Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Anlaşmazlık konusu ne olmamalı

    Fatih Özatay, Dr.05 Şubat 2009 - Okunma Sayısı: 947

     

    IMF ile anlaşmazlık hangi alanlarda bilmiyorum. Basına yansıyan olası alanlardan iki tanesini seçip birkaç şey söylemek istiyorum. Bir ara 'mali kural' konusunda anlaşmazlık olduğuna dair bir şeyler okuduğumu hatırlıyorum. Ama mali kural getirilmesinin anlaşmazlık konusu olduğunu sanmıyorum, olmasını da hiç mi hiç anlamlı bulmuyorum.

    Hayır, mali kural uygulamasının son yıllarda giderek artan sayıda ülkede yürürlüğe konulması falan değil anlamlı bulmamamın nedeni. Elbette bu kadar kabul görmesi ve bu kabulün arkasındaki felsefe de önemli. Ama asıl neden başka. Şu: Hep dört kanal saya geldim, krizin bizi nasıl etkileyeceğini incelerken. Bunların ekonomimizde yaratacağı tahribatı azaltıcı önlemleri almayı yapılabilir kılıyor mali kural uygulaması da ondan.

    Bu ortamda bankaların yeni kredi açmakta nazlanacağı, mevcut krediler için ek teminat isteyecekleri bekleniyordu; gerçekleşiyor. Öte yandan, krize bağlı çok sayıda nedenle şirketlerin nakit akımı bozuluyor. Çok sürmez mevcut kredilerini bazı şirketlerin ödemekte zorlanması. Dolayısıyla, mevcut kredi stokunun bir kısmının sorunlu krediye dönüşmesi tehlikesi var. Bunların hepsi kredi piyasasının bir süre sonra daha da daralması, şirketlerin nakit akımlarının daha da bozulması demek. Yani, kendi kendini besleyen olumsuz bir spiral söz konusu.

    Bu spiralin oluşmasını önlemeli. Kredilerin yeniden yapılandırılması için, daha sorunlu krediye dönüşmeden, bir mekanizma tasarlamak gerekiyor. Bunun yolu da bankalara güvence verecek bir sistemden geçiyor. Tek başına güvence yeterli değil ama zorunlu. Bunun Türkçesi şu: Şirketlerin bankalara olan yükümlülüklerinin bir kısmı için bankalara ödeme garantisi verecek bir mekanizma gerekiyor. Bunun için ise bütçeden kaynak aktarmak şart. Bizim TEPAV'da yaptığımız hesaplar, milli gelirin 0.3  0.8'i kadar bir kaynağın (eğer kriz derinleşmezse) yeterli olacağını gösteriyor bu iş için.

    Öte yandan bu ortamda iç talebin bıçak gibi kesileceğini bekliyorduk; öyle de oldu. Hem iç talebi canlandırıcı, hem de sosyal adalet duygusunu artırıcı önlemlerden söz etmiştim: İşsizlik sigortasından yararlanan sayısının artırılması ve ödemelerin miktarının yükseltilmesi, düşük maaş alan emeklilere bir defalık ikramiye gibi. Yine TEPAV'da yaptığımız çalışmalar, bu iş için milli gelirin yüzde 0.9'una ulaşan bir kaynak aktarılabileceği yönünde.

    Bunlar 2009 bütçesini milli gelirin yüzde 1.2  1.7'si kadar bozacak öneriler. 2010 ve 2011'de bu bozulmayı telafi edecek önlemler alacağınıza inandırabiliyorsanız, bu harcamaları 2009'de yapmanın bir sakıncası yok. Ne piyasalar açısından ne de uluslararası kredi notunuz açısından.

    'İnandırmanın' uluslararası kabul görecek ve arkasında teorik bir de literatür olan yolu şu: Orta vadeli bir mali kural uygulamasına geçiyorsunuz. Özünde, bütçeye ilişkin bir ya da daha fazla büyüklüğe çok yıllı hedef koyuyorsunuz. Mesela borç stokuna, ya da bütçe harcamalarına. Dolayısıyla, bu yıl yapacağınız (yapmanız gereken) ek harcamalar nedeniyle borcunuz artabilir, ama gelecek yıl ve sonrasında borcu yine düşme eğilimine sokarsınız. Tabii ki sadece çok yıllı birkaç hedef açıklamak değil mali kural. Bu hedeflere uyulmasını sağlayacak kurumsal mekanizmaların da oluşturulması gerekiyor.

    Mali kuralın anlaşmazlık konusu olduğunu sanmamamın diğer nedeni ise şu: Hem Hazine hem de DPT bu konuda önemli çalışmalar yapıyor. Mesela, bu çerçevede 1-2 Aralık 2008'de Ankara'da uluslararası bir konferans düzenleyip, tartıştılar mali kural uygulamasını. Bu kurumlardaki bürokratların çoğu yararlı buluyor bu uygulamayı.

    Kısacası, mali kural anlaşmazlık konusu olamaz. Eğer öyleyse de olmamalı. Ama anlaşmazlık konusu olabilecek ikinci bir alan var: IMF'den gelecek kaynağın bankaların ve şirketlerin de kullanabilmesi için bir mekanizma tasarlanması.  Eğer oysa, durum farklı. Pozisyonumuzda ısrarcı olmakta yarar var. Gelecek yazımda da onu ele alayım.

    Bu yazı 05.02.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır