TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye'de siyaseti düşünmeden, ekonomimizin geleceği üzerinde düşünebilmenin giderek zorlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Son dönemde medyamızda Allah'ın her günü siyaset, siyasetin geleceği konuşuluyor. Konuşuluyor. Sonra yine konuşuluyor. Açıktır ki, herkes bir ufuk sahibi olmak, işine dönmek istiyor. Ama ortadaki itişmenin tozundan ufuk sahibi olabilmek mümkün görünmüyor. Sizi bilmem ama ben artık bir an önce, gündemi hiç değişmeyen, herkesin biteviye kendi işini yapmak için didindiği "sıkıcı" bir ülkede yaşamak istiyorum. Şöyle bir canım sıkılsın istiyorum. Akşamdan sabaha her şey aynı kalsın istiyorum. Ama öyle olmuyor.
Dün güzelim memleketimizin bir sürü televizyon kanalında yine bir canlı yayın vardı. Genelkurmay Başkanımız güvenlik kavramındaki değişmeler üzerine bir konuşma yapıyordu. Neler söylediğini bir kenara bırakın. Gelin biz konuşmanın kendisine değil, ortadaki bu ilgiye bir bakalım. Sonuçta konuşma, konu ile ilgili bir bilimsel toplantının açılış konuşmasıydı. Toplantı herhalde kimsenin umurunda değildi. Ama gelin görün ki, herkes bu konuşmayı izliyordu. Sizce bu normal midir? Bize kalırsa normal değildir. Genelkurmay Başkanımız uzmanlık alanına giren bir konuda, güvenlik konusunda, bir konuşmayı elbette yapabilir. İsteyenler, konu ile ilgilenenler, bu konuşmayı elbette izleyebilirler. Ama konuşmayı izlemeye istekli bu kadar çok kişi olması, konuşmanın bu kadar televizyon kanalından canlı olarak yayımlanıyor olması herhalde olağan bir durum değildir. Genelkurmay Başkanımızın olağan konuşmalarına olan ilginin giderek artıyor olması vaziyetimizde bir olağan dışılık olduğunu göstermektedir. Bu, önümüzdeki döneme bakarken hep aklımızda tutmamız gereken bir husustur. Ekonomi ile ilgili değerlendirmelerin de bu etkiden bağımsız düşünülebilmesi mümkün değildir. Beğensek de böyledir. Beğenmesek de böyledir.
Peki, Genelkurmay Başkanımızın ne söyleyeceğine ilişkin bu kitlesel ilgi nereden kaynaklanmaktadır? Bunun bir problemin dışavurumu olduğu düşünülürse, nedir Türkiye'nin problemi? Türkiye'nin problemi, dün, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin kötü yönetilmiş olması değildir. Problem, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin, halen, son derece kötü bir biçimde yönetiliyor olmasıdır. Problem, cumhurbaşkanlığı seçim süreci gibi, genel seçim sürecinin de son derece kötü bir biçimde yönetileceğine dair işaretlerin kuvvetleniyor olmasıdır.
Lütfen ortadaki resme bir bakınız. Türkiye hâlâ bir cumhurbaşkanı seçememiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri halen bir uzlaşma zeminine oturtulabilmiş değildir. Tam tersine, cumhurbaşkanını halkın seçmesi konusunda, hiç kimseyle tartışmadan,
"Ben yaparım pek de güzel olur" zihniyetiyle ve aceleyle alınmış bir siyasi karar, Türkiye'nin ufkunu daraltmaktadır. Zaman gerginlikleri artırma değil, gerginlikleri azaltma zamanıdır. Ama işe bakın ki, parlamentomuzda ikinci kez görüşülmekte olan anayasa değişikliği paketi gerginliklerin azalmasına katkıda bulunmayacaktır. Sayın Başbakanımızın, cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında aldığı kararlar nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne yönelttiği suçlamalar gerginliğin azalmasına katkıda bulunmamaktadır.
O vakit, ne olmaktadır? O vakit, herkesi "Bakalım bütün bunlara cevap olarak Genelkurmay Başkanımız ne diyecek?" diye bir merak ister istemez sarmaktadır. Dünkü toplantıya olan ilginin kaynağını doğru teşhis etmekte fayda vardır. "Bakalım öbür taraf ne diyecek?" merakının etrafı sarıyor olması, Türkiye için iyi değildir. Bundan sonra ne olacağını düşünüyorsunuz? Bu kez gözler Sayın Başbakanımıza çevrilecektir. Onun yapacağı açıklama "Bakalım öbür taraf ne diyecek?" merakı ile takip edilecektir. Bu işin sonunun olmadığını görmüyor musunuz? Olup bitenler Türkiye için hayırlı değildir. Bunu her yerde ve her zeminde yeniden ve yeniden tekrar etmekte fayda vardır.
Bu köşe yazısı 01.06.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
11/12/2024
Burcu Aydın, Dr.
07/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
06/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/12/2024
Güven Sak, Dr.
03/12/2024