TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen ağustos sonunda “Şifreli paranın piyasa değeri 150 milyar doları aştı” demiştim. Şimdi Kasım ayının başındayız ve “Şifreli paranın piyasa değeri 200 milyar doları aştı”. 3 ayda yüzde 30 artış oldu. Arada her zamanki gibi “Bitcoin dolandırıcılıktır” tartışması izledik. Ne oldu? Şifreli para daha da çok tartışılır oldu. Reklamın iyisi kötüsü olmadığını bir nevi yaşayarak bir kez daha öğrendik. Bu sayede bitcoin artık Ankara akşamlarında da sohbet konuları arasına girdi.
Bitcoin’i bilenlerin sayısı önceleri yüzlerle binlerleydi, şimdi artıyor. Artık milyonlardan milyarlara doğru ilerliyor.
Ben, etrafta duyduğum tartışmaların aksine bitcoin’in kara para işlemlerinde, işlem maliyetlerini düşürmekten öteye bir işlevi olabileceğini düşünüyorum, doğrusu. Şifreli para, kara paradan ibaret değildir. Şifreli paranın piyasa değerinin 200 milyar doları aşması da, onun kara para aklamanın ötesinde bir işlevi olduğuna delil olabilir. Gelin bakın nedir?
Hikâyeye başından başlayayım. Başlangıçta bilim kurgu vardı. Sene daha 1999’du ve bilim kurgu yazarı Neal Stephenson “Cryptonomicon”u yayımladı. Şimdi okuyun, hala ne kadar ufuk açıcı olduğunu görün. Şifreli para fikri eskiden beri vardı. Uluslararası para takasında dijital altın gibi işlev görecek bir elektronik para nasıl olur diye hep düşünülüyordu. Ama Cryptonomicon’dan benim aklımda hep karanlık finansal işlemler kaldı doğrusu. İşlemler internet üzerindendi. Karşı taraf riski yoktu. İşlemlerin tarafları bilinmek istemiyordu. Randy, elektronik parası ile o karanlık dünyanın işlem maliyetlerini düşürüyordu. Bugünkü dark web işi bir nevi oradandır. Fikir vermek için Crytonomicon’dan aşağıdaki bölüme bakabilirsiniz mesela:
“.......
---“Peki, dijital banknot nasıl olacak, Randy?”
---“Diğer dijital şeylere benzeyecek işte. Bir baytlar yumağı olacak.”
---“O vakit, sahtesini yapmak da kolay olacak herhalde?”
---“Hayır, iyi bir şifre algoritman varsa, öyle olmaz” dedi Randy, “ve biz öyle yapacağız.”
---“Bunu nasıl yapacaksın?”
---“Bir süre manyaklarla takılarak elbette.”
---“Ne tür manyaklar?”
---“İyi bir şifre algoritması yazmanın ahiret günü kadar önemli olduğunu düşünen manyaklarla.”
Fikir vardı. Ama doğrusu ya, işin daha dedikodusundaydık. İşin nasıl yapılacağı konusunda rivayet muhtelifti. Sonra 2008 yılında Satoshi Nakamoto “Bitcoin: Kişiden Kişiye Elektronik Nakit Sistemi” başlıklı makaleyi yayımladı. Bitcoin çıktı. Şifreli para gerçek oldu. Daha 10 yılı dolmadan, bitcoin’in piyasa değeri 100 milyarı aştı bu yıl Kasım ayında. Nakamoto ve bitcoin sayesinde, şifreli dijital para işinde konuşmaktan yapmaya geçmiş olduk.
Şimdi şuradayız. Bu yıl Ekim ayının 10’unda İsveç Vergi Dairesi bir mükellefin vergi borcunu bitcoin ile ödemesini kabul etti. Sonuçta 0,6 bitcoin mükellefin sanal cüzdanından vergi dairesinin cüzdanına aktarıldı. İsveç Vergi İdaresi, bitcoin’i açık artırmayla satacağını açıkladı. Nedir? Daha tam orada değiliz ama oraya geliyoruz. Vergi İdaresi, ben bu bitcoin’i filanca bitcoin borsasında elden çıkartacağım deseydi sanki daha bir şık olacaktı ama öyle demediler. Bu yolla takas ve saklama sisteminin işleyişindeki aksaklığa dikkat çekmiş oldular bana sorarsanız. Bu alanda üzerinde tartışılması gereken bir mesele var mı? Var. Ama bitcoin’in normalleşmesi ve günlük kullanıma yerleşmesi sürecinde bir adım daha atıldı mı? Atıldı.
Merkez bankalarının bankası olarak bilinen BIS (Bank for International Settlement-Uluslararası Takas İşlemleri Bankası) daha bu Eylül ayında şifreli para deneyiminin ve bitcoin’in 10 yıldan kısa sürede belirginleşen başarısının göz ardı edilemeyeceğini vurguladı. İsterseniz BIS’in “Şifreli Merkez Bankası Paraları” (Central Bank Cryptocurrencies) başlıklı raporuna bir bakın.
Sonra Ekim ayında IMF İcra Direktörü Christine Lagarde şifreli para deneyimi ile işlem maliyetlerindeki hızlı düşüşe dikkat çekti ve bu yolla bugüne kadar finansal piyasaların dışında kalan yoksulların, bir türlü bankalılaşamayanların sisteme nasıl dahil olabileceklerinin bir daha altını çizdi. Şifreli para ve dayandığı blockchain teknolojisi sayesinde mikro işletmelerin kredi geçmişi incelemesi kaynaklı sabit maliyet artışının nasıl ortadan kalkabileceğini düşünmemiz gerektiğini hatırlattı. En azından CNBC’ye söylediklerinden ben bunu çıkardım. Bu arada Lagarde, bitcoin’in kendisi için çok pahalı olduğunu da söyledi. Onu da not edeyim.
Ayrıca, ekim ayı başında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) da bu gelişmelere kayıtsız kalmadığını gösterdi. Konuyla ilgili olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu ve Hazine’nin de katılımıyla ortak bir çalışma grubu kurdu. Merkez Bankası Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mustafa Okay blockchain sisteminin her yönüyle değerlendirileceğini ve kullanım döneminde de millileştirilmesinin gerekliliğini vurguladı.
En son Amerika Maliye Bakanı Mnuchin, bitcoin’i ve diğer şifreli paraları yakından takip ettiklerini söyledi. Yeni teknolojilerin kara para aklamayı kolaylaştırmaması gerektiğinin altını çizdi. “Esasında” dedi Mnuchin, “Bitcoin ile finanse edilen bir dark web’in olmamasını garanti altına almaya çalışıyoruz.”
Nedir dark web? “Amazon”un karanlık taraftaki kardeşi “Silk Road”, darkweb deyince ilk akla gelen. Amazon’dan yasal olarak işleme konu olabilecek her şeyi alabiliyorsunuz. Silk Road’dan ise yasak olan her şeye ulaşabiliyorsunuz. Uyuşturucu, şu, bu. Daha doğrusu ulaşabiliyordunuz. Amerikan güvenlik birimlerinden FBI, Silk Road ve onun yeniden canlanmış hallerini kaç kezdir kapatıyor. Buralarda da işlemler nasıl yapılıyor? Şifreli para ile elbette. Aynı Cryptonomicon’da yazıldığı gibi. Ama Mnuchin şifreli para yasaklanacak demedi, “dikkatle izliyoruz” dedi yalnızca.
Bütün bu bitcoin dedikodusu aslında asıl konuya odaklanmayı zorlaştırıyor sanki. Gelin bir girizgah yapalım. Bitcoin ya da daha genel olarak şifreli para, kara para’dan ya da darkweb işlemlerinden mi ibarettir. Hayır. Bu konuyu en ayrıntılı Haseeb Qureshi (@hosseeb) anlattı bana sorarsanız, Medium’daki “We already know blockchain’s killer apps” (Blockchain’in Yakıcı App’lerini Zaten Biliyoruz)(https://hackernoon.com/we-already-know-blockchains-killer-apps-f2d443eba35) başlıklı makalesini öneririm. Orada 4 tane örnek işlev var: 1) Dark web için ödeme aracı, 2) Dijital altın olarak bir nevi rezerv para, 3) Makro (mesela dış ticaret ödemelerinde ödeme aracı) ve mikro (mesela kahve içmek için ödeme aracı) ödeme aracı, 4) Kuponlaşma ya da jetonlaşma (tokenization) yoluyla bir her tür varlığın sahipliğini yaygınlaştırmaya yardımcı ve aynı zamanda ödeme aracı (blockchain’e bir izahname ekliyorsunuz yalnızca vaziyeti anlatan). Fakat ben örneklerin çeşitlendirilebileceği kanaatindeyim doğrusu. Yalnızca blockchain teknolojisi açısından değil, bitcoin için de benzer işlevlerin tanımlanabileceğini düşünüyorum.
Şimdilerde etraftaki tartışmalara bakın. Ne istiyoruz? Amerikan doları ile işlem yapmak istemiyoruz. Başkaları yaptırımdan kurtulsun diye bir nevi yine kendimizi riske atma derdindeyiz. Ne diyeyim? Fedakarca yani. Ama ticareti Türk Lirası ya da Rus Rublesi, olmadı İran Riyali ile yapmaya kalksanız, para en son kimin elinde kalırsa, o zavallı, o paraları ne yapacağını bilemiyor, işlem maliyeti artıyor. Sonunda hatırlayın yaptırımlar sırasında en son elinde riyallerle kalan Türk yatırımcılara ne olmuştu? İranlı yöneticilerin insafına kalıvermişlerdi, para kaybetmişlerdi. Neden? Bu paralar cinsinden işlemlerin yapıldığı geniş ve derin bir küresel finansal piyasa yok. Finansal piyasa elinizdeki satın alma gücünün bir halden diğerine hızla ve ucuza geçmesine yardım eder. Yoksa elinizdeki Rus Rublesi karşı tarafı bekler ve yüksek bir değişim maliyetine razı olursunuz. Peki diyeceksiniz ki “Neden yöneticilerimiz yapacakmış gibi yapıyorlar?”. “Siyasi konuşuyorlar onlar. Anladınız siz onu.” Rubleye ya da RenMinBi’ye dayalı bir geniş ve derin piyasadan çok önce bitcoin’e dayalı bir piyasa olabilir halbuki. İşlem maliyeti çok daha düşük olabilir. Alın size bir tartışma konusu.
Ben böyle bir piyasanın temel engelinin şimdilik şifreli para piyasasının küçüklüğü olduğu kanaatindeyim. Bilenler diyorlar ki, muhafazakar bir tahminle, dünyada altın stoku 7 trilyon dolar. İşlem hacmi ise günlük 70 milyar. Şifreli paranın toplam piyasa değeri altının yüzde 3’ü kadar, işlem hacmi de yüzde 3’lerde geziniyor daha. Çok küçük.
Vaziyete şu açıdan bakabilirsiniz tabii. Son 3 ayda şifreli paranın piyasa değeri, yüzde 30 civarında büyüdü. 2017 yılında start-uplar ICO vasıtasıyla 1,5 Milyar dolar topladı. Dünyada 70 yeni şifreli para borsası açıldı, şifreli para edinmek için. O da az değil aslında. Bakalım.
Bu köşe yazısı 13.11.2017 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.