Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Bu da Amerika’nın değerli yalnızlığı mıdır, nedir?

    Güven Sak, Dr.19 Mart 2015 - Okunma Sayısı: 1885

    İngiltere’nin Çin’in öncülüğünde kurulacak Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB)’na kurucu üye olarak başvurması, bu girişime karşı çıkan Amerikalıları tek başına bırakıyor. Daha önce bu girişime hayır diyen Avustralya, başlangıçtaki kararını gözden geçirmeyi düşündüğünü açıkladı. Güney Kore’nin de İngiltere’nin kararından sonra AIIB konusunu yeniden değerlendireceği yazılmaya başlandı bile. Neden? Kore, ihracatının yaklaşık yüzde 25’ini Çin’e yapıyor. Amerika’ya ihraç edilen malların toplam Kore ihracatındaki payı ise yüzde 10 düzeyinde. Ne oluyor? Ekonomi, seçenekleri değiştiriyor.

    Aslında dünya ekonomisi yapı değiştirdikçe küresel idari mimari de değişmek zorunda. Ama siyasi süreçler ekonomik süreçlere hemen intibak edemiyor. Orada bir halden ötekine sıçrama gerekiyor. Olup bitene böyle bakarsanız daha eğlenceli duruyor. 1980-1989 arasında dünya milli gelirinin yaklaşık yüzde 70’i G7 ülkelerinde üretiliyordu. Çin’in dünya milli geliri içindeki payı yüzde 2,5 iken, Amerika’nınki yüzde 31’di. 2014-2019 döneminde Çin’in ağırlığının yüzde 15’e, Amerika’nınkinin ise yüzde 20’lere doğru gerilemesi bekleniyor. G7 ise artık dünya milli gelirinin yüzde 45’ten azını temsil edecek. Gelişmekte olan ülkelerin ağırlığı bir bütün olarak yüzde 20’den yüzde 45’e doğru yükselecek. Kapsamlı bir değişim bu. Dünyada üretimin yapısı değişirken, ekonomi karmaşıklaşırken küresel idari yapının aynen kalması mümkün mü? Değil.

    Konuya gelmeden bir rakam seti daha vereyim size. Geçenlerde LSE’den Danny Quah anlatıyordu. Çin 2014 yılında yüzde 7,4 büyüdü. Biz buna Çin’de büyüme yavaşladı diyoruz. Neden? Çin eskiden yüzde 10’ların üzerinde bir hızla büyürdü. Unutun 2014’ü, gelin 2005 yılına bakalım. 2005 yılında Çin yüzde 12’lik bir hızla büyümüştü. Çin’in o zamanki milli gelirinin toplamı 2,3 trilyon dolardı. Ne oldu 2005 yılında Çin pazarı? Çin’in alım gücü 274 milyar dolar (2,3 trilyonun yüzde 12’si) arttı. Şimdi ne durumdayız? 2015 yılında Çin’in milli gelirinin 11,3 trilyon dolar olması bekleniyor. Diyelim yüzde 7 büyüdü bu yıl Çin. Ne ediyor? Çin pazarı 790 milyar dolar büyüyor. Üstelik şimdi daha sofistike mallar talep ediyor. Büyüme hızı yavaşlıyor ama rakamlar da hızla yükseliyor. Bundan 10 yıl önce 2,3 trilyon dolarlık bir ekonomi iken Çin şimdi 11 trilyon dolarlık bir ekonomi oldu. Ekonomik yapı değişirken, hayat karmaşıklaşırken küresel idari yapının hiç değişmeden kalması mümkün mü? Değil.

    Bakın ne oluyor?

