Arşiv

  • Nisan 2024 (6)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Şimdi kriz bitmiş mi oldu

    Güven Sak, Dr.04 Nisan 2008 - Okunma Sayısı: 1333

     

    Evvelki gün Amerikan Doları 1.34'lerden 1.28'lere doğru geriledi. Türk Lirası yeniden değer kazandı. Piyasalar azıcık sakinledi. Ne oldu? Parti kapatma davası sürerken bu durulma da nereden geldi? Gayet basit. Etki dışarıdan gelmişti. Orada negatif beklentiler yerine anlamsız bazı pozitif beklentiler oluştu. Hava döndü. Dalga gitti. Bugünkü pozitif beklentiler anlamsız olduğuna göre hele öyle olduğu bir tescillensin, bekleyin, dün çarpan dalganın yenisi gelecektir. Bu dönemin temel özelliği böyledir. Türkiye uluslararası bankacılık krizinin dalgalarına hazırlıksız yakalanmıştır. Çünkü kaptan "ruhani" meselelere dalmış ve yaklaşan fırtınayı ihmal etmiştir. Gelen etkiler hep böyle dışarıdan gelecektir. Ama duyacağınız gıcırtıların kaynağı da hep burası olacaktır. Hiç değilse tekne daha yeni sağlamlaştırılmıştır. Bu bile bir şans olarak değerlendirilmelidir. Dalga gelecektir. Ortalık karışacaktır. Dalga gidecektir. Ortalık durulacaktır. Buna sinir dayanırsa, vaziyetimiz bu yıl böyle olacaktır.

    Peki, bu resim doğruysa buradan nasıl sonuçlar çıkarılabilir? Birincisi, gelip giden dalgaların sinirimizi bozduğu kesindir. CNBC-e tüketici güven endeksi gayet güzel bir biçimde sinir bozukluğumuzun resmini çizmektedir. Daha önce de yazdığımız gibi memleketimizin "genç" tüketicileri tedirgindir. Gelir akımlarının sürekliliğinden duydukları endişe harcama kararlarına yansımaktadır. Tüketici güven endeksi tarihsel dip noktasındadır. Endekse ait verilerin toplanmaya başlandığı 2002'den beri hiç bu kadar düşük bir değer yoktur. Ayrıca endeks 2006'daki finansal çalkantı ve "Merkez Bankası Başkanı'nı normal bir biçimde değiştirmeyi becerememe" seviyesinin de altına inmiştir. Bu önümüzdeki dönemde akılda tutulması gereken ilk noktadır.

    İkincisi, "genç" tüketicilerin artan tedirginliği bize hızla yavaşlayan büyüme olarak geri dönecektir. 2007 yılı 4. çeyrek büyüme rakamları bu eğilimin ilk göstergesidir. Devam edecektir. 2008'de büyüme tahminlerinin aşağı daha da aşağı çekilmesinde fayda vardır. Piyasalarda para dönmeyecek, 2008 yılı, büyüme ve istihdam için kötü bir yıl olacaktır. Bu yılın genç mezunlarının kendilerini şimdiden bu duruma alıştırmaya başlamalarında yarar vardır. IMF'nin küresel büyüme tahminlerini Temmuz 2007'den beri 3. kez aşağı doğru revize ettiği dikkate alınırsa, bu etkinin bize işlemeyeceği iddia edilmemelidir. Ne diyordu IMF? "Yüzde 25 ihtimalle küresel büyüme oranı yüzde 3 civarında olur". Bunu da akılda tutmakta fayda vardır.

    Üçüncüsü, içeride dikkate almamız gereken en temel risk iktisat politikası belirsizliğidir. Bugünkü hükümetimizin ve başbakanımızın neyi yapıp neyi yapamayacakları konusunda ortada bir fikir vardır. Ama ondan sonrası belirsizdir. Önümüzdeki sürecin en temel riski burada yatmaktadır. İktisat politikası belirsizliğini telafi etmenin bugüne kadar iki temel yolu olagelmiştir. Şimdi tozlu raflara yeniden bakılmalı ve "yahu biz bu durumda ne yapardık?" diye azıcık eşinilmelidir.

    Bugünkü göreli istikrar ortamı öncesinde, Türkiye, artan politika belirsizliği ile baş edebilmek için iki adım atardı: Bunlardan ilki siyasiler yerine, bürokratların ya da güçlü tek bir bakanın ön plana çıkarak politika belirsizliğinin azaltılmasıydı. Diğeri ise IMF ile bir anlaşma imzalanmasıydı. Öneri ortadadır: Bakanların ya da bürokratların arasından biri ön plana çıkmalıdır. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın dün yaptığı çıkış bu açıdan son derece olumludur. Buna ek olarak, IMF ile hızla bir anlaşma imzalanmalıdır. Çok yakında daha da önemli olacak politika belirsizliği ile başedebilmenin yolu budur. Not edilmesinde fayda vardır.

    Dördüncüsü, 2008'i iktisadi olarak kaybetmek için gereken sağlam tedbirleri elbirliğiyle almış olduğumuza göre gözlerimizi artık 2009'a dikmekte fayda vardır. Türkiye, 2007 yılının siyasi risklerini başarıyla 2008'e taşımış bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu işlevi göreceği daha önce bu sütunlarda defalarca ele alınmıştır. Ve işte olmuştur. Şimdiki problem ise aynı risklerin 2009'a da sirayet etmesidir. Böyle bir risk vardır. Siyasi iktidarın yalnızca yargı sürecini etkilemek üzere tek amaçlı bir anayasa değişikliği paketi getirmesi 2007'nin risklerini 2009 ve sonrasına da yayacaktır. İlgililere saygıyla ve artık bıkkınlıkla duyurulur.

    Beşincisi, artık hükümetten iktisat politikası tedbiri beklemenin anlamı yoktur. Türkiye fırtınanın içindedir. Açık denizde fırtınaya yakalananın, bir limana girmeye çalışmak yerine açık denizde hareketsiz kalmasında fayda vardır. Hiç değilse tekne sağlamdır.

    Kaptanın iyisi, teknesini ve ekibini hiçbir tehlikeye sokmayandır.

     

    Bu yazı 04.04.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır