Arşiv

  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Herkes giderken Mersin'e...

    Fatih Özatay, Dr.08 Haziran 2009 - Okunma Sayısı: 924

     

    ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke'nin hafta içinde Temsilciler Meclisi'nin bütçe komitesinde yaptığı konuşma oldukça ilginçti. Bizde daha çok 'Dibi gördük mü?' sorusunun yanıtı çerçevesinde ele alındı. Ama onun ötesinde önemli saptamalar var bu konuşmada.

    İlk bölümde, en kötüyü geride bırakmış olabileceğimize dair ipuçlarından söz ediliyor. Ancak bu olumlu göstergelerin tersi yönde göstergeler de olduğu vurgulanıyor. Kaldı ki, dibi görmüş bile olsak, eski duruma gelmenin oldukça uzun bir zaman gerektireceğine vurgu yapılıyor. Bu çerçevede, bir süre potansiyel büyüme hızının altında büyüyeceği söyleniyor ABD ekonomisinin.

    Finansal piyasalara yönelik saptamalar daha olumlu. Özellikle kısa vadeli fon sağlayan piyasaların yeniden çalışmaya başladığı vurgulanıyor. Daha uzun vadeli kredi piyasalarında da benzer gelişmelere dikkat çekiliyor. Şüphesiz bu piyasalarda risk primleri hala yüksek düzeylerde; sözü edilen gelişme bu primlerin daha yüksek düzeylerden aşağıya inmiş olmaları.

    Konuşmasında sanıyorum en önemli nokta şu: Finansal piyasalardaki tek olumsuz gelişme olarak uzun vadeli ABD Hazine tahvillerinin faizlerinin yükselmesine dikkat çekiyor. Üçüncü bölümde ise bu olgunun temelinde yatan unsurların analizi var. 2009 yılında bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 13 dolaylarında olması bekleniyor.
    Bu çok yüksek oran, finansal piyasalardaki kurtarma operasyonlarının ve iç talebi artırıcı önlemlerin maliyetini yansıtıyor.

    Bu açığı finanse etme çabaları sonucunda 2011 yılında kamu borç stokunun milli gelire oranının yüzde 70'e çıkacağı vurgusu var. Kriz öncesinde bu oran yüzde 40 düzeyindeydi: Kısa sürede büyük artış. Fed'in, ABD Hazinesi'nin uzun vadeli borçlanma araçlarının faizlerinin yükselmesinin arkasındaki temel neden olarak bütçedeki bu çarpıcı bozulmayı ve beraberinde gelen kamu borcundaki sıçramayı gördüğü Bernanke'nin konuşmasından çok net biçimde anlaşılıyor.

    Bakın bu şu söz bizim 2001 krizinden sonra yaşadıklarımıza ne kadar uyuyor: Uzun dönemde maliye politikasının sürdürülebilir olduğunu güçlü biçimde taahhüt edemezsek, ne finansal istikrar olur, ne de sağlıklı bir ekonomik büyüme gerçekleşir. Yine aynı bölümde bir kez daha belirtiliyor: Resesyonu önlemeye yönelik önlemler alsak da, finansal istikra yönelik tehditlerle savaşsak da, finansal piyasalarda güveni tesis edebilmemiz için bütçe dengesini yeniden nasıl sağlayacağımızı şimdiden planlamalıyız. Maliye politikasının sürdürülebilirliğine ilişkin kuşkuları anında gidermek özellikle önemli...

    Sanki 2001 krizi sonrasındaki bizim Merkez Bankası'nın açıklamaları. İşin ilginci şu: Bernanke'nin dikkat çektiği çok önemli tehlikeyi daha önce yaşadık. 'Mali disiplinsizlik-sürdürülemez yükseklikte kamu borcu artan risk primi-yüksek reel faiz' sarmalından çıkmamız çok güç oldu. Ama hâlâ ders almamış gibi davranıyoruz. İki nedenle:

    Birincisi, bütçeyi geçici biçimde gevşetmekte en haklı olduğumuz dönemi ıskaladık. Aradan neredeyse dokuz ay geçtikten sonra dişe dokunur önlemler açıkladık. Ne zaman? Elâlemin artık mali disipline vurgu yapmaya başladığı zaman! Kendimizi zor duruma düşürmekte üstümüze yoktur.

    Tek zorluk bu zamanlama tutarsızlığı olsa neyse; ikinci zorluğumuz da şu: Bütçedeki gevşemenin geçici olduğunu kanıtlamanın tek bir yolu var: Maliye politikasının uzun dönemde sürdürülebilir olduğunu taahhüt altına alacak bir yasal çerçeveyi oluşturmak gerekiyor. O çerçeveden de (orta vadeli mali kural) öcü gibi korkuluyor. Yoksa bu apaçık gerçekleri göremememizin 'tek tipçi' yüksek öğrenim politikamızla (varsa öyle bir politika elbette) bir ilgisi mi var?

    Bu yazı 08.06.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır