Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Hangi yolu seçeceğiz?

    Fatih Özatay, Dr.20 Temmuz 2016 - Okunma Sayısı: 1843

    Türkiye ekonomisinin uzun dönemde nasıl şekilleneceği iki sorunun yanıtı ile çok yakından ilişkili. İlk soru: Cuma gecesi hepimizi derinden sarsan darbe girişiminden önceki dönemde, özellikle de son dört-beş yılda izlediği yolu izlemeye devam mı edecek, hatta bu yolu daha mı hızlı almaya başlayacak Türkiye? Bu sorunun yanıtı “evet” şeklinde ise, Türkiye’nin uzun dönemde gelişmiş ülkeler arasına girme ihtimal kocaman bir “sıfır.”

    Kısa dönemde ise bir dizi sorun bizi bekleyecek. Bu sorunlardan yola çıkarak bir ay önceki yazımda ekonomik açıdan “duvara toslamak üzereyiz” uyarısında bulunmuştum. Şimdi bir de darbe girişimi çılgınlığının yaratacağı yeni ekonomik sorunlar var ufukta. Birincisi, Türkiye’ye gelen uzun vadeli yabancı sermaye miktarı son yıllarda oldukça azalmıştı. Daha da azalır bu koşullarda. İkincisi, turizm sektörümüz hem petrol fiyatlarındaki keskin düşüş hem de Rusya ile yaşanan sorunlar nedeniyle ağır bir darbe yemişti; bu etki şimdi daha da şiddetlenecek. Üçüncüsü, neredeyse beş yıldır özel sektör yatırımları artmıyor; yatırımlar açısından çok daha olumsuz gelişmeler bekler bizi, son beş yılı bile mumla arar hale gelebiliriz. Kısacası, duvar bize daha da yaklaşır bu durumda.

    Yazının başında sözünü ettiğim sorulardan ikincisi ise şerden hayır çıkarma fırsatını kullanıp kullanmayacağımıza ilişkin. Şu: Sil baştan yapıp, içeride ileri demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir Türkiye inşa edebilir miyiz? İlk soruya “hayır”, bu soruya ise “evet” yanıtlarını verebiliyorsak o zaman ekonomik açıdan çok olumlu bir tablo çıkar karşımıza. Uzun dönemde gelişmiş ülkeler arasına girme ihtimalimiz son derece artar. Kısa dönemde ise duvara toslamaktan kurtuluruz.

    Bu çerçevede, cumartesi günü Meclis’te dört partinin benzer dilden konuşması, Başbakan’ın darbe akşamından beri takındığı tutum ve açıklamaları umut verici. Peki, toplumsal uzlaşmaya yönelik bu çok önemli adımların sürmesi önde gelen ihtimal mi? Bu soruya olumlu yanıt vermek istiyor insan ama son yıllarda gözlerimizin önünde yaşananlar olumlu yanıtı güçleştiriyor. Umarım bu güçlüğü hep birlikte aşarız.

    Bu köşe yazısı 20.07.2016 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Yazdır