TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçtiğimiz hafta sonu İzmir’de, Ege Üniversitesi’nin kuluçka merkezi nüvEGE’de, İZKA (İzmir Kalkınma Ajansı) desteğiyle bir hackathon organize edildi. Bu kez amaç, hareket kabiliyetindeki kısıtlara yönelik, yaşlılar, engelliler, geçici sakatlığı olanlar için teknolojik çözümler geliştirmekti. Peki nedir bu hackathon? Özetle, 24-48 saat gibi kısıtlı bir zamanda, ilgili bir grup insanın belli bir sorun alanına yönelik yeni fikir, proje, prototip geliştirme ve sunma süreci.
Hackathon’un çıkış noktasında, odağında çözümün büyük bir parçası olarak yazılım araçlarının kullanımı varken, günümüzde farklı teknolojik araçların da kullanımına yönelik genişlemiş oldu ve tanım biraz daha esnedi. Facebook kendi çalışanlarının da katılabildiği hackathonlar düzenlemeye başladığında popüler oldu denebilir aslında. Şirket içinde sorunlara çözüm üretmek ve yeni girişim kararları için kullanılan bir yöntem olduğu gibi, farklı açık platformlarda yeni fikirleri ve girişimleri hareketlendirmek ve hızla test edip uygulamaya aktarmak için de kullanılabiliyor. Hatta hackathonla sorunlara inovatif çözümler arayanların yanında, yetenek keşfetmeyi, işe alım sürecini yönetmeyi amaçlayanlar da var. Farklı disiplinlerden insanlarla neredeyse her sektörde uygulanabiliyor.
Türkiye’de de artık her hafta bir yerlerde bir konuda hackathon’a rastlamak mümkün. Akıllı şehirlerden bankacılık uygulamalarına kadar birçok farklı alanda şirketler, üniversiteler hatta belediyelerin sahipliğinde organizasyonlar devam ediyor. Potansiyeli keşfetmek için oldukça önemli olduğunu düşündüğüm gibi, Türkiye’deki hackathonlarda niteliğin de giderek artığını gözlemlediğimi rahatlıkça söyleyebilirim. İzmir’deki de bunun örneklerinden biriydi. Önce, açık çağrıya başvuran farklı disiplinlerden çoğu öğrenci olan 300 kadar kişi Cumartesi sabah erkenden nüvEGE’de buluştu. Temaya ilişkin açıklayıcı bir sunumun ardından fikir geliştirenlerin birer dakikalık fikir sunumları gerçekleşti. Sonra bu fikirler, herkesin katıldığı bir oylamayla oylandı. En fazla oy alan 14 fikir etrafında 6 kişilik takımlar oluşturuldu. Bu 14 takım, Cumartesi gecesi de orada kalıp 30 saatini, birlikte fikri olgunlaştırmak, projeyi geliştirip sunabilir hale gelmek ve bir prototip hazırlamak için geçirdi.
30 saatin sonunda fizyoterapi eldiveninden felçliler için baş kontrollü robotik kola, oyun tabanlı fizik tedavi aracından akıllı değneğe kadar farklı inovatif çözümler sunan prototiplerle takımlar hazırdı. Ortaya konan çözümler de, yapılan sunumlar da 30 saatin ürünü gibi değildi. İzmir’den daha çok iyi girişim çıkacağının ispatıydı. Sadece İzmir’den de değil, Türkiye’den daha çok iyi girişim çıkar. Yeter ki bir yandan hackathon yapmaya devam ederken, bir yandan da sonraki aşamalara geçişi tetikleyelim. Yeter ki Türkiye ekosisteminde geldiğimiz noktada, ortaya çıkan fikirlerden, kurulan startuplardan daha büyük değer yaratabilmek için doğru araçları kullanalım. Ekosistemi nasıl etkileyeceği kurgulanmadan, üzerine yeterince düşünülmeden yapmış olmak için araya sıkıştırılmış tedbirler bir işe yaramıyor. Gelecek araya sıkıştırılmış tedbirlerle tasarlanamıyor.
Bu ara Türkiye’nin geleceğini tasarlamak için bir araya geldiğimiz bir kalkınma planı hazırlık döneminin daha içinden geçiyoruz. Günlerce zaman geçirdiğimiz masaların etrafında, gelecek dışında her şeyi konuşuyoruz sanırım. En sevdiğimiz şey, evirip çevirip dünü ve bugünü konuşmak. Herkeste olan gelecek telaşı bir bizde yok. Türkiye’de gözümüzü kulağımızı kapatıp aynı masalara oturup hala 20. yüzyıl yöntemlerini konuşuyoruz. Dünyada olup bitenle ilgili hiçbir şey okumuyor, kimseyle konuşmuyor gibi davranıyoruz ve ezberimizi hiç bozmuyoruz. Kamudan, özel sektörden farklı aktörler aynı masalarda bildiklerini tekrarlayarak paslaşmaya devam ediyor. Dünya değişti. Her gün de büyük bir hızla değişmeye devam ediyor. Biz bunu kabul etsek de, etmesek de bu böyle. Geçen gün 11. Plan gruplarından birinde bu düşüncelerle otururken acaba dedim, politika hackathonu yapsak, her şeye rağmen daha etkin mi olur bu süreç. Sonra baktım Kanada, Avustralya zaten politika tasarım süreçleri için hackathon yapmaya çoktan başlamış bile. Biz de politika hackathonları yapsak, belki nasıl bir dünyada olduğumuzun bir nebze farkına varmamıza katkısı olur.
Bu köşe yazısı 22.12.2017 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.