TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu krizin bizim açımızdan en sevimsiz yönlerinin başında kontrol edemediğimiz ve edemeyeceğimiz büyük bir belirsizlik yaratması geliyor. Önlem üzerine önlem alınıyor tüm dünyada. Buna karşın bir türlü karamsar hava dağılmıyor. Dağılmaya başlar gibi oluyor; en fazla birkaç hafta sürüyor. Sonra yeni olumsuz haberler çıkıyor, şu ya da o zor duruma düşüyor, tekrar tüm küreyi yeni bir karamsarlık havası kaplıyor. Yarının ne getireceği hakkında büyük belirsizlik anlamına geliyor bu.Türkiye açısından bu krizin 2001 krizinden temel farklarından bir tanesi de bu. Uygulayacağımız ekonomi politikaları ile bu belirsizliği ortadan kaldırmamız mümkün değil. Elbette, bu belirsizliğin vereceği hasarı azaltabiliriz doğru politikalarla, ama o belirsizlik de orada öyle duracak gibi görünüyor. Oysa 2001 krizinin yarattığı hasarı ortadan kaldırmak bizim yapabileceklerimize bağlıydı sadece.
Üstelik küresel kriz sürekli biçim değiştirebiliyor, krizin daha önceki bir aşamasında önerilen bazı politikaların ya yetersiz kalmasına ya da işe yaramamasına yol açabiliyor. Bu da ekonomi politikası tasarımında esnek olunmasını gerektiriyor. Krizin küresel çapı, şiddeti ve farklı biçimlere bürünebiliyor olması demek olağandışı bir dönemden geçiyoruz demek. Olağandışı dönemler olağandışı önlemler gerektiriyor. Bu da bu krizin bir diğer önemli ayırt edici özelliği.
2001 krizini geleneksel istikrar ve yeniden yapılanma politikalarıyla atlatabilirdik; atlattık da. Şüphesiz o dönemde de büyük zorluklar vardı: İstikrar ve yeniden yapılandırma politikaların gerekliliği konusunda bile büyük tartışmalar yapılıyordu. Hem ekonomik programın tasarlanması hem de uygulanması sırasında büyük badireler atlatıldı.
Oysa alışılmadık önlemlerin 'hayal edilmesi' bile başlı başına bir iş. Kaldı ki hayal aşamasından uygulanabilir bir politika tasarımına geçmek bayağı bir emek harcanmasını gerektiriyor, tasarımın anlatılması ve yönetime kabul ettirilmesi, sonra da kazasız belasız uygulanması işi ise karasaban olabilir çoğu zaman.
Bu köşede kimi zaman yakınarak ele aldım. Sürekli izleyenler açısından yabancı gelmeyecek: Ülkemizde alışılageldik bir ekonomi politikası tasarlamak bile başlı başına bir iş. Genellikle başka çare kalmayınca, yani statükoyu korumak olanaksız hale gelince, mesela kriz sonralarında kapsamlı ekonomik programlar açıklanıyor. Ama o programların önemli bir kısmının tasarlanması 'başkalarına' havale ediliyor. Ne yazık ki, "kendi başına ekonomik program tasarlayamayan bir ülkenin çocuklarıyız" izlenimi veriyoruz.
Oysa yapabiliriz. Alışılageldiğin dışında bir program gerekmesine karşın yapabiliriz. Krizin aldığı yeni biçimlerin yeni politikalar dayatmasına karşın yapabiliriz. Sürekli krize odaklanan, bürokratik işlerle ve çekişmelerle zaman harcamayacak küçük bir gruba gereksinim olduğu apaçık ortada. Merkez Bankası'nda, Hazine'de, BDDK'da, DPT'de ve Maliye Bakanlığı'nda böyle bir iş için yetişmiş nitelikli çok sayıda eleman var. O kurumlardan geçici bir süre için 'çalınacak' ve 'uçuk kaçık' fikirler ileri sürmekten kaçınmayacak nitelikli elemanlarla oluşturulabilir böyle bir takım.
Bu yazı 25.01.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024
Burcu Aydın, Dr.
28/09/2024