TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye ekonomisi tam on sekiz çeyrektir kesintisiz bir biçimde büyümeye devam ediyor (Grafik 1). Bundan önce, 1989'un dördüncü ve 1994'ün ikinci çeyreği arasındaki on dokuz dönemde de kesintisiz büyüme vardı. Ancak bu dönemdeki ortalama büyüme hızımız yüzde 5,09'idi. Son on sekiz çeyreğe baktığımızda ise yıllık bazda ortalama yüzde 7,22 gibi bir hızla büyüdük. Yani içinde bulunduğumuz büyüme süreci eskilerden daha tempolu bir şekilde gerçekleşiyor. Kıyaslayın eski dönemlerle büyümenin volatilitesi daha yüksek olurdu. Bakın şimdi öyle de değil. Üst üste 17. çeyrektir sergilenen büyüme hep yüzde 6'nın üzerinde. Kesintisiz tempolu büyüme rekoru kırılmış durumda. Görüldüğü üzere bu sefer öncekilere hiç benzemeyen bir dönemdeyiz.
Bu büyüme süreci, yalnızca tam beş yıldır, kesintisiz yüksek büyüme oranları içerdiği için öncekilerden farklı değil. Hatırlayın. Bu büyümeye daha önce "asimetrik büyüme" demiştik. Türkiye sanayiinde bazı sektörler büyürken, diğerleri büyümüyordu. Hatta küçülüyordu. Grafik 2 işte tam da bunları söylüyor.
Ama bu büyüme süreci aynı zamanda bereketsiz. "Biz bu büyüme sürecini hissetmiyoruz" diyenler aslında tam da buna işaret etmeye çalışıyorlar. Daha önceleri karşılaşmadığımız bir hadise gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Ama gelin görün ki, ortadaki tempolu büyüme süreci şöyle bir bolluk ve refah artışı yaratmıyor. Kapsayıcı değil, dışlayıcı görünüyor. Herkes bu süreçten eşit pay alamıyor. Büyümenin bereketi kaçmış gibi duruyor.
Peki ama neden böyle oluyor? Acaba enflasyonun düştüğü, makro iktisadi istikrarın temin edildiği ülkelerde hep böyle mi oluyor? Öyle ya, "enflasyon düştü, büyümenin bereketi kaçtı" demek pek kolay, izlenimci iktisatçı arkadaşlar için. Yoksa yerel ekonomi küresel ekonomi ile bütünleşirken büyüme dışlayıcı mı oluyor? Çağlar Keyder hocamız böyle yazmıştı. Yoksa yerel ekonomi küresel ekonomi ile bütünleşirken yerel ekonominin geçirdiği dönüşümün geçici bir sonucu mu bu? Ne olursa olsun ortada bir "bereketsiz büyüme" vakası var. Müsaadenizle bugünkü ve önümüzdeki birkaç yazıda, bu "bereketsiz büyüme" hadisesine eğilelim. Önce istersiniz hadiseyi tasvir etmeye çalışalım. Tasvir etmeye çalışalım ki, büyüme süreci neden kapsayıcı değil de dışlayıcı daha iyi anlaşılsın.
Ne anlamamız lazım "bereketsiz büyüme"den? Türkiye ekonomisi, büyüme rekorları kırarken bakınız istihdam ve işsizlik rakamlarına lütfen. Bu kesintisiz büyümenin gerçekleştiği 2002-2006 döneminde toplam işsiz sayısı yaklaşık 1 milyon kişi artmış. Ayrıca işsizlerin yaş dağılımı da değişmeye başlamış. Dün ile kıyaslayınca, bugün, işsizlik artık daha çok orta yaşlıların meselesi haline gelmeye başlamış. Geçenlerde yayımlanan bir TEPAV raporunda bu konuya değiniliyordu. Bu olgunun elbette birden çok nedeni var. Ama müsaadenizle biz bugün vakıayı tespitle yetinelim. İyi ya da kötü demeyelim, yalnızca ne olduğunu söyleyelim.
İşsizlikteki artış, "bereketsiz büyüme"nin ilk göstergesiyse, bir ikincisi de şirketler kesimi için kârlılık oranlarında gözlemlenen düşme olabilir. Eski dönemle kıyaslandığında, bütün çalışmalar gösteriyor ki, kesintisiz büyümenin olduğu bu son dönemde şirketlerin ciroları artmış ama kârlılık oranları sürekli olarak aşağıya doğru inmeye başlamış. Küresel ekonomi ile artan bütünleşme şirket kârlarını süratle azaltmış gibi duruyor. İyi ya da kötü değil, yalnızca böyle.
Bitti mi, elbette bitmedi. Bakın esnaf kayıtlarına yeni kurularak lisans alan esnaf sayısında eski dönemlere kıyasla ciddi bir azalma var. Küçük mülk sahipleri artık eskisi gibi küçük mülk sahibi olamıyorlar. Rakamlara baktığınızda ortada bir nevi "mülksüzleşme" süreci olduğunu görüyorsunuz. Türkiye ekonomisi tempolu bir biçimde büyüyor ama aynı zamanda küçük mülk sahipleri mülksüzleşiyor. İyi ya da kötü değil, yalnızca böyle.
Yine soralım: "Bereketsiz büyüme" nereden kaynaklanıyor? Cevabı bize son derece açık gibi geliyor. Türkiye ekonomisinin 2001 yılı sonrası serüvenini aslında üç cümlede özetleyebilmek mümkün. Birincisi, ekonomimizde kriz sonrası sağlanan istikrar ortamı, Gümrük Birliği anlaşmasını işler hale getirmiş bulunuyor. İkincisi, Gümrük Birliği anlaşması sayesinde ekonomimiz hızla küresel ekonomi ile bütünleşiyor. Üçüncüsü, bu bütünleşme süreci, Türkiye ekonomisini büyük bir hızla modernleştiriyor. İşte o modernleşme süreci, asimetrik ve "şimdilik" bereketsiz bir büyüme sürecinin temel nedeni gibi duruyor.
Bu kötü mü? Değil. Bunu durdurabilmek mümkün mü? Mümkün değil. Yarın bir başka siyasi iktidar gelse, farklı bir politika çerçevesi ortaya koyabilir mi? Koyamaz. Peki o zaman problem nedir? Problem, bu modernleşme sürecinin siyasi olarak herkese son derece dikkatle anlatılması gereğinin yerine getirilmiyor olmasıdır. Dönüşüm sürecini gereksiz yere yavaşlatacak olan budur. İnşallah, ortalık karışmasın da "bereketsiz büyüme" tasvirini biraz açalım.
İyi hafta sonları efendim.
Bu köşe yazısı 06.04.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.