Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    AB Üyelik Müzakereleriyle İlgili Halkoylaması Yapılabilir mi?

    Levent Gönenç, Dr.24 Kasım 2016 - Okunma Sayısı: 2363

    Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik konusu gündemden hiç düşmeyen bir konu. Yoğunlukları ve süreleri değişse de bu konudaki tartışmalar siyasi ajandanın hep üst sıralarında yer aldı. Son birkaç haftadır ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının ardından bu mesele farklı bir boyutta yeniden tartışılmaya başlandı. Acaba Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine son verilmesi için halkoylaması yapılabilir mi? Bu sorunun cevabını ararken siyasi değerlendirmelerin ötesinde öncelikle anayasal sistemimiz açısından bunun mümkün olup olmadığını tartışmamız gerekir.

    Halkoylaması müessesesi ilk kez 1982 Anayasası ile hukuk sistemimize girmiştir (Anayasa, m. 175). Bu yöntem Anayasa’nın orijinal halinde anayasa değişiklikleri için “ihtiyari” olarak kullanılabilmekteydi. 1987 yılında, yine bir halkoylaması ile ilgili maddede bir değişiklik yapıldı. Değişiklik sonrasında, anayasa değişikliğine ilişkin kanunların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilme oranına bağlı olarak (3/5-2/3 arasında ve 2/3’ten fazla), “ihtiyari” ve “mecburi” olarak iki biçimde düzenlendi. Halkoylamasına ilişkin Anayasa’da tanımlanan yetkinin nasıl kullanılacağı ise 23.05.1987 tarihli ve 3376 sayılı “Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun”da gösterildi. 1982 Anayasası döneminde, bugüne kadar (1987, 1988, 2007 ve 2010 yıllarında olmak üzere) dört kez anayasa değişikliğine ilişkin halkoylaması yapıldı.

    Tüm bu düzenlemeler çerçevesinde, AB konusunun halkoylamasına sunulup sunulamayacağı ile ilgili olarak üç ihtimal üzerinde düşünebiliriz. Birinci ihtimal, Anayasa’nın öngördüğü ve izin verdiği şekilde bu konunun bir anayasa değişikliği biçiminde halkoyuna sunulmasıdır. Hemen ifade edelim; bu konuda Anayasamızda halihazırda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla, mevcut olmayan bir hükmün değiştirilmesi söz konusu olamaz. Bir an için bu konuda Anayasa’da mevcut olmayan yepyeni bir düzenleme yapıp bu düzenlemenin Anayasamıza dahil edilmesi için bir halkoylaması yapıldığını düşünelim. Böyle bir ihtimalin de mantık açısındanmümkün olmadığı kolaylıkla görülebilir. Zira bu durumda; “Türkiye Cumhuriyeti AB müzakerelerine devam etmeyecektir.” veya “Belli şartlar gerçekleştiği taktirde Türkiye Cumhuriyeti AB üyelik müzakerelerine devam edecektir.” şeklinde “tuhaf” anayasa hükümlerinin kaleme alınması ve bunların oylanması söz konusu olursa; bu anayasa ve hukuk tekniği açısından açıklanamaz bir tablonun ortaya çıkmasına neden olacaktır.

    İkinci ihtimal, Anayasa’daki halkoylaması düzenlemesini genişleterek anayasa değişikliği dışındaki konularda da halkoylaması yapılmasını mümkün kılmaktır. Bu durumda yapılacak yeni düzenlemede; hangi konuların, hangi usulle ve kim tarafından halkoylamasına sunulabileceği ve halkoylaması sonuçlarının “bağlayıcı” nitelikte mi, yoksa “danışma” niteliğinde olacağının açıkça belirtilmesi gerekecektir.

    Üçüncü ve son ihtimal, yukarıda açıkladığımız biçimde genişletilmiş bir halkoylaması düzenlemesinin kanunla yapılmasıdır. Hemen ifade edelim; mevcut anayasal düzenlemeler açısından bu mümkün görülmemektedir. Çünkü böyle bir durumda Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu veya TBMM kendisine Anayasa ile tanınmayan bir yetkiyi kullanmış olacaktır. Oysa Anayasamıza göre “Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.” (Anayasa, m. 6) Bu durumda halkoylaması yetkisinin bir devlet yetkisi olduğuna şüphe yoktur. Nihayetinde halkoylaması, danışma niteliğinde de olsa, devletin olanakları kullanılarak, devletin kurumları tarafından ve devlet görevlileri eliyle yapılmaktadır. Dolayısıyla bu yetkinin kanunla tanınması açıkça Anayasa’ya aykırı olur.

    Sonuç olarak, AB üyeliğine ilişkin “Tamam mı, devam mı?” sorusunun halkoylamasına sunulabilmesi için öncelikle anayasal ve hukuki bir tartışmanın yapılması ve yukarıda açıkladığımız çerçevede çözüm üretilmesi gerekir. AB üyeliği gibi Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren çok önemli bir konuda hukuk çerçevesinin dışında çıkılıp bir halkoylaması yapılması, söz konusu halkoylamasının geçerliği konusunda da tartışmaların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu yüzden eğer siyasi iktidarın gerçekten böyle bir niyeti varsa bir an önce hukuki çerçevenin oluşturulması için hazırlıklara başalaması yerinde olur.

    Etiketler: AB, Avrupa Birliği, Anayasa,
    Yazdır