logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Borç krizi, Washington'ı başkent yaptı 02/12/2011 - Okunma sayısı: 1997

Avrupa'nın meselesi, euro cinsinden ihraç edilen ülke tahvillerinin AB tarafından üstlenilip üstlenilmeyeceği meselesidir.

Avrupa için karar anı galiba artık geldi. Avrupa’nın kararı iktisadi değil, fena halde siyasi. Evvelki gün, merkez bankaları piyasalara dolar likiditesi sağlamak için devredeydi. Ama alınan kararlar esasen pansuman kararları. Siyasi meselelere siyasi çözümler üretmek gerekiyor. Avrupa’nın bankacılık krizi, bekleye bekleye, Avrupa’nın siyasi krizi haline geldi. Piyasalar, Avrupalı liderlerin siyasi kararını bekliyor. İki yol görünüyor: Avrupa Birliği ülkeleri hep birlikte ya daha derin bir federasyona doğru gidecekler ya da herkes kendi yoluna gitmeye karar verecek. Aynı bundan yaklaşık iki yüz yirmi sene evvel Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi yani. O vakit, federal devlet, eyaletlerin borçlarını üstlenerek hâkimiyetini tesis etmişti. Şimdi adım adım Avrupa’da da geldiğimiz nokta aynı gibi duruyor. Tarih bir nevi tekerrür ediyor. Avrupa bu günlerde kendi Alexander Hamilton’ının Avrupa’nın ‘Finansal Planı’nı hazırlamasını bekliyor. Bu durumda, başkent de olsa olsa Berlin’e yakın bir yerlerde olur herhalde. Gelin bakın işler nasıl görünüyor?

Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi 1776 tarihliydi. Bağımsızlık savaşı bitince, en önemli tartışma konusu, bağımsızlık savaşını finanse etmek için Avrupa’dan alınan borçları kimin geri ödeyeceğiydi. Maryland, Pennsylvania, Kuzey Carolina ve Virginia gibi ‘ülkeler’ ya da eyaletler aldıkları borçları zaten kendi kendilerine geri ödemişlerdi. Massachusetts, Güney Carolina gibi eyaletlerin ise hâlâ ödemesi gereken yüksek borçları vardı. Borçlarını zamanında ödeyenler, borçlarını hâlâ ödememiş olanların yükünü taşımak istemiyorlardı. Bu amaçla getirilecek federal vergilere karşıydılar. Altı ay süren uzun müzakerelerden sonra, bir arada yaşama iradesi, cüzdan tartışmasını yendi. Federal hükümetin, eyaletlerin borçlarını üstlenmesi kabul edildi. Ama bu arada federal hükümetin, eyaletlerin mali işlemlerini denetim altında tutmasını sağlayacak tedbirler de alındı. Federal hükümet, eyaletler üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırdı. İkinci olarak ise başkentin borcu olan eyaletlerden uzaklaşıp, borcu olmayan Virginia yakınlarına taşınması kabul edildi. Borç krizi olmasa, Washington değil de New York, Amerika’nın başkenti olabilirdi.

Şimdi Avrupa’nın borç krizi konusunda birkaç noktanın altını çizeyim. Avrupa’nın meselesi, euro cinsinden ihraç edilen ülke (eyalet) tahvillerinin ulus ya da eyalet üstü bir kurum olarak Avrupa Birliği tarafından üstlenilip üstlenilmeyeceği meselesidir. Bu konuda Avrupa, temel kararını, esasen Yunan krizi patlak verince, 2011 yılının başlarında, bilerek ya da bilmeyerek vermiştir. Ben, Euro Bölgesi’ni bozmanın zorluklarının da burada rol oynadığını düşünüyorum. Yunanistan kendi kaderine terk edilmemiştir. O edilmeyince, İspanya, Portekiz, İtalya da garanti kapsamına otomatik olarak girmiştir.

Geleyim ikinci noktaya.. Yunanistan ve sonraki ülkelerin borçları bir nevi Avrupa Birliği tarafından üstlenilirken o ülkelerin ‘bütçe hakkı’nı kısıtlayacak, maliye politikalarını kontrol altına alacak, bir tedbirler manzumesi gündeme getirilmemiştir. Bütçe hakkı fena halde siyasi bir haktır. Ancak burada siyasi olan, bütçedeki kamu harcamalarının millet arasında nasıl dağıtılacağı meselesidir. Teknik bir belge olarak bütçenin sonucu (bütçe açığının büyüklüğü) herkesi olumsuz bir biçimde etkiliyorsa bütçe hakkı teknik nedenlerle kısıtlanabilir. Nitekim 220 yıl önce Amerika’da tam da bu yapılmıştır. Almanya’nın borçlanma kabiliyeti hakkında bu günlerde artan tereddüde de bu çerçevede bakmak gerekmektedir. Ülke bazında tedbir alınmayacaksa, borçları Almanya mı garanti etmektedir? Akıllarda kalan soru budur.

Üçüncüsü ise şudur: Bu kamu maliyesi felaketini engellemek için gündeme getirilen, ‘Büyüme ve İstikrar Paktı’na, ‘Maastricht Kriterleri’ne ilk uymayan ülkelerden biri Almanya’dır. Almanya, bugün Avrupa’yı borç krizine getiren sürecin tetikleyicilerinden biridir. Avrupa, Amerika gibi borç krizinden güçlü bir federasyon çıkartabilir mi? Soru, maliye politikası koordinasyonundan daha ileride bir yerdedir. Fena halde siyasidir. Bakalım borç krizi Brüksel’i de gerçek başkent yapabilecek midir?

 

Bu köşe yazısı 02.12.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları