TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Döviz piyasasına müdahale edip döviz kurunu şu ya da bu düzeyde tutmak yanlış mı?
Bu sorunun yanıtı yok. Yok, çünkü eksik bir soru. En azından iki unsur eksik. Birincisi, müdahale edilen koşulları bilmemiz gerekiyor. Döviz kurunda istenmeyen hareketi doğuran (yükselme olsun) o ülkenin iktisadi temelleri mi yoksa döviz kurunda iktisadi temellerden kopuk bir balon mu oluşmuş durumda? Mesela maliye politikası bozuk mu, risk primi dikkate alındığında yurtiçi faiz çok mu düşük, enflasyon yüksek ve düşmesi beklenmiyor mu, ekonomiye duyulan güvende belirgin bir erozyon mu söz konusu, ülkeye ilişkin risk algılamasını artıran gelişmeler mi var? Politik istikrarsızlık mı söz konusu? Bunlar ve benzeri iktisadi temelleri yansıtan göstergeler olumsuzluğa işaret etmiyor ama ileriye yönelik bekleyişlerde iktisadi temellerle uyumsuz ve dolayısıyla tedavi edilebilir bir karamsarlık mı var?
İkincisi, döviz kuruna müdahale eden merkez bankası, halkına nasıl bir döviz kuru politikası uygulayacağına söz vermiş? “Zinhar müdahale etmem” mi demiş ya da “çok nadir müdahale ederim onun da nedenini açıklarım” mı buyurmuş, yoksa “kardeşim, döviz kurunun alacağı değer benim için önemlidir, uygun bulduğum zaman müdahale ederim; hesabınızı ona göre yapın” mı demiş?
Şimdi soruya yanıt arayabiliriz. Seyrek ya da sık, önceden kamuoyuna gerektiğinde döviz kuruna müdahale edebileceğini belirtmiş bir merkez bankası (‘yeterli’ döviz rezervi varsa) elbette döviz kuruna müdahale edebilir. Bir süre sonra da bu müdahalesinin gerekçesini ve miktarını duyurur. Bunda bir gariplik yok. Peki, ‘doğru’ bir müdahale zamanı var mıdır?
Zor bir soru. Çünkü döviz kurunda gözlenen hareketlerin iktisadi temellerden mi kaynaklandığını, dolayısıyla hak edildiğini, yoksa iktisadi temellerden kopuk bir hareket mi olduğuna merkez bankasının karar vermesi gerekir. Temellerden kopuk bir hareket olduğunu ve bunu kamuoyuna inandırıcı bir biçimde anlatacağını düşünüyorsa, müdahale etmesine –saf biçimiyle dalgalı kur rejimi fanatiği olunmadıkça- ‘yanlış’ denilemez.
Ancak bunu saptamak çoğunlukla zordur. İktisadi temellere dayanan bir kur hareketini, balon oluşuyor diye yorumlayıp müdahale ederseniz aşırı oynaklık yaratır, kredibilite kaybeder ve iktisadi temelleri biraz daha aşındırarak gelecek günlerde kurun daha fazla yükselmesine yol açarsınız. Öte yandan öyle kur hareketleri vardır ki ayan beyan ekonominin içinde bulunduğu durumu yansıtırlar; farklı bir ifadeyle iktisadi temellerden kaynaklanırlar.
Bunu kestirmeden anlamanın yolu ülkenin risk primine bakmaktır. Belirgin biçimde yükseliyorsa, o riski artıran nedenleri ortadan kaldırıcı adımları atmadan döviz kuruna müdahale ederseniz boşuna döviz rezervinizi eritirsiniz. Üstelik döviz kuru eninde sonunda gideceği yöne gider.
İki grafik veriyorum. İkisinde de Türkiye’nin risk primi (5 yıllık CDS) ile dolar kurunun günlük hareketleri gösteriliyor. İlki tüm 2018’i kapsıyor, ikincisi 2020’nin başından bu yana olan dönem için. Yorumu size bırakıyorum.
Bu köşe yazısı 30.04.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.