Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Kurtarma planı hakkında şüpheler

    Fatih Özatay, Dr.06 Ekim 2008 - Okunma Sayısı: 946

     

    Yaşasın! ‘Gereken tedbirleri almışız.’ Sağ olsun yöneticilerimiz; hep bizleri düşünürler. Hem ‘gerekeni’ yaparlar, hem de kafamızı yormayalım diye ‘gerekenin’ ne olduğunu açıklamazlar. Neyse, ne gerek var, ‘gerekeni’ gereksiz yere kurcalamaya...Çok tartışılan yasa tasarısı nihayet kabul edildi ABD’de. Ama tartışmalar hız kesmedi. Yasalaşan tasarının olsa olsa, o da kısa dönemde ortalığı yatıştıracağı, ama krizin özünde yatan nedenlere tam da çare olamayacağı ileri sürülüyor. Bugünlük sadece üst başlıklar halinde belirteyim plan hakkındaki şüphelerin bazılarını. Birincisi, ortadaki büyük güven bunalımına ilişkin. Ret edilen ilk taslakla kabul edilen yasa arasındaki temel farklardan birisi mevduat sigortasına ilişkin. Mevduatların 100 bin dolarlık kısmı devlet güvencesi altındayken, bu sınır 250 bine dolara çıkarıldı. Bu durumda bile ABD’deki toplam mevduatların yaklaşık yüzde 30’u (1.9 trilyon dolar kadar) sigorta güvencesi dışında kalıyor. Ortadaki güven bunalımı nedeniyle, 1990’ların ikinci yarısında Japonya’da olduğu gibi (orada da mevduat sigortası genişletilmiş), bunun çare olamayacağı şüphesi var. Bu durumda banka şubelerinin önünde uzun kuyruklar şeklindeki bir ‘mevduata hücum’ yaşanmasa da, ‘sessiz’ bir mevduata hücum olabileceği belirtiliyor.Sessizden kasıt, büyük mevduat sahiplerinin daha güvenli limanlara yönelmeleri, devlet tahvillerine geçmeleri mesela. Likidite sıkıntısının artması demek bu. Şüphesiz Japonya’ya kadar gitmeye gerek yok. 2001 krizinden önce bizde de bankaların tüm yükümlülüklerine güvence getirilmişti, ama kriz önlenememişti.Keza, şirketler kesiminin kısa vadeli finansmanda bile önemli zorluklar yaşamaya başladığı ileri sürülüyor. Banka dışı mali sektörde ise durum zaten tam bir felaket...İkincisi, güven bunalımının arkasında sermaye yapısı son derece zayıflamış bir mali sektör var. Mali sektörün sermaye yapısının güçlendirilmesine ilişkin herhangi bir şey olmadığı belirtiliyor planda. Oysa mesela 2001 krizi sonrası bizim uyguladığımız programın temel taşlarından birisi bankacılık sektörünün ayağa kaldırılmasıydı. Bu çerçevede gerçekleştirilenlerin birisi de, çok tartışılmasına karşın, bankaların sermayelerini güçlendirici bir paketin yürürlüğe konulmasıydı.Üçüncüsü, mali sektördeki sermaye zafiyeti, unutmayalım, konut fiyatlarındaki köpüğün patlamasıyla oluştu. Süreç içinde konut fiyatlarının tepetaklak düşmesi nedeniyle, borçla alınan konutların değeri kredi borçlarının çok altına düştü. Bu durumda hem konut kredilerinden doğan borçlar, hem de diğer tüketici kredilerinden doğan yükümlülükler ödenemez hale geldi.Konutlara hacizler, konut kredilerine dayalı menkul kıymetlerin değerlerinin düşmesi, hatta değerlerinin ne olduğunun ölçülememesi, bunları bilançolarında taşıyan mali kurumların zarar yazmaları, giderek eriyen sermayeler, likidite sıkışıklığı, batık mali kurumlarla sağlam ama likidite sıkışıklığı taşıyan mali kurumların ayırt edilememesi, kimsenin kimseye güvenmemesi, likidite sıkışıklığının daha da artması, iflaslar...Hacizler nasıl sınırlanacak? Düşük gelirli tüketicilerin evlerini korumaları nasıl sağlanacak? Borçlarının tutarlarının azaltılması, faizlerinin düşürülmesi, borç vadelerinin uzatılması; yani ipotekli konut kredisi almış olanların borçları nasıl yeniden yapılandırılacak? Bu sorulara cevap vermediği belirtiliyor paketin.Dördüncüsü, resesyona karşı da pek bir şey içermediği belirtiliyor paketin. Bu durumda hem tüketicilerin, hem de şirketler kesiminin ödeme kapasiteleri daha da azalacak. Mali sistem açısından ek sorunlar demek bu durum. Beşincisi, bir daha böyle bir durumun ortaya çıkmaması için düzenleme ve denetleme mekanizması nasıl geliştirilecek sorusunun yanıtı da yok tasarıda.İnsan ‘şahin’ de olsalar, her şeyi ellerine yüzlerine de bulaştırsalar, acıyor adamlara: Sen kalk şimdi, alelacele de olsa emek harca, düşün taşın bir yasa tasarısı hazırla, kongreye sun. Ama kimseyi memnun edeme, bir de herkes ileri geri konuşsun hakkında. ‘Gereken her şeyin yapıldığını’ açıklamak nelerine yetmezdi ki!

     

    Bu yazı 06.10.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır