Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    IMF, ABD'ye para verir miydi

    Güven Sak, Dr.20 Aralık 2008 - Okunma Sayısı: 1004

    ABD Merkez Bankası (FED) faiz oranlarını sıfıra indirdi. Ayrıca kendi bilançosundaki büyümenin uzun süreli bir adım olduğunu duyurdu. FED'in bilançosu son bir yılda yaklaşık üç katı arttı. Şimdi bu artışın kısa süreli olmadığı, devam ettirileceği açıklandı. "Bu ne anlama gelir" sorusunu isterseniz şöyle soralım: ABD hükümeti, şu anda yapmakta olduklarını sıralayıp, IMF'ye başvursaydı, bir anlaşma imzalayabilir miydi? Hayır, imzalayamazdı. Peki, ABD hükümeti eğer dolar basmıyor olup da dış finansman için IMF'ye muhtaç olsaydı, bu zor şartlar altında, ne yapmalıydı? Önce bugün yaptıklarını yapmaya başlayıp, sonra IMF'nin kapısını çalmalıydı. Bugünün konusu tam da budur: IMF, bu dönemde akıl almak için hiç de iyi bir adres değildir. Bugünlerde, IMF'ye gidenin ne istediğini baştan biliyor olmasında fayda var. Diyeceksiniz ki, "Bu her zaman böyle değil miydi?" Doğrudur ama artık daha da fazla böyledir. Neden böyledir? IMF'nin politika tasarım kabiliyetinin sınırlarını aşan bir zamanda, haritası çıkarılmamış topraklarda ilerliyoruz. FED'in bu haftaki kararı tam da böyle bir zamana uygun bir karar. IMF'ye başvuranın kolaylıkla para alabileceği ama ne yapması gerektiği konusunda pek de fazla yardım alamayacağı bir dönemdeyiz. Bunu bugünden bilmekte fayda var. Bizi Türkiye ilgilendirdiğine göre özellikle burada bunu biliyor olmamızda fayda var.   Türkiye'ye faydası Neden fayda var? Şundan: Öyle anlaşılıyor ki, ocak ayında IMF ile anlaşmanın tamamlanmış olma ihtimali yüksek. Öyle pek alışılmadık şartı da olmayacak. Dostlarımız, bir süreden beri, başımıza bir iş gelmemesi için, ellerinden gelen hazırlığı yapıyor ama biz pek istekli durmuyorduk. Şimdi vaziyet öyle değil. Ama bilelim ki, iş burada bitmeyecek. Yapılması gerekenleri yapmadan IMF'ye gitmenin ne kadar akıllıca olacağını pek yakında öğreneceğiz. Sonuçta parayı alıp, yine de kredi kanalı hızla daralacağı için küçülen bir ekonomi ile baş başa kalmamız büyük bir olasılık. 2009 asla ve kesinlikle 2001 gibi değil. Bilmem farkında mısınız? Bir süre önce, boşuna, "IMF ile anlaşmak yetmez" demedik. IMF ile anlaşmanın bugüne kadar hep iki anlamı vardı: Birincisi, dış finansman için gereken kaynağı bulmak, ikincisi ise inandırıcı bir ekonomik program çerçevesine sahip olmak. Bunların ikisi de önemli. Öyle anlaşılıyor ki, bu kez IMF, birincisini sağlayacak ama ikincisi konusunda pek fazla yardımcı olamayacak. Bakın bu, yeni bir durum. Hazırlıklarımızı bu yeni duruma göre yapmak üzere düşünmeye başlamakta fayda var. Herkesin işi başından aşkınken, bize neyin lazım olabileceği üzerinde en çok bizim düşünmemiz gerekiyor. Ama etraftaki tartışmaların sığlığına bakarsanız, politika tasarımı konusundaki yaratıcılığımız pek sınırlı duruyor. Halbuki bu sırada ABD'de iktisat politikası tasarımında yaratıcılık rekorları kırılıyor. FED, her tür sınırı aşmış bulunuyor. Gelin buradan devam edelim: FED ne yapmaya çalışıyor? Görünen o ki, ödemeler sistemini ayakta tutmak için, parmağı ile barajdaki delikleri tıkamaya