcı oluyor ama ne yapayım ki durum böyle. Sadece bizde değil tüm dünyada. Bizdeki ek iç karartıcılık henüz kapsamlı bir ekonomik program açıklamamış olmamızdan kaynaklanıyor. Tek tük bazı önlemler alındı, ek olarak Merkez Bankası rahatlatıcı kararlar açıkladı, ama diğer ülkelerin yaptıkları ile karşılaştırıldığında bunlar yetersiz. Bu olgu elbette yazılara daha fazla karamsarlık olarak yansıyor.

    Şüphesiz hepimizi bu karamsar havadan çıkarmak mümkün. İlelebet ekonomik göstergeler şu andaki gibi yerlerde sürünmeyecekler. Ama bunun için eylem gerekiyor. Ancak farkında olmamız gereken bir gerçek var:

    Çok kısa bir sürede bu durumdan çıkacağımızı beklememek gerekiyor; zamana ihtiyaç var. Zaten asıl olarak bu nedenle geç kalınmasına bu kadar tepki duyuluyor.Artık daha fazla geç kalınmamasına bir ölçüde katkıda bulunmak için içinde bulunduğumuz durumu sürekli yazıp, çizip, anlatmak gerekiyor. Elbette çözüm önerileriyle birlikte. Bu köşede bu türden çözüm önerilerini içeren çok sayıda yazı çıktı. Buna karşın, bu çözüm önerilerinin çok önceden geliştirilmesine yol açan kötü gidişat beklentisinin gerçekçiliği rakamlarla kanıtlanamıyordu. Oysa artık rakamlar 'durum'un sevimsizliğini ortaya koymaya başladılar.

    Son yazımda, şirketlerimiz ve bankalarımız için yurtdışı kredi musluklarının beklendiği gibi tıkanmakta olduğunu gösteren rakamlara yer verdim. Eylül ayından bu yana bu sorun ağırlaşmakta. Şu anda bankalarımız net dış borç geri ödeyicisi durumda. Şirketlerimiz ise dışarıdan yeni kaynak sağlayamıyorlar; buldukları kaynak ancak vadesi gelen borçlarını ödemeye yetiyor.
    Bugün bankacılık kesiminin açtığı kredilerdeki gelişime bakacağım. İki tane grafik veriyorum. İlkinde mevduat bankalarının şirketlere ve tüketicilere açtıkları toplam kredi miktarının haftalık gelişimi yer alıyor. En son veri ocak ayının başına ait. İkinci grafikte ise tüketici kredileri var. Kredi kartlarını içermeyen tüketici kredileri için son veri ise 9 ocak tarihli.

    Her iki grafikte yer alan dikey çizgi, kredilerin zirveye ulaştığı tarihleri gösteriyor. Toplam krediler için bu tarih 24 ekim 2008. Daha sonra kredi miktarı nominal olarak azalıyor. Toplam kredi miktarındaki azalma yüzde 3.5 düzeyinde. Hatırlatayım, bu son 10 haftadaki gelişmeyi belirtiyor. Tüketici kredileri ise eylül ayının sonundan ekim ayının sonuna kadar yatay bir seyir izliyor, daha sonra düşüyor. Bu nedenle grafikteki dikey çizgiyi yatay seyrin başlangıç dönemine koydum. Buna karşın, asıl zirve noktası ekim ayının sonunda. O tarihten bu yana ise tüketici kredileri yüzde 2.5 oranında azalmış.

    Kısacası, şu andaki veriler ışığında 2009 yılı için yüzde 1'lik bir ekonomik daralma tahmini bile iyimser gibi duruyor. Risk aşağıya doğru. Başka bir ifadeyle, Türkiye'nin 2008-2009 ortalama büyümesinin sıfırın altına inmesi olasılığı var. Ne yazık ki böyle. 


    Grafik 1: Mevduat bankaları toplam kredileri (4 Ocak 2008  2 Ocak 2009, milyon TL)
    Grafik 2: Mevduat bankaları tüketici kredileri (4 Ocak 2008  9 Ocak 2009, milyon TL)

    Bu yazı 18.01.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır