Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    MB’nin nafile faiz artırımları

    Fatih Özatay, Dr.02 Haziran 2008 - Okunma Sayısı: 1158

     

    Sanıyorum şu yargıya çok sayıda iktisatçı katılıyor: Enflasyonla mücadelede Merkez Bankası (MB) yalnız bırakılıyor. Ben de bu yargıya katılıyorum. Ancak benim gerekçem farklı: Hem 2007, hem de 2008'de düşük bir büyüme hızına mahkûm edilmiş olmamızı enflasyonla mücadelemize sekte vuran temel politika yanlışlığı olarak görüyorum. Diğer bir ifadeyle, enflasyonla mücadelede karşılaştığımız en büyük problem olarak benim belirlediğim şu: Çok daha yüksek bir büyüme hızına ulaşabilecekken, üstelik bunu gerçekleştirirken potansiyel büyüme hızımızı yükseltmeye yarayacak ilk ve önemli adımları da atmış olacakken, böyle yapmamış olmamız. Bunu tersten okuyalım: Şu sıralarda devreye sokulduğu söylenen politikaları sıkça ileri sürüldüğü gibi "enflasyonla mücadeleden taviz vererek büyüme hızını artıracak" politikalar olarak zinhar görmüyorum. Bu politikaların enflasyonla mücadeleye yardımcı olmadıkları saptaması elbette doğru. Ama büyüme hızımızı yukarıya çekecekleri savı oldukça su götürür. Bu önemli noktayı anlayabilmek için öncelikle zihinlerimizde temizliğe gitmemiz gerekiyor: Giriş düzeyindeki her iktisat kitabında yer alan ve 'normal' koşullarda doğru da olan, büyümeyi artırmak için genişlemeci bir maliye politikası uygulanması önerisine şüpheyle yaklaşılmalı. 2001 krizinden bu yana önemli ölçüde azalmasına karşın hala önemli risklerimiz var çünkü. Bu koşullar altında tasarlanacak bir ekonomi politikasının ilk yanıtlaması gereken soru, tüketici ve yatırımcı güveninin nasıl artırılacağı olmalıdır. Hem mevcut risklerimiz hem dış koşullar dikkate alındığında, güven sağlayıcı bir ekonomi politikası tasarımının ortada olduğunu düşünmüyorum. Güveni sağlamanın yolu mesela dün değindiğim çerçevede bir programdan geçiyor, mali gevşemeden değil. Bu tür bir program bile önemli bir inandırıcılık sorunu ile karşı karşıya kalacak. Yakın geçmiş hep ayak bağı olacak çünkü. Ayak bağından kasıt şu: 2007 başından beri ekonomik alanda verdiğimiz paralize olmuş görüntüsü. Ya da bu görüntüden çıkma çabalarına eşlik eden zamansız ve neyin amaçlandığının pek de anlatılamadığı bazı ekonomi politikası kararları.
    Şimdi faiz politikası açısından bakalım: Birincisi, içeride güven verici bir ekonomi politikası tasarımı yok. Bunun bir yansıması risk priminin ve reel faizin yükselmesinde görülüyor. İkincisi, enflasyonun yüksek düzeyde seyretmesine yol açan önemli unsurların başında gelen dış koşullardaki olumsuzluk sürüyor (yüksek enerji ve emtia fiyatları gibi). Bu durumda faizleri artırmak ne işe yarıyor? Zaten enflasyon açısından bir sorun teşkil etmeyecek düzeyde olan iç talebi düşürmeye mi? Gerçekten ihtiyacımız var mı buna? Ortada MB'nin enflasyon açısından hani korkacak olsa (ki yukarıda belirtilenler doğruysa korkması gerekmiyor) korkmasını gerektirecek büyüme hızını artırıcı bir ekonomi politikası yok ki. Yoksa (ya da aynı zamanda) çığırından çıkmaları halinde ileride bize daha yüksek enflasyon olarak geri dönecek enflasyonist bekleyişleri kontrol altına almaya mı? Ama enflasyon bekleyişlerinin olumsuzlaşmasında başrolü oynayan unsurlar orada öylece durmuyorlar mı? Yani, dış koşullarda iyileşme mi var? Yoksa güveni sağlayacak bir ekonomi politikası mı uygulanıyor? Bu koşullar altında bana faiz artırımı 'nafile çaba' olarak geliyor, 'biraz da büyümemiz gerektiği' için falan değil. MB'nin işinin temel zorluğu da buradan kaynaklanıyor. Öyle bir durum ki, 'bir şey' yapması gerekiyor, ama pek de yapacağı 'bir şey' yok; çünkü 'bir şey' yapması gerekenler başka bir şeyler yapıyorlar!

     

    Bu yazı 02.06.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır