The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
Dünyada ülkeler ikiye ayrılıyor: İçinden küresel değer zinciri geçen ülkeler ve içinden küresel değer zinciri geçmeyen ülkeler. Toplam ihracat içinde ileri teknolojili ihracatın payı, içinden küresel değer zinciri geçen ülkelerde geçmeyenlere göre daha yüksek oluyor.
Neden? Dış ticaret eskiden bayrağı takip ederdi, artık doğrudan yabancı yatırımları takip ediyor. Ticaretin bayrağı takip ettiği dönem, malların sınırları aştığı dünyaya aitti. Ticaretin yatırımları takip etiği dönem ise fabrikaların sınırları aştığı dünyanın sonucu.
Toplam ihracat içinde ileri teknolojili ihracatın payı yüksekse bu ilgili ülkede yabancı sermaye yatırımlarının fazla olduğuna karine teşkil ediyor. İlgili ülke, yabancı sermaye yatırımları vasıtasıyla, fabrikaların sınırları aştığı dünyada küresel değer zincirlerinin ayrılmaz bir parçası olursa işte o ülkede toplam ihracat içinde ileri teknolojili ihracatın payı yüksek oluyor.
Bu gözle, Vietnam ve Türkiye’nin toplam ihracatı içinde ileri teknolojili ihracatın payına bakarsak Vietnam’da olanın Türkiye’de olmadığını ayan beyan görüyoruz. Peki, Vietnam’da olan neden Türkiye’de olmuyor?
Türkiye’nin yeni bir dışa açılma sürecine ihtiyacı var
İlk neden ortada sanırım. Vietnam’ın yabancı sermaye yatırımları artarken Türkiye’ye gelen net yabancı sermaye yatırımları tutarı 2010’lu yıllarda azalıyor. Mesela 2012’ de Türkiye’nin yabancı sermaye çekme oranı Vietnam ile benzerlik gösterirken, bu durum 2015 yılından itibaren değişiyor.
Vietnam, küresel değer zincirlerine yabancı sermaye yatırımlarıyla eklemlenip kendisini küresel bir üretim üssüne dönüştürürken Türkiye aynısını yapamamış görünüyor. Peki, neden?
Halbuki daha önce birkaç kez yazdım, Türkiye ürün ve pazar çeşitliliği açısından Vietnam’dan çok daha iyi durumda bir ülke. Kore’den de daha iyi. Nedir? Ortada hem ürün hem de pazar çeşitliliği açısından kendisini kanıtlamış bir sanayi üretimi kabiliyeti var Türkiye’de. Çeşitlilik açısından karşılaştırıldığında Çin ve Hindistan ile karşılaştırılabilecek bir üretim üssü Türkiye. Rekabet gücü ortada.
İsterseniz grafiklere bir daha bakın. 1995’ten 2022’ye Vietnam diğer ülkelerle kıyaslandığında sol alt köşede kıyıda kalmış bir ülke iken, 2022’de ortalara, Türkiye’nin 1995’te olduğu yere geliyor küresel rekabetçilik haritasında. Türkiye ise Çin ve Hindistan ile birlikte sağ üst köşeye yükseliyor 1995’ten 2022’ye. Ama ileri teknolojili ihracatta memleket nal topluyor. Bu neyi gösteriyor? Ülkenin kabiliyetleri açısından bir sıkıntımız yok. Bir de ne yaptığını bilen, durup durup akıl dışına sapmayan bir idare olsa her şey daha güzel olacak.
Peki, neden Türkiye hak ettiği ölçüde yabancı sermaye yatırımı çekemiyor? Vietnam’da olup Türkiye’de olmayan ne derken aklımda bu var. Doğrusu ya, ben bugünlerde tam “bu seferki istikrar arayışının yapısal reform ayağı ne olmalı?” diye düşünürken bu soruya odaklanmak gerektiği kanaatindeyim. Türkiye’nin yeni bir dışa açılma sürecine ihtiyacı olduğuna dair tespitim de tam bu noktada aslında. Türkiye ekonomisinin yabancı doğrudan yatırımcı çekme kabiliyetini nasıl artırabiliriz?
İşte bu noktada, ülkenin bu üretim ve pazarlama kapasitesini yeni teknolojilerle, teknoloji üretimi ile birleştirecek bir yeni büyüme stratejisine ihtiyacımız var. 2023 Haziranı’nda başlayan ekonomide istikrar arayışını hedefe ancak böyle bir büyüme stratejisi ile yerleştirebiliriz.
Burada bize ne lazım? Öncelikle tüm bakanlıkları ve idareleri ortak bir hedefe kilitleyecek kapsamlı bir yaklaşım lazım. Yeşil ve dijital dönüşüm bu kapsamlı stratejiyi hayata aktarmak için finansman dahil büyük bir imkan sunuyor aslında.
Bugün uzun uzun anlatmayayım isterseniz. Memleketin nasıl bir kapsamlı strateji ihtiyacı olduğuna dair tek bir örnek vereyim.
Ankara’yı doğrudan uçuşların olmadığı bir köye dönüştürmek neden yanlıştır?
Yukarıda Türkiye toplam ihracatın içinde ileri teknolojili ihracatın payı açısından Vietnam karşısında nal toplamaktadır derken aslında tam da doğruyu söylemedim. Hadiseye il bazında bakarsanız resim değişebiliyor. Türkiye ortalaması nal toplamamıza neden oluyor aslında. Ben Hasan Ersel Hocam’dan ortalamanın karaktersiz bir kavram olduğunu öğrenmiştim. O da hocası Tuncer Bulutay’dan öğrenmiş. Ben de size söyleyeyim.
2022 için bakarsanız Türkiye’nin toplam ihracatı içinde ileri teknolojili ihracatın payı yüzde 2,7 civarında. Halbuki Vietnam için aynı oran yüzde 33. Ama bakın, Türkiye için yüzde 2,7 olan o oran Ankara için yüzde 13, İstanbul için yüzde 4, İzmir için ise yüzde 2 civarında.
Nedir? Ankara’da ileri teknolojili ihracatın toplam ihracat içindeki payı çok daha yüksek. Şimdi kapsamlı strateji deyince benim aklıma doğrusu, bu farkın nedenlerine odaklanmak, bu çerçevede, Ankara için bir akıllı uzmanlaşma stratejisi düşünmek geliyor.
Kapsamlı deyince, mesela, Ankara’ya direkt uçuş olmamasını da ayrıca düşünmek gerekiyor. Küresel şirket CEO’larının ve diğer üst düzey yöneticilerinin ya da herhangi bir işin uzmanlarının direkt uçulamayan, seyahat için birkaç günü feda etmeniz gereken ücra bir “köy”e gelmelerini bekler misiniz? Beklememek lazım. Ben üniversiteye yurt dışından uzman getirmeye kalkınca, ilk konuşulan konulardan biri hep buydu. Bu nedenle, rektör olmayı kabul etmeyenleri de hatırlarım doğrusu.
İleri teknolojili ihracat nasıl artar diye düşünen bir kapsamlı stratejinin mekanın ilgili başka mekanlarla bağlantısını da dikkate alması gerekir sonuçta. Söylemeye çalıştığım bu. İleri teknolojili ihracat seviyesi ile ilgili bir derdiniz varsa, memleketin teknoloji başkenti Ankara’ya direkt uçulamamasından da dertlenmeniz gerekiyor.
Doğrusu ben, Türk Hava Yolları ve özellikle Ulaştırma Bakanlığı’nın Türkiye’nin stratejik öncelikleri konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Farkında değiller verdikleri hasarın. Memleketin kapsamlı bir büyüme ve istihdam yaratma stratejisi yoktur dediğim bu işte. Var mıdır? Yoktur. Olsa kamusundan özeline Ulaştırma bakanlığından THY’sine herkesler bilirdi. Yok işte.
Bu ara oturup memleketin büyüme stratejisi üzerine düşünmeye başlamanın tam zamanı. Yapay zekaya dayalı yeni teknolojiler ve jeoekonomik yarılma fabrikaların yeniden sınırları aşacağı bir yeni ortamı haber veriyor.
Haberiniz olsun.
Bu köşe yazısı 30.09.2024 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
N. Murat Ersavcı
27/03/2024
N. Murat Ersavcı
07/12/2022
N. Murat Ersavcı
06/03/2022
Güven Sak, PhD
26/01/2022
Güven Sak, PhD
30/11/2021