logo tobb logo tobbetu

Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Inzko: "Bölgesel Uzlaşı Olmadan Gelecek de Yok" TEPAV'da konuşan Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Inzko, Dayton Barış Anlaşması'nın 15. yıldönümünde Balkanlar'da yeni bir bölgesel ruhun oluştuğunu söylerken, bölgede işbirliği ve uzlaşı olmadan bir gelecekten bahsedilemeyeceğini belirtti.
Haber resmi
23/11/2010 - Okunma sayısı: 2701

ANKARA - Yüksek Temsilcilik Kurumu (OHR) ve AB'nin Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Dr. Valentin Inzko, Balkanlar'da işbirliği ve uzlaşının olduğu yeni bir bölgesel ruhtan söz edilebileceğini belirterek, Dayton Barış Anlaşması'nın 15. yıldönümünde Bosna-Hersek'in geleceği konusunda iyimser bir tablo çizdi. Inzko, bu sürece Türkiye'nin temel katkılarının olduğuna da dikkat çekti. Bununla birlikte bir süre önce seçimlerin gerçekleştiği Bosna-Hersek'te hükümetin kurulması ve anayasa reformu ihtiyaçlarına işaret eden Inzko, ülke için gelecekte Avrupa Birliği üyeliği dışındaki alternatifin ise ancak izolasyon olacağını söyledi. Inzko, yaşanan gelişmelere karşın devlet kurumlarının henüz işlevsel olmadığı ülkede bir süre daha çalışmayı sürdüreceğini belirtti.

Inzko, Dayton Barış Anlaşması'nın 15. yıldönümünde Türkiye temasları kapsamında TEPAV'da 22 Kasım 2010 Pazartesi günü düzenlenen yuvarlak masa toplantısında Bosna-Hersek'teki son gelişmeler, ülkenin AB üyelik süreci ve bölgesel işbirliği konularını değerlendirdi. Toplantıya Türkiye, Balkanlar ve bölge ülkelerden diplomatlar, temsilciler ve akademisyenler katıldı.

Yunus Emre ile hümanizm mesajı

Konuşmasına Yunus Emre'nin "Aynı çeşmeden akan su acı - tatlı olmaya" dizelerini hatırlatarak başlayan Inzko, Türkiye'nin çok kültürlülük adına son yıllarda Batı Balkan diplomasisine katkılarının arttığını söyledi. Son dönemde Batı Balkan ülkelerinde AB üyeliği için gösterilen çabalara da dikkat çeken Inzko, bölgenin sadece AB konusunda değil pek çok anlamda aktif olduğu bir tablodan bahsetti. Bu çerçevede "diplomatik devrim" olarak nitelenebilecek bir dizi uluslararası gelişmenin yaşandığını anlatan Inzko, bunlara örnek olarak Bosna-Hersek'e komşu ülkelerin Zagrep ve Belgrad'ın liderliğinde kalıcı barış ve istikrar süreci için girişimlerde bulunmasını ve bu yıl içinde ülkede geçmişte yaşanan trajedilerle bugün ve gelecek arasına bir  çizgi çekmek üzere önemli inisiyatiflerin oluşturulmasını gösterdi. Inzko, Türkiye'nin ise bu süreçte Sırbistan, Bosna-Hersek ve Hırvatistan ile geliştirdiği "Üçlü İstişare Mekanizmaları" çerçevesinde önemli işler yaptığını belirtirken, bölge diplomasisindeki buzların çözülmesi noktasında temel katkılarda bulunduğunu söyledi.

İşleyen bir sisteme ihtiyaç var

Savaşın ardından Bosna-Hersek'te dikkat çekici gelişmeler yaşandığına işaret eden Inzko; o zamanlar ülkede ortak bir bayrak, para birimi, savunma bakanlığı ve pasaport bulunmazken bugün Balkanların en istikrarlı para biriminden bahsedilebildiğini belirtti. Inzko, artık ülkenin bir marşı olduğunu ve vergi politikasından biyometrik pasaport hazırlıklarının yapıldığı sınır kontrolü ile güvenlik birimlerinin kurulmasına kadar çok çeşitli alanlarda ilerlemenin söz konusu olduğunu dile getirdi.Güç kazanmak için merkezileşmeye değil devlet kurumlarının işlevsel hale getirilmesine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Inzko, Bosna-Hersek ekonomisinde de küresel krizin etkisi görülse de kimi alanlarda gelişmeler olduğunu söyledi. Inzko, işsizliğin yüzde 43 oranıyla büyük bir sorun olduğu ülkede 2009 yılına göre yatırımın azalırken turizm ile ihracatın arttığından bahsetti. Politik iklimin ardından ekonomide de iyileşme beklediklerini dile getiren Inzko, ülke sanayisinin ve insan kaynağının önemli bir potansiyel barındırdığına değindi.

kullan.520px 01

Toplantıya Balkan ülkelerinin Türkiye'deki elçiliklerinden temsilciler de katıldı.

Bir süre daha kalıp gideriz

Bugün Bosna-Hersek'in "normal bir ülke" olduğunun tartışılamayacağını söyleyen Inzko, barışın tesisi konusunda sürecin ise henüz tam anlamıyla sona ermediğini ifade etti. Yüksek Temsilcilik Kurumu (OHR) olarak bu süreç tamamlanana kadar bir süre daha ülkede kalacaklarını kaydeden Inzko, uluslararası kamuoyunun da bu fikri taşıdığını savundu.

Balkanlardaki normalleşme ve gelişme sürecinin devamı için mevcut fırsatlara değinen Inzko, genç nüfus potansiyeli ile çeşitli farklılıklarına rağmen bölgede konuşulan ortak dilin önemine işaret etti. Inzko, Bosna-Hersek'te geçtiğimiz aylarda yapılan seçimlerin de yeni bir başlangıç için fırsat sunduğunu ve  AB ile uzun bir sınırı olan ülkenin üyelik süreci kapsamında yararlandığı vize kolaylığının da önem taşıdığını kaydetti. Inzko, vize kolaylığının bölge için önemi üzerinde durdu ve ekonomi ile girişimciliğe pozitif etkileri olacağını belirtti. Bu bağlamda Bosna-Hersek için AB üyeliği dışında bir alternatif görmediğini ve alternatif olsa bile bunun ancak izolasyon olacağını savunan Inzko, ancak bu süreçte ülkenin çeşitli alanlarda yol alması gerektiğinden bahsetti.

Anayasa reformu öncelikler arasında

Geleceğe ilişkin iyimser olduğunu ancak sıkıntıları bir kenara bırakarak pembe bir tablo da çizmediğini ifade eden Inzko, ülkede geçmişte yapıldığı gibi vatandaşların ihtiyaçlarının politik menfaatlere kurban edilmesine artık son verilmesi gerektiğini vurguladı. Inzko, Bosnalıların yeniden bir bölünme yerine entegrasyon istediklerini söyledi. Bununla birlikte ülkede anayasa değişikliği ihtiyacının öne çıktığından bahseden Inzko, mevcut anayasa ilkelerinin ülkedeki azınlıklara seçilme hakkı tanımadığını belirtti. Inzko, buna karşın ülkenin farklı milletlerden insanların yaşadığına ve bunlar arasında karma evliliklerin de yaygın olduğu bir yapının bulunduğuna dikkat çekti. Inzko ayrıca, adli sistemle ilgili anayasa reformunun da gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Medya, siyasi partilerce yönlendiriliyor

Inzko'nun konuşmasının ardından TEPAV Dış Politika Analisti Dr. Erhan Türbedar da çeşitli değerlendirmelerde bulundu. Türbedar, savaşın ardından geçen zaman içinde Bosna-Hersek'te olumlu gelişmelerin yaşandığının herkes tarafından kabul edileceğini ancak devam eden sorunların bulunduğunu ifade etti. Türbedar, siyasi iyi niyet eksikliği nedeniyle ülkede ortak ekonomik ve sosyal politikalardan da henüz bahsedilemeyeceğini söylerken, anayasa değişikliğinin önemi üzerinde durdu. Türbedar da seçilme hakkı konusundaki sıkıntılara değinirken, "Modern Bosna için modern bir anayasa gerek, bunu pek çok kesim istiyor. Böyle bir reform ülkenin AB ve NATO üyeliği konusunda da katkı sağlar" şeklinde konuştu. Ayrıca ülkedeki medya kuruluşlarının yaptığı milliyetçi yayınların toplumda yarattığı sorunlara işaret eden Türbedar, bu kuruluşların büyük ölçüde ülkedeki siyasi partiler tarafından yönlendirildiğinden bahsetti. Oysa Bosna'da hayatın içindeki tablonun farklı olduğunu söyleyen Türbedar, vatandaşların ekonomik ve sosyal sorunlarının ortak olduğunu anlattı. Toplantı, açılış konuşmalarının ardından katılımcılardan gelen soru ve görüşlerle devam etti.


 

Yazdır

« Tüm Haberler