    Dünya Bankası 1944 yılında, ikinci savaşın sonlarına doğru kuruldu. Merkezi, Amerika’nın başkenti Washington oldu. Başlangıçtaki mutabakata dayalı olarak başkanlığına bugüne kadar hep bir Amerikalı atandı. Şimdi Çin, Dünya Bankası’na rakip olarak Asya Altyapı Yatırım Bankası’nı kurmaya çalışıyor. Merkezi, Çin’in ticari başkenti sayılabilecek Şanghay olacak. Bankanın yüzde 49’u Çin’e ait olacak. Başkanlığına da bir Çinli atanacak herhalde. Çin neden böyle yapıyor? Çin aslında Amerika’nın bundan 50 yıl önce yaptığının aynısını yapmaya çalışıyor. Yeni bir şey yapmıyor. Peki, Çinliler haksız mı? Hayır. Çin her şeyden önce Dünya Bankası’nın yönetişim yapısının değiştirilmesini istedi. G20 bundan birkaç yıl önce, Dünya Bankası ve IMF’nin yönetim sistemini değiştirecek bir reformu onayladı. Ancak Amerikan Kongresi bu süreci bir türlü mutlu sona erdirmedi. Dünya değişti ama idari yapı bu değişime intibak edemedi. İşte o vakit Çin tek başına bir dizi girişime başladı. AIIB bu süreçte ortaya çıkan mekanizmalardan bir tanesi yalnızca.

    Peki, AIIB Türkiye açısından önemli mi?

    Evet, AIIB, Türkiye için bizatihi önemli bir adım. AIIB vasıtasıyla öncelikle Asya’yı boydan boya geçecek İpek Yolu projesi hayata geçirilecek. Bu projenin Türkiye olmadan gerçekleşmesi son derece zor. Ayrıca böyle bir proje Türkiye için de son derece önemli. Dolayısıyla bugün Türkiye’nin AIIB tartışmasının hiçbir yerinde olmaması kötüdür. Türkiye’nin artık dünyanın Orta Doğu’dan daha büyük olduğunu öğrenmesi gerekiyor. Hem de acilen. Orta Doğu’ya bakarken Orta Asya’yı unutuyoruz. İpek Yolu’nu ihmal ediyoruz. Hata ediyoruz. Bu bir.

    İkincisi ise G20 gündeminin temel meselesi altyapı yatırımları vasıtasıyla ekonomilerin canlandırılması. Hangi tür altyapı yatırımları G20’nin meselesi olabilir? Bana kalırsa ülkeleri birbirine bağlayan altyapı yatırımları en önemlileri. O vakit ne oluyor? İpek Yolu altyapı projesi önemli oluyor. Onun nasıl finanse edileceği konusunda önde olmakta fayda bulunuyor.

    Ben AIIB çevresindeki tartışmanın, Türkiye için Suriye meselesi kadar önemli olduğunu düşünüyorum.

    Peki, AIIB meselesi ile Amerika yalnızlaşmıyor mu? Şimdilik sanki öyle gibi duruyor. Ama durun bakalım.

     

    Tablo 1. Ülkelerin ve ülke gruplarının toplam dünya geliri içindeki payları

     

    1980-1989

    1990-1999

    2000-2009

    2010-2013

    2014-2019*

    G-7

    66,0%

    66,0%

    60,0%

    48,0%

    44,6%

    AB

    29,0%

    30,5%

    29,0%

    24,3%

    22,8%

    Gelişmekte olan ülkeler

    21,0%

    19,1%

    24,4%

    37,0%

    41,1%

    Gelişmekte olan Asya ülkeleri

    6,3%

    5,7%

    9,2%

    16,6%

    20,7%

    ABD

    30,6%

    27,2%

    28,4%

    22,4%

    22,2%

    Çin

    2,5%

    2,6%

    5,3%

    10,9%

    14,4%

    İngiltere

    4,3%

    4,3%

    4,7%

    3,4%

    3,7%

    G-20

    90.6%

    91.2%

    89.5%

    86.7%

    85.5%

    Kaynak: IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu, 2014, Danny Quah’ın hesaplamaları

     

    Bu köşe yazısı 19.03.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler: G20, G20 Çalışmaları,
    Yazdır