devam ediyor. Hasan Ersel, geçenlerde, bundan önceki dönem için, böyle söylemişti. FED ne yapıyor? Uzatmadan şöyle anlatalım: FED bilançosunun pasif tarafı bankanın bastığı parayı, aktifi ise bu basılan para ile ne tür finansal varlıkları bilançosuna aldığını gösteriyor. Dolayısıyla FED'in bilançosu büyüyor demek, FED durmadan para basıyor demek öncelikle. Banka parayı basmakla kalmıyor, bunu doğrudan kendisi dolaşıma sokuyor. Peki bu iyi bir şey mi? Öncelikle banka bunu zorunluluktan yapıyor. Eskiden elinde likidite fazlası olan bir banka, interbank piyasası vasıtasıyla o gün için likidite ihtiyacı olan bankaya gecelik borç para verirdi. Ödemesi olan da ödemesini böylece yapardı. Şimdi sistem öyle işlemiyor. Elinde likidite fazlası olan bu likiditeyi Amerikan hazine bonolarına yatırıyor. Bu iş olsun diye, Amerikan hazinesi bono ihraç ediyor. Likidite fazlası olandan aldığı nakdi, merkez bankasındaki hazine hesabına yatırıyor. Banka da bu parayı likidite ihtiyacı olana aktarıyor.   Likidite ihtiyacı Nasıl aktarıyor? Diyelim ki, likidite ihtiyacı olan bir banka, elinde gayrimenkul kredilerine dayalı varlığa dayalı menkul kıymet var. Merkez bankası onları bir süreliğine bilançosuna alıp, karşılığında ihtiyacı olana nakit para veriyor. Diyelim ki, likidite ihtiyacı olan bir şirket, o vakit, bu işlemi doğrudan bir şirketle yapıyor. Diyelim ki elinizde yalnızca uzun vadeli tahvil var, merak etmeyin, merkez bankası daha yeni açıkladı, onları da bir süreliğine alıp, size kısa vadeli likidite veriyor. FED her yola razı görünüyor. Böylece dün merkez bankası bilançosunun dışında gerçekleşen bir dizi işlem artık merkez bankası bilançosunun içine taşınmış oluyor. Bankanın bilançosu da böylece şişiyor ha şişiyor. Finansal varlık fiyatları setinin tamamı da böylece merkez bankası marifetiyle belirlenmiş oluyor. Brad Setser, geçen gün blog'unda bunu pek de güzel anlatıyordu. Meraklıları mutlaka okumalı. Bu haftaki FED açıklamasının en önemli bölümü galiba bu "bilançodaki büyümenin devamlılığı" meselesi. Merkez bankası "Ben finansal varlık fiyatlarını belirlemeye devam edeceğim ve ödemeler sisteminin işlerliğini garanti ediyorum" diyor. Böyle derken aynı zamanda, ne diyor? "Sistemimizde bankalar birbirlerine ve de bankalar şirketlere borç vermemeye devam ediyorlar. Bu nedenle, merkez bankası bilançosunda oluşan şişkinlik devamlı olacaktır" diyor. İşte açıklamanın burası önemli: Geçen bu kadar zamana rağmen, sistemdeki bilanço hasarının daha giderilememiş olması nedeniyle piyasalardaki güvensizlik devam ediyor. Merkez bankası ödemeler sistemini kendi başına işletmeye çalışıyor. Bunu yaparken de gecelik borçlanma imkânlarından ipoteğe dayalı varlıklara ve tahvillere kadar, neredeyse tüm finansal varlıkların fiyatlarını bir bakıma kendisi tespit etmek durumunda kalıyor. Bu FED'in piyasaların ortak aklı rolüne soyunduğunu mu gösterir, yoksa çaresizliğini mi, iki kere düşünmekte fayda var. Şişman kadın, sahneye çıkıp çıkıp iniyor. Şarkı bir türlü başlayamıyor. Merkez bankası bilançosu giderek büyüyor. Herkes Obama'yı bekliyor.

    Bu yazı 20.12.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır