TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 22 Temmuz 2007 erken genel seçimlerini oylarını önemli ölçüde artırarak kazandı. Seçimler temsil kabiliyeti yüksek ve son derece renkli bir yeni parlamento getirdi. Dünün AKP ve 2002 parlamentosunun meşruiyeti ile ilgili tartışmaları artık dünde kaldı. Elektronik muhtıranın ayıbı Türkiye'nin üzerinden silindi. Şimdi; dün söylenenleri ve yapılanları tartışma değil, önümüzdeki yeni resme dikkatle bakma zamanı. Seçim sonuçlarının getirdiği vazifeleri doğru yorumlama zamanı.
Biz bu seçimleri Türkiye'nin normalleşme sürecinde bir kilometre taşı olabilme kabiliyetine sahip bir büyük adım olarak görüyoruz. Bize kalırsa, seçim sonuçları, Türkiye'nin önüne son derece büyük bir fırsat getirmiş bulunuyor. Türkiye ekonomisindeki normalleşmeyi, Türkiye siyasetindeki normalleşmenin takip edebilmesi mümkün görünüyor. Fırsatın varlığı, o fırsatın ille de kullanılabileceği anlamına gelmiyor. Ayrıca fırsatların kazası da olmuyor. Müsaadenizle bugün seçim sonuçlarına ilişkin ilk izlenimlerimizi sizlerle paylaşalım.
Türkiye, bir süreden beri normal bir ülke oluyor. Bir tek "bize özgü" olan özelliklerimiz azalıyor. Dünyanın normal ülkeleriyle birlikte paylaştığımız özellikler artıyor. Ekonomi gündemindeki tartışmaları hatırlayın, lütfen. Bugün işsizlikten yakınıyoruz. Büyüme sürecinin istihdam yaratma kapasitesinin yeterli olmadığını düşünüyoruz. Bakın mesela Fransa'da da işsizlikten yakınılıyor. Avrupa Birliği ülkeleri ile son derece benzer bir iktisadi gündeme, giderek daha fazla, sahip oluyoruz. "Türkiye bu kronik enflasyondan ne zaman ve nasıl kurtulur?" diye tartışmak yerine, "Teknolojik gelişme ve artan küreselleşme karşısında, Türkiye'de işgücünün beceri dönüşümünü gerçekleştirerek, ekonominin istihdam kapasitesini ne zaman ve nasıl artırırız?" diye tartışıyoruz. Şimdi, lütfen, elinizi vicdanınıza koyarak, bir düşünün bakalım: Türkiye'de ekonomi gündeminin normalleşmesi önemsiz gelişme midir? Bizce değildir. Son derece önemlidir.
Bize kalırsa, dün nasıl ekonomi gündemimiz, dönüşerek, normalleşme eğilimleri göstermeye başlamışsa, artık Türkiye siyasetinin de, dönüşerek, normalleşmeye başlaması gereken bir sürecin başında gibi duruyoruz. Bu seçim sonuçları, bize kalırsa, bunu gösteriyor. Seçmen, bir büyük eylem insanı, bir mücahit olarak değil, hayatını idame ettirmeye çalışan bir kişi olarak görülmek istiyor. Geleceğe ilişkin olarak pozitif bir gündemi, negatif bir gündeme tercih ediyor. Yapacağı seçimin merkezine öncelikle ülkenin değil, kendi geleceğini yerleştiriyor. Ya da düzeltelim, kendi geleceği için iyi olanın, ülkenin geleceği açısından da iyi olduğunu düşünüyor. Ülkesinin geleceği ile kendi geleceği arasında doğrudan bir bağlantı kuruyor. Bunların hepsi normal ve iyidir. Patolojik olan, her seçmenin, kendisini, kötülüğü yenmeye kararlı, bir mücahit veya kurtuluş savaşçısı olarak görme eğiliminde olmasıdır. Bu tür bir durum, muasır medeniyet seviyesine değil, az gelişmişler kulübüne özgüdür. Bize kalırsa, seçmen, serinkanlı bir tercih ortaya koymuştur. Seçim sonuçları, muhalefetin seçim kampanyasını yanlış bir platformun üzerine inşa ettiğini göstermiştir.
22 Temmuz seçimleri AKP liderliğine bu normalleşme sürecinde, önemli bir rol yükledi. Doğrusu ya, biz, 22 Temmuz gecesi, AKP Genel Merkezi'nde yaptığı konuşmada, Sayın Başbakanın bu rolün farkında olduğu izlenimini edindik. Hani, o, "Bize oy vermeyenlerin verdiği mesajı anlıyoruz", "AKP artık toplumsal merkezin temsilcisidir" diyen konuşmadan. Doğrusu ya, Sayın Başbakanın konuşması bir devlet adamı konuşmasıydı. Şimdi hemen önümüzdeki dönemde, siyasetin normalleşmesi için, atılacak ilk adım Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda bir mutabakat platformunun oluşturulmasıdır. Sayın Başbakanın, seçim gecesi konuşmasında, ne kadar samimi olduğu önümüzdeki birkaç günde hemen test edilebilecektir. Bekleyip, göreceğiz.
Seçim gecesi konuşması, bizim aklımızda, kapsamlı bir reform süreci başlatmaya kararlı bir lider imgesine yol açtı. Nicolas Sarkozy de Fransa Başkanlık seçimlerinin hemen ertesinde benzer bir biçimde hareket etmişti. Başkan Sarkozy, daha sonra, söylediklerini hayata aktardı. Fransız Sosyalist Partisi'nden bakanlar aldı. Kapsamlı değişimin önkoşulunun geniş bir toplumsal mutabakat olduğu inancıyla hareket etti. Halbuki oyların yarısından fazlasını almıştı. Ama yine de mutabakat tabanını genişletmeyi seçti. Doğru yaptı.
Tayyip Bey'in kararlılığı, evvelki akşam, söylemde vardı. "Bize oy vermeyenlerin verdiği mesaj" algılaması, eline yüzüne bulaştırmadan eyleme de yansıyacak mı, merakla bekliyor olacağız. Biz, Sarkozy deneyiminin bu yolda gösterici olmasını diliyoruz. Bakalım Sayın Başbakan, ekonomiden sonra, siyaseti de normalleştirebilecek mi?
Bu köşe yazısı 24.07.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024